• hiç gormedigim şey. bruttur o brüt.
  • türkiye'deki hayat pahalılığını almanya ile karşılaştıran birçok veriye baktığınızda aslında pek de yanlış bir durum değildir. aslında sömürülen açlık sınırının altındaki asgari maaşı alan türkiye'deki işçi kesimidir. zira şu anki enflasyonda o 7k bile kısa sürede yok olur.

    bu yeni moda oldu bu arada kendi maaşının az olduğundan şikayet edip devletten düzeltmeyi talep edemediği için gelip kendinden yüksek ortalama para alan her sektöre bok atma modası.

    düşün devlet senden %100'den fazla araba vergisi, senden aldığı vergiden yüzde ekstra vergi alıp bilmemne giderleri altında üç beş kuruş sürekli ekleyerek vatandaşın alım gücünü yok ediyor ve üretim adına hiçbir şey yapmıyor sonra sen gidip bunun suçunu üst seviyede mesleklerde arıyorsun.
  • meslek erbabı çoğalırsa ücretler de düşer. yani ana bacı enişte hala dayı hepiniz üniversite sınavlarına hazırlanıp doktor olun.
  • yok öyle bir şey. çevremdekiler 6 bin civarı kazanıyor. bana aylık 20 bin verseler yine o çalışma şartlarında çalışmazdım, onun için saygı duymak lazım.
  • ölüsü bile aylık 150 bin kazanan doktorlar varken çok da kafaya takılmaması gereken olaydır.
  • şimdi beni sinirlendiren tek bir husus var.

    (#90274702) 21 yıllık hekim kendi maaşına 4137 lira bir de utanmadan 39 kuruş yazabiliyor. yani adam aldığı maaşı kuruşuna kadar araştırıp hesap edebiliyor. (aklında bile tutma ihtimali var ki buna girmiyorum)

    sonra "sizin yüzünüzden millete 4 bin lira aldığıma inandıramıyorum" diye zırlıyor. arada da şu cümleyi yazıyor:

    "döner sermaye şu bu ile ele geçen miktardan bahsetmiyoruz. her meslekte maaşa ek ödemeler, öğretmenin ek dersi, mühendisin ek ödemesi ikramiyesi şusu busu olabilir. "

    basit kelime oyunlarıyla işlerine gelince sırf devletin maaş politikasını kötülemek için ay sonu aldığı parayı dönersiz ikramiyesiz söyleyen bir güruha ne diyeceğimi bilmiyorum.

    bir de okuyup avukat oluyorlar ki dünyadaki diğer ekürileri paragöz avukatlarla da meslektaş olma şerefine erişiyorlar.

    sizin içinizdeki çomarlık eğitilemez. kusura bakmayın.
  • doktor beğenmeyen troller klavye başında tıkır tıkır yazıyor ya, o klavyeye değen parmaklardan bir tanesini aniden hissetmese oynatamasa "yetiş doktor yetiş" diye acil servise koşar onu karşılayan burda beğenmediği pratisyen doktorun da taş*klarını yalar. aksini iddia eden?
  • tanıdığım en zeki insanlardan biri şu an tahminen 36 saatlik nöbetinin son dakikalarını geçiriyor ve az sonra ufukta şaftı kaymış olarak görünür. çan eğrisinde 10 binde birlik dilimde bulunan bu kişi şu an ortalamanın medyanın her bir şeyin en altında kalan 75 iq idiotları gayet insancıl bir tavırla muayene ediyor, müdahalesini yapıyor icabında. ben onun dertten tasadan kurtardığı insanlara fırsat bulsam böcek ilacı, ziklon b, sarin allah ne verdiyse ne bulduysam sıkmak istiyorum ama o beni hiçbirini ayırmadan bütün insanlara sevgi beslemem konusunda teşvik ediyor. arada gelip benim mizantropimi de tedavi ediyor yani. gelmişiniz onun hakkında atıp tutuyorsunuz. para kısmı falan değil, günah alıyorsunuz, dilinizin ayarını sikerim, vicdanınızın terazisini de.
  • az bile alıyordur. doktorlar ve öğretmenlerin kazandığı parada gözünüz var anladık, ama burada ağlayarak o paraları kazanamazsınız diye düşünüyorum.
  • burayı detaylandıracağım ama özetle: madem ülkemizde her şey liberal düzende işliyor, sağlık hizmetleri de liberal düzende işlesin, bakalım o doktor kaç lira alıyor, sen o doktora 36 saat nöbetten ayda 10 tame tutturabiliyor musun, her kafan estiğinde acile gidebiliyor musun?
    detay: türkiye'de insanların %90'ının yaralandığı sgk denen bir sistem var ve burada devlet hem işveren, hem hizmet alan ve hem de fiyatı belirleyen. liberal ekonominin en temel faktörü arz-talep dengesi dolayısı ile burada çalışmıyor. eğer devlet hastaneleri özel merkezlere devreder, gerekli alt yapıyı hazırlayan herkes hastane açabilir ve sosyal güvenlik sigortası özel sigortalara devredlirse o zaman sen başım ağrıdı, gribim oldu, kas ağrım var diye acile ya da gündüz kafan istediği gibi polikliniğe gidemeyeceksin. arz talep dengesi her şeyi belirleyecek ki burada da bahsettim.-

