• dearest,
    i feel certain that i am going
    mad again: i feel we can't go
    through another of these terrible times.
    and i shant recover this time. i begin
    to hear voices, and cant concentrate.
    so i am doing what seems the best thing to do. you have
    given me
    the greatest possible happiness. you
    have been in every way all that anyone
    could be. i dont think two
    people could have been happier till
    this terrible disease came. i cant
    fight it any longer, i know that i am
    spoiling your life, that without me you
    could work. and you will i know.
    you see i cant even write this properly. i
    cant read. what i want to say is that
    i owe all the happiness of my life to you.
    you have been entirely patient with me &
    incredibly good. i want to say that-
    everybody know it. if anyboy could
    have saved me it would have been you.
    everything has gone from me but the
    certainty of your goodness. i
    cant go on spoiling your life any longer. i dont think two
    people
    could have been happier than we have been.
    v.
  • üç buçuk satiri disinda beynin içinden geçen sözlerin yillar önce bir baska elin tuttugu kalemden çikan hali. tek fark o kalemin tutulamiyor olusu.
  • beni derinden etkileyen bir kadının elinden çıkmış maalesef ölümünü haber veren satırlardır. son dönemlerinde yazdığı yazmaya çabaladığı yazılarıda inceledim. beni bu kadar vuran, kahreden nedir woolf a dair düşündüm.
    sanırım ölümü bu kadar net ve açık bir şekilde çıkış kabul etmesi.
    bu satırlarda hastalığının getirdiklerinden aceleyle ve herşeyi kabullenmiş bir halde sona kaçan o kadını görüyorum.
    korkusu ölmekten değil de saçmalamaktan, dengesizleşmekten ve bir daha hiç yazamamaktan olan bir kadın.
  • asıl söyleyeceklerimden hemen önce belirtmek isterim ki; bu mektubun yazılışı ve akabinde virginia'nın intihar şekli, the hours filminde son derece başarılı ve doğal bir şekilde betimlenmiş.

    --- spoiler ---

    http://www.youtube.com/watch?v=tp-ih1engn4

    --- spoiler ---

    mektup; bir ''yaşamdan vazgeçme'' kararının en asil, en sade şekilde kağıda dökülmüş hali.

    ingiliz ve dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan virginia woolf'un yıllarca buhranlı bir psikoloji ve manik-depresif ruh hali ile yaşadığı pek tabi bilinmekte.

    ''yaşamak'' ona acı verdi. rahatsız ruh haliyle bile edebi anlamda yaratıcılığı en üst seviye olmasına rağmen, dünya edebiyatı klasmanında okunan eserler verebilmişken; yaşam enerjisi olmadı. var olmak istemediği bir hayatta, yaşarken acı çektiği bir hayatta ruhu nefes alamadı.

    between the acts isimli kitabını yazdıktan sonra, daha önce yaşadığı türden girdiği son ve intiharından önceki bunalımı, geldiği son noktaydı.

    onun iyileşmesi ve mutluluğu için elinden geleni yapan eşi leonard'a yazdığı bu veda mektubu; virginia'nın birbirinden güzel kitaplarının yanında ayrıyetten okunması ve bilinmesi gereken, o'nun ruh halini en iyi ve doğal şekilde betimleyen kelimeler bütünüdür.
  • gayet siradan bir intihar mektubudur.
    bunu okuyabilen kocasina da helal olsundur.
  • 28 mart 1941'de kaleme alınmış.
  • intiharı romantize edip, insanlari intihar konusunda cesaretlendirmeyin.
  • bu mektup françois ozon'un sous le sable filminde okunur.
    bu sahne çok güzel ve özel bir sahnedir. ilgili mektup ise romantik değildir neticede virginia manik - depresif hastasıydı. metin güzel olsa bile hastalık romantize edilemez.
  • 28 mart 1941 tarihinde yazılmıştır. orijinali şöyledir. mektup, yazarın edebi başarılarının tersine son derece sıradandır ve 16 kez "ben" ve 11 "sen" sözcüğü içermektedir.
  • bu saatte* ne bulduğuma, ne yaşamış olduğuma inanamıyorum.

    pandemiden bir sene önce virginia woolf'un yazarlığıyla deniz feneri kitabında tanışmıştım. kitabı okumak kocaman bir yağlı boya tablo yapmaya benziyordu. her sayfayla tablonun bir köşesini bitiyorsunuz. o yaştaki ben buna dayanamadı ve yarım bıraktı.

    pandemi başladığında uzun bir süre uyku problemim oldu. uyumak için white noise dinlesem de rahatsız etmeye başladı. klasik müziği de ders için ayırmıştım ve uyurken dinlemek istemiyordum. max richter'in soundtrack haricinde sleep albümlerinin olduğunu gördüm. biraz ondan biraz bundan derken tuesday diye bir parçasını dinlemeye başladım, bir de november. dinlerseniz ritim kalıplarının ve aletlerin benzer, ya da aynı bilmiyorum, görürsünüz. her neyse uzun bir süre tuesday dinleyerek uyudum ama asla gerçekten ne dediğine dikkat etmedim, bazen yakaladığım cümlelerden de anlamadım açıkçası çünkü sadece giriş kısmında geçiyor. bu yıllar oldukça klasik müzik ve dolayısıyla debussy ile haşır neşir olduğum dönemler. bol bol reverie dinlerdim çalışırken. bilgiye nasıl eriştim hatırlamıyorum ama woolf'un debussy'den etkilendiğini biliyordum.

    bugün atonement izledim. bi sahnede debussy çalıyordu. kim kimi etkilemişti diye bakarken max richter'in woolf works albümünü gördüm. bu kapak çok tanıdık ya derken tuesday oradaydı. the hours izlememiş olsam ağlıyor olurdum muhtemelen. kalbimi ve göz yaşlarımı orada bıraktım ama çoktan. son'un parçasını dinleyerek uyumak oldukça fantastik bir deneyim ama bunun yıllarca farkında olmayacak kadar aptal, kör ve sağır olmaya ise nasipten başka bir şey diyemiyorum artık.
    edit: imlâ
hesabın var mı? giriş yap