• isviçre'de aargau kantonunda küçük bir kasaba.
  • bu başlığa ilk entry giren şahsiyet olmayı isterdim ama mümkün olmadı vesselam. arınmak üzre hazırlanmış hipnoz seanslarında gözünüzün önünde bir o yana bir bu yana sallanan saate bakarken duyulanın ötesinde bir kaybolmadır bu mevlevi şahsı seyretmek. bütün baharlar, yeşile, sarıya, kızıla, umuda, kara(msar) zamanlara dönmüş bir kuytu parkta, ağaç dallarına atılmış, sürekli gelip giden bir salıncağın seyrinin keyfi diyelim. uzanmış ayaklarıyla gülümseyen kimi zaman çocuk, kimi zaman yetişkin, kiminde bezmiş, kiminde keyfi yeniden üzerine geçirmiş...
    hamuru arabistan kökleriyle yoğrulmuş ta türk katığından geçememiş, ya da türk hamurunda yoğrulmuşta arap katığından geçememiş! yarin yanını mesken tutmuş da uzaklara gidememiş...
    mutlu yıllar!
    keyifle, düşle, sevgimle.
  • (bkz: turgut)
  • rakı içti dün. tekirdağ, buz da koydu içine. yanına da sucuklu humus, tavuk kızartma, haydari, yeşil zeytin, salata. salataya soğan koyayım mı dediğimde koy dedi. koydum ve uzun vadeli yenecek bir salatada soğanın olmaması gerektiğini öğrendim sayesinde. sucuğun da humusa karışmaması gerektiğini, yağının humusu ilerleyen saatlerde dondurduğunu. üstüne koyacak ve hızla yiyeceksin o zaman. pastırmalısı da güzel olur onun. ince ince doğrarsın humusun üstüne ama humus güveç kabında gelecek o zaman. tereyağı da iyi olabilir. bunu da öğrendik. zırt pırt esner ya dün çok esnemedi. yedi, içti, vakit bulamadı demek. yüzünü yıkadı en son, hep yıkar zaten. uyanır gibi uyuyor, yatağa gitmeden yüzünü yıkıyor. temiz havlu vereceksin üstüne, bir sürü zaman da yüzünü siliyor. sabah da diskoya girmek istedi. çay var mı diye soracakmış, böyle uykulu işe gitmeyeyim iki döneyim açılayım istedim... sözlüğe de küstü: millet aile efradını zırt pırt ortama davet ederken (sol pencere küfüre boğuluyo ya arada) o efradını da toplayıp çekildi lahutuna bir süre.
  • altıncı nesil yazardır kendileri...
  • "sen yeter ki ruhunla çelişme"

    dingin bir sudur bu zat; altta ne denli hızlı akıntıları olsa da dingin bir mavilik sürer önünüze. dalgalı bir sandal üstünde yorgun argın gidersiniz kıyısına bir sürü badire atlatıp ve asıl badirelerin şimdi başalayacağını bilmenin sıkıntısı cebinizde, o bütün öğretileri yakmış yalnız hislerden oluşan bir mavi koyda huzura erdirir debdebelerinizi, mavi bir çarşafa çeker; durulursunuz. "sen yeter ki ruhunla çelişme!" demiştir benim bir alay çelişki barındıran kocaman kocaman gelgitlerime. o bunu der demez dönüp ruhuma baktım, bir sıcaklık yayıldı içime; ruhum temiz kalmış, ıslak bir hüzün elde... şimdi her şey onunla dingin bir mavide. koydur o, güvenli bir sığınak dalgaların gerisinde.
  • uzaktayım; çooook uzakta. ama bu sınır kentinde, bu ayın bu gününde tüm bu karlı dağlara ve dinamitlenip kapanmış yollara inat , bir serçe sesinde, sabaha elbet doğacak güneşin yayılacak huzmesinde konup yanağına nice yıllara diyeceğim; sevgiyle, özlemle...
  • gün itibariyle ayrıntılarda boğulup-boğulmadığını sorgulayan...

    (bkz: #1338094)
  • sorduğum basit bir soru hakkında bana tüm inceliğiyle yardımcı olmuş, yardımsever ve anlayış abidesi, entrylerini okuduğum kadarıyla düzgün bir şahsiyet olduğunu hemen belli eden, kendisini tanımasam da tanımış bir insan kadar kendisinin ne kadar iyi huylu ve niyetli bir insan olduğunu sezebildiğim suser diyebilidiğimdir bir çırpıda.
    yardımlarından dolayı ellerinden öpüyor, saygılar sunuyorum.
    (bkz: size anne diyebilir miyim)*
hesabın var mı? giriş yap