• çekimleri malatya darende 'deki bir köyde gerçekleşmekte olan film.
  • çekimleri başlar başlamaz gündeme oturduğu savlanan film.

    http://www.hurriyetim.com.tr/…~1@nvid~614264,00.asp
  • 14 ekim 2005 de vizyona girecek olan "the" film.
  • gazete, dergi, internet gibi ortamlarda konusunu okurken insanda orçun kunek okuyormuş hissiyatı uyandıran film.
  • etiler'den hisarüstü'ne doğru giderkenki pek çok billboard'da reklamı olan film.
  • yaklaşık bir haftadır, afişleriyle ankara'nın reklam panolarında yerini bulmuş film. konu çok çarpıcı görünmese de izlemeden yorum yapılmaz ama benim aklıma ilk günden beri pokeimam geliyor ister istemez.
  • film reklamlarından...
    -eger sorun imam hatipli olmamsa hemen ayrılalım
    madem ki reklam yapıyorsun,bari filmdeki en can alıcı noktaları belirle, izleyiciyi kalbinden vur.ağzını egerek 'valla ortaaam madem ayrılalım' tarzı baygın bi ifadeyle konusmanın alemi ne eşref?
  • hani cok seymek yapmak, anlatmak, karsı tarafa göstermek, hissettirmek isterseniz de hiçbir şey yapamazsınız ya, hani normal hareket etseniz daha başarılı olacakken cok isteyip tam karşıtı dibe vurursunuz ya öyle bir şey the imam. her şeyi bir bucuk saate sığdırmak isteyen zihniyetin (her şeyin içinde öss'den tutun da zengin takımının islami anlayışı aşağıla sanatından dindarın "serti" makbuldur fikrinden köyün delisine, muhtarın kızından tek memur olarak imamın uğradığı köy kahvesine kadar her şey var açıkcası) ürünü sonucta böyle bir film cıkarmıs ortaya. günümüzde şöyle bir anlayış var maalesef türkiye'de. içi boş dışı alımlı ne üretirsem, gündemin ucundan tutarsam, "tartısılan" bir konudan bahsedersem, geri dönüsümü kat kat alırım olayı. film 5 haftada cekiliyor, basrolde ilk oyunculuk denemesi olan polat alemdar'ın hocasında ders aldığı belli mimiklerle oynayan esref ziya ve onun dibe cektiği filmin kalitesini ortalamaya calısan yardımcı oyuncular, deli, eski imam ve feyzullah hoca karakterleri filmin izlenebilirliliğini (oyunculuk acısından) sağlıyor.
    senaryo bilidik ama bir o kadar da birbirinden kopuk. ilk baslarda filmin kısa bir özetini izliyorsunuz zannediyorsunuz ama bir bakıyorsunuz ki film baslamıs ortalara gelmis. bir yerlere mesaj göndermek adına aralara sokulan konusmalar, sözler, alıntılar... burada filmin eksiklerini, hatalarını anlatacak değilim ki sayfalar sürer. acıkcası hayal kırıklığı ile ayrıldım sinemadan. güze bir senaryo ama amator (o kadar ödül kazanmıs ama ya filmi izlemeden teslim etmis ya da bir gariplik var ortada) bir yönetmen. yani bilmesem harley davidson'dan, somuncu baba'dan, tekirdağ rakı'dan, kartal imam hatip'ten reklam aldılar zannedeceğim. kardesim bir muhabbet aynı filmde 20 kereden fazla gecer mi, bir konuya, ülkede sosyal bir sorun olan, devlet ve milletin büyük bir kesmini karşı karşıya getiren soruna sadece köydeki bir dindar, ılımlı imam ve zevki sefaya düskün bir ortak üzerinden bakılabilir mi, irdelenir mi, anlatılabilir mi... ben filmde şehirde yaşanan çıkmaz ele alınacak diye düşünürken bunlar gitmiş, dindar ile "aşırı" dindarın arasındaki farkı (son yıllarda artan diyalog mesajlarıya zirve yapan denge ve olaylara bakış açısı farkın ortaya çıkardığı sorunlar) incelemiş, çekmiş. ortaya öyle bir ortak karakteri cıkmıs ki cok garipsenecek gibi geliyor bana. tabi izlemek gerek, şu 2005'te neler yapacakken ülke olarak nelerle uğraştığımızı görmek için. başkalarına gösterdiğimiz saygıyı kendimizden esirgedimizi fark etmemiz için.
  • eşref ziyanın ziyan filmi.
  • afişlerinde "daha ne kadar saklayabilirdi ki?" gibi bir slogan yazan gudik olduğu her halinden aşikar bir film...
    ayrıca ben "t.h.e. (te he e)" falan anlamam, "dı imam" diye okurum, afişteki adam da kırmızı filtreli bir foto içerisinde motoru üzerinde bir çelik popçusu gibi aynen... istediği konuya sahip olabilir ama ben kendi adıma o billboard afiş çalışmasına attığım kahkahalar sırasında sıçrattığım salyalar sonrasında zaten uyduruk olan bu senaryoya olabilecek iki gram saygımı da kaybettim açıkçası.

    hayır, bülent üstün de imam-hatip geçmişi olan bir insan bildiğim kadarıyla, kendisini pek severim. demek ki neymiş? inancımdan, görüşümden dolayı söz konusu olan insanın/konunun geçmişi değil, mevzunun şu anda ne olduğu falan filanmış... yoksa bana "önyargılı" diyen olursa alınına karış olsun diye mi yazdım bunu? e hayde öyle olsun, yarası olan gocunsun.
hesabın var mı? giriş yap