    -- spoiler ---

    hem hizmet verenler hem de hizmet alanlar sağlık sisteminden şikayet etmiş ama gördüğüm kadarı ile kimse radikal bir çözüm önermemiş. haydi gelin size tek maddede iki tarafın da sorununu çözecek bir sistem söyleyeyim: madem özal’dan beri ülkemiz liberal ekonomiyi benimsiyor, sağlık sistemimiz de liberal ekonomiye uygun olsun, devlet üniversiteler hariç sağlık sisteminden çekilsin, düzenleyici rol oynasın. şimdi konuyu biraz açalım: ülkede her şey liberal ekonomik sistem ile dönmüyor mu? mesela herkesin girişim hürriyeti yok mu? bir insan gerekli alt yapıyı sağladıktan sonra ister bakkal açar, ister uçak fabrikası açar. arz-talep dengesi ve adam smith’in görünmez eli piyasayı düzenler ve hizmet alanın yüksek memnuniyetini sağlayan piyasada tutulurken diğerleri elenir. örnek apple ve samsung’un nokia’yı piyasadan silmesi. daha iyi telefon üreten firmalar, üretmeyeni siler. sağlık sektöründe de daha iyi hizmet sunan sunmayanı siler.
    ilk aşama devlet sosyal güvenlik kurumunu kapatmalı. dünyanın liberal ekonomi uygulanan neresinde hem hizmeti alan hem de hizmetin fiyatını belirleyen kurum aynı kurum ki? en basit hali ile anlatmayı deneyelim: sokağın birinde bir bakkal var, ürünlerini raflarda sergiliyor. mahallenin ağır abisi geliyor ve bakkala diyor ki: “ya buradaki tüm ürünleri mahalleliye benim söylediğim fiyatlardan satarsın ya da seni bu mahallede yaşatmam.” ve sana bir fiyat listesi veriyor ve aynı listeyi mahalledeki her köşeye asıyor. bu listede 10 kiloluk deterjan 8 lira, 25 kiloluk makarna paketi 5 lira. bu fiyatlardan satmazsa mahalleli bakkalı ağır abiye şikayet ediyor. bu bakkal ne kadar süre hizmet vermeye devam eder ki? diyelim hizmet vermeye devam etti, gidip en dandik ürünü getirip kar etmeye çalışmayacak mı? nerede kaldı arz-talep dengesi, piyasanın görünmez eli? bursa fsm bulvarında yemek yiyemeceğin kadar bir paraya bursa’nın devlete ait hastanelerinde mr çekiliyorsun. derseniz ki hayır biz liberal bir ekonomi değil sosyalist bir ekonomi istiyoruz o zaman her şey sosyalist sistemde yürüsün. ama sokakta liberalizmin hüküm sürdüğü ortamda hastanede sosyal- sol politikaların hüküm sürmesini istiyorsan o zaman ortaya çıkacak karışıklıklardan şikayet etmeyeceksin. (ki hastanede sosyal-sol politikaların hüküm sürmesi için gerekli düzenlemeler de yapılmazken) sonrasında sosyal güvenlik kurumu vatandaşın belirlediği sağlık sigortası kurumlarına o zamana kadar ödenmiş primleri devredecek. yurttaşlar artık devletin kurumlarına değil de özel sağlık sigortalarına primlerini yatıracak. arabaların kasko şirketleri gibi.
