• ön not: burada bahsettiğim tartışma, münazara kıvamındaki fikir alışverişleri değildir. bildiğiniz dövüşsüz kavgadır.

    yıllarca eziklik çektiniz, karşınızdaki size bağırdı çağırdı ve aklınıza diyecek hiçbir şey gelmedi değil mi? göt gibi kaldınız hep. geceleri başınızı yastığınıza koyduğunuzda "keşke şunu deseydim", "keşke böyle deseydim" diye saatlerce düşündünüz ama elinize bi' bok geçmedi değil mi!

    ama artık o günler geride kaldı. artık siz de topluma geri kazandırılmış bir birey olacaksınız sayemde. bu tüyo sayesinde tartışmalardan korkmayan ve her tartışma sonrasında huzurla uyuyabilen normal psikolojili insanlardan olacaksınız. hiçbir şey için geç değil.

    "asıl sen" metodu ile tüm ezikliğinizi 3 günde veriyorsunuz. tüm ünlüler bu yeni metodu kullanıyor. üstelik beğenmezseniz 7 gün içinde iade edebilirsiniz.

    ----- before asıl sen metodu -----

    -ne laftan anlamaz şeysin ya....
    +ama ben...
    - sus artık yeter. siktir git.
    +....

    ----- after asıl sen metodu ------

    -ne laftan anlamaz şeysin ya...
    + asıl sen ne laftan anlamaz şeysin ya...
    - sus artık yeter. siktir git.
    +asıl sen sus artık yeter. siktir git.

    düşünmenize gerek yok artık. tek yapmanız gereken karşınızdakinin söylediği cümleyi aklınızda tutmak. gerisini "asıl sen metodu" halleder. artık huzurla uyuyabilirsiniz.
  • öncelikle bilgi gerektiren bir konuda mı tartışıyorsun yoksa bildiğin ağız dalaşına mı girdin o önemli.

    ağız dalaşına girdiysen iki çeşit dalaşa dönüşebilir o. önce karşındaki seni dinliyorsa ona göre kavga edeceksin. konu hakkında tabii ki kendini destekleyen cümlelerini kurarsın. sonra seninkiyle çelişen seni haksız çıkarmaya çalışan şeyler söylerse hemen ''yalan mı söylüyorum ben'' taktiğini kullan! pıss orada kavga biter. bu daha çok müşteri olduğunuz yerlerde falan kullanılabilecek bir taktik, sonuç olarak adamlar seni dinleyip yorum yapıyor.

    diğer çeşidi bildiğin mahalle kavgası gibi olan ağız dalaşı. karşındaki seni dinlemez. bunda üslup önemli tam olarak şu olmalı: http://www.youtube.com/…edded&v=otoiwujyz9c#t=5446s

    bu nacizane bilgilerden sonra bir tartışma başyapıtı izlemekte yarar var. (görsel öğretime önem veriyorum evet)

    http://www.youtube.com/…ailpage&v=fg1jf7h-qvk#t=61s
  • aslinda cok basit;

    -dinlemek
    -karsindakinin istegini anlamak
    -onun ve kendi isteklerini ortada birlestiren bir zeminde bulusmak.

    ogrenilebilir bir sey ama eksiklerini ve hatalarini anlamak, kabullenmek, duzeltmek icin caba gostermek ve kendini bu konuda egitmek gerekir. hepsinden onemlisi bu incelikleri bilmekten cok hayat boyu uygulamak gerekir.

    ancak aptallarin veya egoist insanlarin becerebildigi bir sey degil cunku kendileri disinda cevrede olan bitenin yeterince farkina varamiyorlar. (bkz: #51924107)
  • sesinizi asla yükseltmeyin.
  • mantık akıl yürütme bilimi, diyalektik tartışma sanatıdır.
  • schopenhauer'ın kolay anlaşılır ve yalın dilini konuşturduğu okurken insanı "aynısı valla aynısı" diye söylendirten altın değerinde kitabı.

    kitabın girişinde diyalektik ve mantıktan bahsediliyor devamında ise tartışmanın özüne inilerek bilinilmesi gerektiği düşünülen bilgiler ve genel tanımlar veriliyor.devamında ise schopenhauer'in yıllarca süren gözlemlerinden yaptığı çıkarımlardan ulaştığı tartışma hilelerini bizlere sunuyor.

