• insan neden diye isyan etmek istiyor. sen 3 kitap boyunca ortalığın amına koy. bütün tansiyonu istediğin gibi ayarla. gizemi ver, romansı ver, macerayı ver, coşkuyu hüznü hepsini ver, ver allah var, sonra birden bişey olsun. eseri fantastik edebiyattan al, resmi tarih romanı yazar gibi yazmaya başla. bana ne amına koyayım sand snakesden, drowned goddan. yarrağımın kurma kolu gibi nerden çıkarttın 3000 sayfa sonra zart diye bi dünya karakter. bu kafayla 28 ciltte yazarsın abi yazmak için. aç 2. kitaptan bi sayfa, bak bakayım ordan laf arasında bahsedilen bi beylik lordluk falan. hop al onu, 7. kitabın yarısında o lordun anasından bacısından başla anlatmaya. çok sinirliyim. 5. kitabın bitmesine de az kaldı. komple bi bitirsin eşşoğlu da, sonra yazıcam gene.

    8 sene sonra gelen edit : komple bi bitirsin dememin uzerinden sekkiz sene gecti bu got hala yazicak. milleti sikmenin boylesi gorulmesi yemin ediyorum. yavsak.
  • george r. r. martin'in lafı uzatmanın, dolandırmanın en güzel örneklerinden birini verdiği kitap.hikayenin durağanlığını filan geçtim, zaten ille de kılıçlar çekilsin kan dökülsün gibi bir isteğim de yok. ama sen takriben 20 sayfa süren bi bölümde, 10 sayfa boyunca insanların yedikleri yemeğin tarifini, 5 sayfada hikayeye katkısı minimum olan karakterlerin soyunu sopunu sayıp, diyaloğu da son 5 sayfada sürükleyip, tam birazcık ilgi çekici hale geldiği yerde kesip, 100 sayfa sonra kaldığı yerden yine aynı şekilde uzata uzata devam edersen, bu kitap bende yazlığın taksidini ödemek için yazılmış izlenimi uyandırır. hikayede anlatılan her şeyin genel örgüye bir katkısı olması lazım, ben mi yanlış biliyorum? böyle böyle az gidip uz giderek, dere tepe düz giderek bir arpa boyu bile ilerleyemiyor hikaye. aslına bakarsınız çok derin bir edebi güzelliği de yok kitabın, yazarın american tolkien lakabını haksız çıkarırcasına.

    neyse ki a dance with dragons'un başlangıcı bile a feast for crows'un durgunluğunu telafi eder nitelikte.
  • kitabı taze bitirdim. a storm of swords'u okuduktan sonra , ''bir sözlüğe bakayım , neler yazmış insanlar'' şeklinde bir hata yapmıştım ve spoiler ibarelerini atlayarak göz gezdirmiştim bu başlığa. aman allahım , yerden yere vurulmuş kitap ! eleştiriler de hep aynı noktadan yapılıyor. şöyle ki ;

    -danny neden yok ?
    -tyrion neden yok ?
    -jon snow neden 2-3 sayfa var ?
    -stannis neden yok ?
    -wall neden yok ?
    -bran neden yok ?

    şimdi tüm bu sığ sorulara kendimce bir yanıt vermem gerekirse ; ''çünkü eşeğin sikinden dolayı ! ''

    yahu bir fantastik seriyi okuyup da , bitirdikten sonra kitabı ''ühühüü danny yok , tyrion yok'' şeklinde eleştiren adamla , bir film izleyip ''ühühü brad pitt neden yok , angelina jolie neden yok ? '' şeklinde ağlayan adam aynıdır gözümde.

    kitap oldukça güzel ve doyurucu. ben bile bir an kandım sözlük ahalisine ve sıkıcı bir kitap bekledim fakat her kelimesinde göt olmaktan bir hal oldum. bir kere westeros ve seven kingdoms'ın olayı iyiden iyiye anlatılmış. güç dengeleri tam olarak yerine oturmuş. kim neden ve nasıl güçlü , zayıf noktaları neler , her şey ayrıntısıyla verilmiş. adam tutup kitapta dorne hanedanını anlatırken sancaktarlarından bahsetmesin mi abi ? e sen bunu tutup ''önemsiz hanedanının soyunu sopunu anlatıyor'' dersen , ben de sana ''götünle okuma'' derim. a game of thrones tv dizisinin yarattığı çok acınası ve a song of ice and fire serisinden uzak tutulması gereken bir kitle var. asıl tehlike onlar. danny tayfası diyorum ben onlara. tamam danny'nin , targaryanler'in biz de hastasıyız ama kardeşim bu kadar da olmaz ki. bir karakter kitapta yer almadı diye bu kadar da ağlanmaz , boş beleş eleştiri yapılmaz ki.

    spoiler vermeden kitapla ilgili üç beş şey söyleyecek olursam ;

    -king's landing'deki entrikalar ki genelde cersei ve margeary üzerinden dönüyor , oldukça keyifli ve zekice kurgulanmıştı. cersei ve jamie'nin zıt yönlerdeki değişimleri gerçekten leziz olmuş.