    ikinci aşamada da devlet üniversite hastaneleri hariç sağlık hizmeti vermeyi kesecek. ilk aşamada da devlet hastanelerini özelleştirebilir. üniversite hastaneleri de kendi içinde özerk olacak. önceliği eğitim vermek ve araştırma yapmak olacak. hasta bakmak değil. sosyal güvenlik kurumu da ortadan kaldırıldığına göre üniversitelerin vereceği sağlık hizmetinin şeklini türk tabipler birliği ya da üniversiteler arası kurul belirleyebilir. isteyen ve gerekli alt yapıyı sağlayan tüm özel bireyler ister hastane açar, ister sağlık sigortası işine girer.
    bundan sonrası liberal modelin kuralları işler. diyelim ki aksaray merkezde dört tane hekim birleşip bir tane özel merkez açtılar ve sigorta kurumları ile görüşmeye başladılar. sigorta kurumlarından iki tanesi bu kurum ile anlaşıp müşterilerine bu kıstaslar içinde ödeme yapmaya başladı. müşterilerine ona göre poliçe sunmaya başlayacaklar. aksaray'da başka bir sağlık kurumu başka bir sigorta kurumu ile anlaşarak müşterilerine başka poliçeler sunacak. bu süreç içinde vatandaş ne kadar ayrıcalıklı hizmet almak istiyorsa ona göre ödeme yapacak. dediğim gibi kasko mantığı. eğer bir kurumdaki doktor hastalarına kötü mü davranıyor ya da hastasına gerekli özeni mi göstermiyor; özel sektörün kuralları devreye girip yönetici kesimi ya da halkla ilişkiler departmanı ile görüşülecek. eğer bu yetersiz hizmet durumu kurumsal bir durumsa vatandaş o kurumdan değil de başka bir kurumdan hizmet alacak. aynı durum hizmet veren için de geçerli olacak. gelip hastanede olay çıkaran, bağıran çağıran vatandaşın poliçesi iptal edilip o kurumdan hizmet alamaz hale gelecek.
    sonuçta arz talep dengesi yerini bulacak. madde halinde açıklayalım
    önce şikayet edilen doktor maaşından başlayalım: burada piyasa dengeleri işlediğinden kim ne yapıyorsa hakkını alacak. mesela bir onkoloğu 8-10 bine artık çalıştıramazsın. adamın riski büyük, onkolog sayısı az. eğer sen onkoloğa yeterince iyi para vermezsen o onkolog kanseri tedavi etmez ya da yeter parayı veren yere gider. ya da bir kalp damar cerrahının yaptığı kalp nakline (doktorlar arası muhabbetin doğru olduğunu düşünerek yazıyorum) 1500-2000 lira ameliyat ücreti veremezsin. ya da bir yemek parasına mr çekemezsin. ne hak ediyorsa onu verirsin. ya da insanların yüzüne bakmadan, iletişim kurmadan muayene bile etmeden gönderen doktorun anlaşmasını yenilemezsin.
    acillerin doluluğu: dediğimiz gibi kasko mantığı işleyecek. bir ağrı kesici yaptırmak için acile gelen adamın parasını poliçe karşılamayacak. o tarafta üç yaşında 39 derece ateşli çocuk varken, yanında kalp krizi ihtimali ile acile gelen göğüs ağrılı ya da sol kolunda uyuşma olan teyze varken "ay, ben bir ağrı kesici yapılayım" diye acile gelen ya da erkek arkadaşına eziyet etmek için ayılan bayılan kezonun acil servis hizmet bedeli poliçe kapsamına girmeyecek. şahıs illa acile gireceğim diyorsa bu bedel kendi cebinden çıkacak. hepimiz de biliyoruz ki bu durumda acile gidecek insan sayısı belirgin azalacak ve gerçek acil hastalara gereken ilgi gösterilebilecek.