    kitapta onlarca hile ve durumdan bahsetmesi ve öncesinde anlamlandıramadığım bir çok davranışı anlamamı sağladı.tartışmalara ve insanlara olan görüşümü daha da arttırmasının yanı sıra bana aslında yaptığım çoğu tartışmanın da boş olduğunu gösterdi bu kitap bana.

    sosyolojiye ve psikolojiye amatör düzeyde ilgi duyanlar için okunulası bir kitap.bu ve benzerleri için (bkz: arthur schopenhauer)
  • karşınızdakine onurlu bir şekilde geri çekilebileceği alanlar bırakın. aynısı sizin için de geçerli, onurlu bir şekilde geri çekilebileceğiniz alanlar bırakarak tartışın.
  • schopenhauer in adından da anlaşılacağı üzere tartışma sanatının inceliklerine ilişkin olarak görgü ve bilgisini paylaştığı aslında herkesin bilmesi ve dikkat etmesi gereken kitabıdır.

    ancak kitabın say yayınları tarafından basılmış ikinci baskısını okuduğunuzda kitapta anlatılanı anlamak oldukça zordur. örneğin kitabın metninde latince olarak verilen - dolayısıyla anlamak için minik dipnota bakmak zorunda olduğumuz- kelime dipnota da almanca olarak yazıldığından latince ya da almanca bilmediğinizden kitabı okumanıza ve akışı yakalamanıza engel oluyor.

    bunun yanında aynı şekilde kitabın türkçe olarak yazılmış kısımları da türkçenin unutulmaya yüz tutmuş kelimelerine ağırlıkla yer verilmesi sebebiyle anlaşılmakta zorlanılıyor. tamam 'türkçe bilmiyorsan okuma ulan' şeklinde bir eleştiri getirilebilir belki ancak okura bir şeyler öğretmek amacı güden bir kitabın okura aynı zamanda latince almanca ve türkçe konusunda ödev vermesi bana kitabın amacına hizmet etmekten uzaklaşmasına sebep vermiş gibi geldi.

    dipnotların diğer dipnotlara atıf yapması da yardımcı olmuyor. örneğin bir metnin ortasında numaralandırılmış olan 39 numaralı dipnot '60 numaralı dipnota bakınız' şeklinde verildiğinden insan kendini kitap sayfalarını çılgınlar gibi karıştırırken buluyor. hal böyle olunca da dipnottan dipnota gezerken kaldığınız yeri ve genel akışı akılda tutmanın zorluğu zihninizi yorduğu gibi fiziki yorgunluk da cabası oluyor.

    bunun yanında kitabın esasında yazarın gözlemlerini incelerken 'evet evet aynen böyle oluyor' cümlesini çok kez düşündüğümü fark ederek ilk kez bir kitabını okuduğum yazara hakkını teslim etmek gerektiğini düşünüyorum.

    ancak kitapta insanın doğası gereği alçak olduğundan hareketle tartışmanın asıl amacını hakikatin ortaya çıkarılması değil karşıdakini kendi sahasına çekmek olduğu kabul edilmiş. bu sebeple kitabı okurken "ben bir tartışmada kendime ne katarım" diye düşünmeyi bırakıp "ben bu tartışmayı nasıl kazanırım?" a cevap aramaya başlıyoruz. neticeten yazar doğası gereği insanın alçak olduğunu öne sürdüğü için bir alçağa dönüşüyoruz.

    özetle kitabı hakikatı arayan insanların tartışmayı nasıl yapması gerektiği sorusundan ziyade doğru olduğunu düşündüğüm bir fikre ilişkin tartışmayı nasıl kazanabilirim sorusunun cevabını buluyoruz kitapta. ben aksine ilişkin bir önyargıyla kitabı okumaya başladığım için ufak çaplı bir hayal kırıklığı yaşadım. siz yaşamayın.
  • işin püf noktası sakin kalabilmek. maruzat neyse beyan edildikten sonra alınan tepki ne olursa olsun sakince cevap verebilmek. tabi burada maskenin faydası yadsınamaz. çünkü maskeli konuşmalarda yüz ifadenizden çok seçtiğiniz kelimeler ön plana çıkıyor. ve çoğu kez karşı tarafı deli eden sakinliğiniz sayesinde ortamı germeyelim diyerekten tartışma alevlenmeden bitiverebiliyor. hahayt.
hesabın var mı? giriş yap