• fatin rüştü zorlu'nun büyük aşkı ve aynı zamanda kürşat başar'ın yeni kitabının kahramanı.
  • kendisi de bir diplomatın eşidir. küçük yaşta fatin rüştü zorlu' yla tanışmış, yıllar sonra tekrar karşılaşmalarıyla tanışıklık aşka dönüşmüştür. evlilik dışı ilişkileri bir maceradan ziyade büyük aşk olarak nitelendirilmiştir ki, fatin rüştü zorlu' nun kızı sevin zorlu, emin çölaşan' a verdiği röportajda bu ilişkiyi ailecek kabullendiklerini, saygı duyduklarını belirtmiştir (kutlu ve zorlu' yla yapılan söyleşi, çölaşan' ın "sor bakalım" adlı söyleşi kitabında okunabilir).
  • her daim damdan dü$er gibi sorular soran emin çöla$an'ın bir roportajında kendisine $öyle demi$tir çöla$an;

    "peki efendim.. siz fatin rü$tü beyin metresiydiniz. herkesin gözünde böyleydiniz. acaba bu metres sözü sizi utandırmıyor mu?"

    "siz ömürsünüz vallahi emin bey.. metres aslında çok güzel bir söz. fatin'i inciten aslında o olmu$tur. amerika'da bir kokteylde bir amerikalı döndü bana çok güzel bir kompliman yaptı. fatin'de yanımda. 'ne kadar güzel bir metres de la maison' dedi. fransızca'da bu 'ev hanımı' anlamına gelir. bende döndüm gayet güzel 'ben metres de la maison degilim. ben fatin beyin metresiyim, bir hata ediyorsunuz' dedim. metres aslında güzel kelime. fakat türkiye'de kötü anlamda kullanılıyor.."
  • (bkz: reha hutin)
  • vesamet (apayık) kutlu: aşığı fatin rüştü zorlu’nun deyimiyle “fındıkçı mavi boncuk”. 1920, istanbul doğumlu olup orduya harp malzemesi teminle görevli askeri mühendis bir babanın kızıdır. ağabeyi süvari subayı cahit apayık, bir dönem ismet inönü’nün yaverliğini yapmıştır. aile, 1926’larda istanbul’dan ankara’ya gelir. anne hariç aile olarak dansla haşır neşirdirler. ankara kız enstitüsü’ne verilir. parlak bir öğrenci değildir ve 17 yaşındayken 28 yaşındaki hariciyeci orhan kutlu ile evlendirilir. 1937’de eşinin tayiniyle amerika’ya gider. washington’da 10 nisan 1945’te ayşe reha (hutin) adında bir kızı olur. 1945’te ankara’ya döner ve bir hariciye balosunda eşinin arkadaşı, 1933’te görücü usulüyle ve de atatürk’ün katıldığı bir törenle dışişleri bakanı tevfik rüştü aras’ın kızı emel hanım ile evlenen fatin rüştü ile tanışıp dans eder. onu fransız zanneden fatin rüştü ile biraz uzun süren dansları, mevhibe inönü’nün direktifiyle ağabeyi tarafından yapılan vals teklifiyle kesilir. bozulan fatin rüştü, sonradan onu yine dansa kaldırır ve “cahit’i iyi tanırım, siz kimsiniz?” der, “tesadüfen ağabeyim olur.” cevabını alınca onu kucaklayıp çevirir ve “o küçük kız demek ki bu hale gelmiş!” diye haykırır. ailece sık görüşmeye başlarlar. ankara palas’ta her gece dostane sohbet ederler. 1947’de kocası hindistan’a atanır. vesamet, bu tayinin onları uzaklaştırmak için kasden yapıldığını düşünmektedir. fatin rüştü hışımla otele gider ve ağlayarak “bu kadar yıldır peşinde olduğumu hala anlamadın mı?” der, vesamet ise bunun olamayacağını, küçük bir kızı olduğunu ve onun kendisine ihtiyacı bulunduğunu söyler. fatin, rusya’da görevdeyken aldığı ve yakın çevrede alay konusu olan kol düğmelerinden birini çıkarıp “bu taşlardan biriyle yüzük yaptır ve parmağında taşı!” der ve vesamet, o gün bir ermeni ustaya yüzüğü yaptırır. “hindistan’a gitme, eşim benden ayrılacak demesine rağmen hindistan’a gider. aslında emel hanım, bu ilişkiyi öğrenince ayrılmak ister ama ailesi ve kuzeni sayılan berrin menderes, onu gören adnan bey de benden ayrılır düşüncesiyle buna engel olur. sözleştikleri üzere fatin rüştü ile mektuplaşırlar. bir mektubunda “sana bu mektubu adem pijamasıyla (çıplak) yazıyorum.” diye yazar. “keşke bu mektubu bana adem pijamasıyla kendin verebilseydin.” diye karşılık gelir. eşi bu mektubu yakalar, tartışırlar. eşinin yasaklamasına rağmen mektuplaşacağını söyler. evliliğinde ilk sarsıntı yaşanır. fakat kocasını dinlemez ve mektuplaşma sürer. kocası ondan erken gidip mektupları almaya çalışır. adeta kim erken giderse mektubu kapmaktadır. gelen mektuplardan birinde iki resim vardır. vesamet’in deyimiyle çok güzel olup