    şiddet konusu: mesela urfa'dan sürekli sağlık personeline karşı şiddet haberi gelmesine rağmen her devlet hizmet yükümlülüğü kurasında urfa'ya en az 30 hekim gönderilir. yanı başındaki mersin, kahramanmaraş ya da osmaniye'de ise başta hekim personel açığı daha büyükken buralara atama yapılmamakta. tam manası ile urfalılara: "siz istediğiniz gibi sağlık personelini kaçırın, biz nasılsa yenisini göndeririz." denmekte. bu durumda hem kurumlar özel olacağı için hastaneler taşkınlık yapan şahısların poliçesini iptal edebilecek hem de pesonel hemen yanı başında maraş ya da mersin'de iş aramak varken urfa'daki merkezlere başvurmayacak ve de baş vuranlar daha fazla para isteyeceği için poliçeler şişecek ve daha pahalı hizmet alan vatandaş mecburen kendine düşen yükümlülükleri yerine getirmeye başlayacak.
    hekimlerin hasta görmeyen ya da risksiz branşlara yönelmesi: bir dermatolog ile bir beyin cerrahı aynı parayı alıyorsa ve de beyin cerrahının şiddet görme ihtimali yüksekse kim neden beyin cerrahiyi seçsin ki? en batıyı ele alalım: izmir'de dermatolog, kadınlara güzellik tavsiyeleri verirken yan polikliniğindeki beyin cerrahı sabahın dördünde trafik kazası yapan bireyin hayatını kurtarmaya çalışıyorsa ve de elde ettiği ek getiriler (sadece para değil) önemsenmeyecek miktarda ise hekimler neden beyin cerrahiyi seçsin ki? liberalist süreç çalışıp"yüksek risk yüksek maliyet" kuralı işleyecek, beyin cerrahının saygınlığı ve parası artacak ve de yukarıda dediğimiz gibi şiddet olayları da önleneceği için uzmanlık alanlarında bir denge oluşacak.
    doktor hataları: yukarıda biraz giriş yapmıştık, işinde yeterince iyi olmayan, günceli takip etmeyen, kılavuzları uygulamayan doktor zaten süreç içinde elenecek. olur da bu düzende tıbbi hata sonucu hasta zarar görürse süreç içinde artık vatandaş değil de özel sağlık sigortaları olduğu için bu olayla profesyoneller ilgilenecek ve gerçekten bir hata varsa hata sahibi cezasını çekecek. sadece personel olarak düşünülmesin. eğer hastane personelin verimli çalışması için uygun ortamı hazırlamamışsa sigorta kurumunun uzmanları bu durumu tespit edip hastaneyi dava edebilecek. bu konuda abd'de tarihe geçmiş bir karar var: "doktor nöbetinin 30. saatindeydi. o saatte dikkatini toplayıp hastasına gerekli hizmeti vermesi beklenemez. burada esas suçlu doktoru 30 saat çalıştıran hastane yönetimindedir" deyip ceza hastane yönetimine kesildi. devletin bu süreçteki en önemli görevi düzenleyici olmak.
    katkı, eleştiri ya da soru olursa buraya ekleme yaparım. görüldüğü gibi sorunumuz esasında devekuşu gibi olmakta. her alanda liberal olup sağlık konusuna gelince sol politikalar benimsemek sorunun kökeni. ya her alanda iskandinav örneğinde olduğu gibi sosyal demokrat politikaları benimseyeceğiz ya da sağlık (belki eğitim de diyebiliriz) alanında da liberal politikalara geçeceğiz. yoksa biz burada daha birbirimizi çok yeriz.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap