• maytap,kim kime kim,uzay yolları taşlı şarkıları gayet güzel olan uzun zamandır beklenen çilekeş evriminin son halkası.
  • ali güçlü şimşek, emrah atay ve görkem karabudak üçlüsünün, içlerinden evrene doğru armağan ettikleri seslerin/sessizliklerin albüm hali.

    bu albümü değerlendirirken albüm eleştirilerinde genelde duymaya alışık olduğumuz iki kelime olan müzik ve piyasa yerine, ses ve evreni koymamız şart. birkaç şarkıda sıkça duyduğumuz ani sessizlikleri de, ses-evren ikilisinin yanına oturtmamız lazım. sadık ve sabırsız dinleyiciler tarafından uzun zamandır beklenen bubituzak albümü “uzay yolları taşlı”, artık bizimle sonsuz tuzaklarla dolu bir yolculuğa çıkmaya hazır.

    albümü ilk dinlediğimde duyduğum sesler bana hem tanıdık hem de yabancı geldi. tanıdık gelenler nostalji duygusu yaşatacak kadar eskiydi hatta. altmışların saykodelik tınıları, punkvari kontra ataklar, “elektronik türküler”e özgü ritimler, müzikalleri anımsatan düzenlemeler, yunan tavernalarının ruhu, çocuk şarkılarının kolay ezberlenen sevimli melodileri bu nostalji hissiyatının sonuna kadar açık kapısından içeriye giren birkaç örnek. yabancılık çekmemin nedeni ise, elbette ilk kez bir bubituzak albümü dinliyor olmamın yanında, türkiye’de çok az grubun yakalamayı başardığı özgünlüğe alışık olmamam. daha ilk albümle neyi nasıl söyleyeceğini, dinleyicilere karşı nasıl tavır alacağını, popülerlik ile masumiyet arasındaki ince çizgide nasıl yürüyeceğini bilen bir duruş sergilemeleri grubun en büyük avantajı gibi duruyor. grup üyelerinin, inşa ettikleri/edecekleri sesler üzerine gece gündüz kafa yoran insanlar olduklarını tahmin etmek hiç zor değil. ayrıca, bu uzun ve titiz işçilik sürecinin, albümdeki kusursuz ses çeşitliliğini ve tarz zenginliğini etkileyen en önemli faktör olduğu anlaşılıyor. sanattan çok zanaata göz kırpan bir yaklaşım bu.

    emrah atay’ın orta sertlikteki hafif kanlı davullarının dört dörtlük lezzetini göz ardı etmeden söylemeliyim ki, albümün sonsuz sınırlarını belirginleştiren iki temel var: ali güçlü şimşek’in kendine has şarkı söyleme üslubu ve grupta aynı zamanda bas gitar da çalan görkem karabudak’ın klavyesi. vokallerdeki basit tekrarlar, keskin bağırışlar gibi küçük numaralar dinleyiciyi kolayca tavlarken, türkçe sözlü albümlerde pek de rastlamadığımız bir deneyime tanıklık ediyoruz. seslerin en saf haline yoğunlaşma arzusu olarak algıladığım “lay la lay la lay” tekrarları da, bu numaraların en eğlencelisi. albümün ruhunu kusursuzca bütünleyen klavyeler ise, görkem karabudak’ın harikuladeliğinin ufak gibi gözüken ama dev bir parçası. dünyanın güneş etrafında dönmesi gibi, diğer enstrümanlar da klavyenin etrafında dönüyor sanki. klavyenin karşı konulamaz tonları, hem albümü hem kalpleri ısıtıp aydınlatıyor.

    bubituzak, sırtını “söz”e dayayarak bizlere seslenen bir grup. albümdeki tüm şarkıların söz yazarı ali güçlü şimşek, uzay, zaman, hayat, insan, hayvan, varlık, yokluk, sonsuzluk, kimlik, hiçlik hakkındaki düşüncelerimizi kışkırtmaktan çekinmiyor. bu anlamda, “uzay yolları taşlı” bize bilmediğimiz şeyleri söyleyen değil, bildiğimiz ama kaçtığımız gerçekleri çoğu zaman yüzümüze bağırarak bazen de kulağımıza fısıldayarak ama asla söyleyeceği lafı eğip bükmeden hatırlatan bir albüm. haddimizi bilmeye değil de, cüretkarca haddimizi aşmaya davet ediyor bizi. “ne var ne yoksa sende saklı” diyerek, içimizdeki evrenin sırlarını yeniden keşfetmeye çağırıyor. sadece kulaklara değil, tüm duyulara seslenmek istiyor.

    albümün bendeki öncü sarsıntılarını, pek sevdiğim bir yazarın pek sevdiğim bir cümlesini bubituzak üçlüsü için uyarlayarak savuşturayım:

    insan duyduğu seslerin toplamı kadar uyanık, duymadıklarının da sonsuzluğu kadar uykudadır.

    bubituzak bizi uyandırsın. rüya içinde bir rüyada. haydi.
  • vintage, eskimiş ama güzelleşmiş bir sounda sahip dürüstlük taslayan bubituzak albümü.

    şu sıra sürekli dinlediğim albümdür. işledikleri türün hakkını vermişler. hikaye anlatır gibi yazılmış şarkılar, evreni şöyle bi dolaştırıyor, yolculuğa çıkarıyor. saykodelik esintiler de var yani. (biraz da steampunk havası sezdirdi, kraliçe victoria döneminde aya çıkmak gibi. sadece bende mi oldu bilmiyorum) bir de albümde bütünlük söz konusu, bu nedenle parça parça değil albüm olarak suyunu çıkarıp o suyu özümseyene kadar dinlenmeli.

    ayrıca bant mag. röportajında "uzay yolları taşlı isminin bir hikâyesi var mı?" sorusuna
    "yakın çevremizle beraber uzaya gitmek gibi bir hedefimiz var. yola çıkmadan önce ilk adım, yol ve hava koşullarından haberdar olmak." şeklinde cevap vermişler. (bkz: güzel kafa)
  • bu akşam babylon'da tanıtılacak bubituzak albümü.

    bu da event: na bu
  • sözleri de şu gibi olan bubituzak şarkısı:

    bir gece rüyama daldılar
    zihnime misafir oldular
    ta o zamandan beri
    gelen dönmedi geri
    aklıma taşındılar (sabrımı taşırdılar)
    moleküllerime doldular
    kendime mukayyet oldular
    sağ olsunlar
    ta o zamandan beri yarı zeki yarı deli
    aklımı kaçırdılar

    rüya içinde bir rüyada uyandım
    uzay içinde bir uzayda aydınlandım ay!
hesabın var mı? giriş yap