• 26. istanbul film festivalinde, tanıtım yazısıyla epey ilgi uyandırdıktan sonra gösterimiyle ne yazık ki beklentileri tam olarak karşılayamamış hatta birçok izleyici için bir adım öte hayal kırıklığı yaratmış bir filmdi yihe yuan ( summer palace ) türkçe ismiyle yaz sarayı...…

    okumak için köyünden ayrılarak pekine gelen yu hong orada sınıf arkadaşı zhou wei’ye aşık olur. aralarında tutkulu bir ilişki başlar ancak ilişkilerinin heyecanı bir süre sonra eski ışıltısını kaybeder ve tam da bu sırada patlak veren öğrenci hareketleri, iki sevgilinin birbirlerini kaybetmelerine sebep olur ve ikilinin yolları ayrılır. zhou wei almanya’ya gider ve 14 yıl sonra unutamadığı aşkını bulmak için çine tekrar geri döner…

    gerçekten melodramik bir konuya sahip yaz saray fakat film olarak ne yazık ki çokta ışıltılı gelmedi bana… yönetmenin filmin genel işleyişindeki hataları, aşırılıklar ve algıyı bir noktaya kilitlemeye çalışarak bu noktadan filmi kotarmaya çalışması, ye lou’nun filmiyle istediği etkiyi yaratamamış olmasına ve bununla bağlantılı izleyicinin beğeni algısının azalması sonucunu doğurarak, filmi ortalama bir sinema filmi kıvamına getiriyor…

    bu açıklamaları detaylandırırsak örneğin; filmin baş kahramanlarının yaşadıkları tutkulu aşk ve bu aşkın izdüşümü olan cinsellik ögesi o kadar gereksiz ve hoyratça kullanılmış ki neredeyse filmin akıcılığını bozar bir durum söz konusu… ben filmlerde erotizme karşı çıkan biri değilim ancak bu filmdeki sahneler gerek uzunluğu gerekse de sadece ses getirmek maksatlı algılamaya yol açan işlenişiyle, bana oldukça eğreti geldi.

    duyguların yansıtılması açısından gerekli olan cinsellik bu filmde ne yazık ki sadece dikkat çekmek için kullanılan bir araç olarak var edildiğinden filmi eksik bırakmış … ikilinin aşklarının cinsellikten ari, dışa vurumu ve içsel çelişkileri de beni tatmin etmedi açıkçası… belki de klasik aşk hikayelerinin büyüsünden kurtulamadığımız içindir bilemiyorum epey modern bir aşk ilişkisi var filmimizde … tarafların hayatına epey insan girip çıkıyor ve baş kahramanımız bu ilişkilerin hepsinde oldukça naif ve kırılgan hatta bir replikte neden hayatıma giren bütün erkeklerle beraber oluyorum evet kırılganlığımı onlara göstermek için!!! diye kendi kendini sorguladığı bir bölüm var ki inanın evlere şenlik çünkü o anda bile zhoe wei’yi çok seviyor… gerçi bu beraberlikleri sadece sexuel ihtiyaçlarını karşılamak için yaptığını düşünürsek gayet normal gelecek her şey fakat kırılganlıklarını naifliğini hassasiyetini onlara göstermek için olunca sadece eğreti bir sanat kaygısı şeklinde algılamaya neden oluyor, filmin etkisini ve inandırıcılığını azaltıyor…

    filmin arka fonunda işlenen öğrenci hareketleri ve berlin duvarı kısmından bahsetmek gerekirse geçen gün okuduğum bir eleştiride bu ayrıntıları filmin çok iyi kullandığı yazılmıştı. çok şaşırdım acaba aynı filmler mi izledik diye düşünmeden edemedim… tam tersi o kadar yavan ve ayrıntısız işlenmiş ki filme sadece sosyal mesaj katma çabası olarak değerlendirilebilecek bir düzeyde kalmış…

    sözün kısası filmi çokta beğendiğim söylenemez epey eleştirilecek noktası olan bir çalışma ancak filmin sonunun genel gidişata göre oldukça başarılı olduğunu da belirtmeden edemem. filmin müziği filmin diğer bir başarılı ayrıntısı…
hesabın var mı? giriş yap