fotoğrafçı vitrininde aylarca kalmışlardır. eşi, 1951’de konsolos olarak cenevre’ye atanır. genel müdür seviyesindeki fatin rüştü, hemen oraya gelir ve “sen gelmezsen ben yanına geliyorum.” diye baskı yapınca vesamet kaldığı otele gider ve birlikte olurlar. hamile kalır, kocasına durumu anlatır ve çocuğu aldırmaya karar verirler. ardından valizini toplar ve istanbul’a, ağabeyinin yanına döner. ilişki bitmez, bu sefer istanbul çınar otel’de buluşurlar. vesamet, kızının doğum günü için cenevre’ye gider ve kocasıyla görüşür. mahkeme iki yıl deneme süresi verip onları ayırmamıştır. eşi onu etkiler ve yeniden denemeye karar verirler. fatin rüştü ise artık paris’te nato büyükelçisi olmuştur ve halen sürekli görüşmektedirler. paris’ten arar, 6 saatlik görüşmede hem tartışır hem ağlaşırlar. vesamet yine paris’e, ona gider. diplomatik bir yemek davetinde koca ve sevgili yanyana gelir fakat mesafeli davranıp bozuntuya vermezler. vesamet, 1954’te eşiyle birlikte yurda dönecektir. kızını alıp önden gemiyle dönüş için roma trenine biner. trene ondan habersiz elinde çiçekle fatin de binmiş, ona sürpriz yapmıştır. dönüşü erteleyip capri adasına gider ve bir ay birlikte olurlar. kızı reha da onlarladır. fatin, onlara hediyeler alır ve özellikle kızına kendisini sevdirir. bu hediyelerden biri, bir havlu olup daha sonra kızı bu havluyu kullanmasını istemeyen babasına “ama bana onu fatin aldı!” diyecektir. vesamet, sevgilisinin politikada kalmasını istememektedir. fatin rüştü ise her seferinde bırakacağını söylemekte fakat siyaseten zor günler geçiren menderes’i yalnız bırakamamaktadır. derken fuat köprülü’nün yerine 1957’de dışişleri bakanı olur ve eşi emel paris’ten türkiye’ye döner. vesamet buna çok kızar ve isviçre’ye kızının yanına gider ve bir daha türkiye’ye dönmez. ülke gittikçe gerilmektedir ve nihayet 27 mayıs 1960’ta ihtilal olur. vesamet, merak etmekte fakat haber alamamaktadır. ileride dışişleri bakanı olacak olan diplomat hasan esat ışık’la gönderdiği fakat yerine ulaştırılmayan son bir mektupta “bunların hepsi geçer, sen sadece yaşamaya bak.” diye yazmaktadır. yargılanan fatin rüştü, 1961’te ilk sırada asılır. vasiyet olarak yazığı son mektubunda “anne, siz sevdiklerimi muhafaza edin ve allahın inayetiyle onların huzurunu temin edin.” cümlelerinde ima yoluyla vesamet’i annesine emanet eder. bu cümleleri okuyan eşi emel hanım’ın “bak hala onu düşünüyor.” dediği söylenir. kızı sevin, babaannesinin yönlendirmesiyle 1964’te gidip onu cenevre’de bulur. 1965’te fatin rüştü’nün karısı emel hanım ölür. yakın arkadaşı selma ilksel’in ısrar ve yönlendirmesiyle 1965’te türkiye’ye gelip oğlunun vasiyetini tutmak isteyen fatin’in annesi güzide hanım’la tanışır. fatin rüştü’nün 1958’de sırf o beğendiği için aldığı ankara paris caddesi’ndeki evi üzerine yapmak isterler fakat kabul etmez. ev, fatin’in kızı sevin (özen)’in üzerinde kalır. gayet otoriter bir kadın olan güzide hanım’la oldukça iyi anlaşırlar. onun 1977’deki ölümüne kadar, kızıyla yaşadığı paris’ten gelerek yılda bir ay bu evde oturur ve güzide hanım tarafından herkese “gelinim” diye tanıştırılır.
    vesamet hanım, ölümüne kadar paris’te kızıyla yaşar. kızı ayşe reha hutin, halen dünyaca tanınmış bir televizyoncu ve hayvansever-aktivisttir. (https://twitter.com/rehahutin)
  • "fatin ölünce kadınlık hayatım bitti." sözleriyle aklıma kazınmış kadın.
    (bkz: başucumda müzik)
  • yıllar önce lisede ya da ortaokuldayken 2 bölümlük bir yazı dizisi röportaj gibi bir şey okumuştum, fatin rüştü zorlu ve vesamet apayık'ın aşkını ve o döneme dair detayları paylaşıyordu. 1 bölümünü kesip saklamıştım hala annemlerin evinde olmalı.
    bugün aradım ama hiçbir yerde hiçbir şey bulamadım bu yazıya ait.

    2 başlığı vardı diye hatırlıyorum.

    biri:kıskançtı, erkek adamdı
    diğeri: if the worst comes, mudanya'ya gidip beraber oluruz

    yüzde yüz emin değilim ama böyle şeylerdi. çok güzel yazılardı, güzel detayları vardı.

    bulan yeşillendirse ne sevinirim
hesabın var mı? giriş yap