    -dorne kısımları kesinlikle harika. dorne her zaman çok merak ettiğim bir coğrafya , marteller ise çok ilgi duyduğum bir hanedandı. gerçekten çok keyif aldım dorne kısımlarında. kum yılanları , prenses ve prensin hikayeleri müthişti.

    -iron islands bence kitabın açık ara en iyi bölümüydü. pyke ve old wyke arasındaki rekabet , kral şurası ve asha'nın amcalarına karşı verdiği mücadele hem genel olarak serinin geçmişine ışık tuttu hem de gelecek olayların altını doldurdu.

    -brienne the beauty belki de serinin en çok katharsis etksini hissettiğimiz karakteri. sansa stark'ın peşinde , ilginç bir maceraya devam ediyor. bu iz sürüşünde kendisine sürpriz bir yaver eşlik edecek.

    -arya , braavos'da çok farklı bir macerada. serideki favori karakterim olduğundan , onun bölümlerini daha bir iştahla okudum.

    -samwell garip ve tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor. babasını hiç sevmesem de kendisini çok seviyorum. tarlyler'in kralısın sam !

    -tyrelller king's landing'e iyiden iyiye kurulma ve kök salma niyetindeler fakat karşılarında bir aslan var..cersei. tam bir satranç müsabakası.

    -dorne'da myrcella baratheon'u kraliçe ilan edip , tommen baratheon'la karşı karşıya getirme sevdası var. belki de yeni bir a dance with dragons efsanesi yaşanacak. -targaryen hükümdarlığında erkek ve kız kardeş taht kavgasına tutuşmuş ve buna dance with dragons denmişti-

    son olarak ;

    tamam kitapta belki de serinin favori karakterleri yok fakat kitap kendi içinde gerçekten sağlam karakterlere ve akıcı bir olay örgüsüne yer veriyor. kimsenin söylediklerini umursamadan afiyetle okuyun. ben 3 günde bitirdim. artık gelsin a dance with dragons.

    eline sağlık martin.
  • serinin şimdiye kadarki en gizemli kitabı bana göre. daha ziyade karakterlerin iç dünyalarına dönük. onları anlamak açısından bir fırsat.

    --- spoiler ---

    karakter bazlı analizime başlıyorum. öhöm.

    cersei lannister: garip kadın vesselam. mesela diziyi izlerken inanılmaz kıl oluyorum. lakin kitaplarda onu anlıyorum. george martin'e bu konuda saygı duymak lazım. her kötülüğün altyapısını sağlam hazırlamış. cersei'ye bile kadın haklı dedirtecek konuma getirebiliyor okuyucuyu.
    gelelim a feast for crows'daki cersei'ye. cersei'nin o çılgın hırslarının aslında tamamen korkularından kaynaklandığını öğrendik. 14 yaşlarında bir cadıdan öğrendiği geleceği hiç de umduğu gibi olmamış. "bir kralla evleneceksin." demişler, rhaegar targaryen'ı umarken robert'ı bulmuş. rhaegar lyanna'nın aşkından her şeyi kaybetmiş. cersei de aşık olduğu rhaegar'ı kaybetmiş bu sebeple. kral robert'ı sever gibi olmuş. o da son nefesine kadar lyanna'dan başkasını sevmemiş. üstelik evliliği boyunca sadece acı çekmiş. cersei'nin ruh dünyasında kurt aslanı yenmiş. o yüzden ben cersei'nin starklar'dan niye böyle nefret ettiğini de anlar gibi oldum. he, eddard stark'ın kafası giderken bi sik yapmamasını affedemem; ama kadın az acı çekmemiş neticede.

    ve şimdi sahip olduğu her şey kral olan oğlu ve kendi kraliçeliği. burada da bir diğer kehanet giriyor araya: "senden daha küçük ve daha güzel bir kraliçe gelip seni devirecek." cersei en büyük aptallığı burada yapıyor işte. margaery tyrell'in o kraliçe olduğunu sanıyor. lakin bana göre kehanetteki kraliçe kesinlikle daenerys targaryen. zira margaery sevilen biri olmasına rağmen cersei'nin güçlü karakterini devirecek ihtişama sahip değil. ama daenerys öyle mi? amına bile kor ortalığın.

    daenerys targaryen: madem kendisinden bahsettik. konuyu dağıtmadan devam edeyim. kitapta kendisiyle ilgili herhangi bir bölüm olmamasına rağmen onunla ilgili iki kehanet öğreniyoruz.
    birincisi, cersei'ye söylenen kehanet: "kraliçe olacaksın... sevdiğin tüm şeyleri elinden alıp seni yerinden edecek daha güzel ve genç bir kraliçe gelene kadar."
    ikincisini aemon targaryen'dan öğreniyoruz: "kimse kızı aramadı çünkü vaadedilmiş prensti prenses değil. rhaegar'ı düşündüm... duman onun doğum gününde summerhall'ı yiyip bitiren ateşti, tuz ise ölenler için dökülen gözyaşlarıydı. rhaegar küçükken benim inancımı paylaştı fakat daha sonra kehaneti yerine getirecek kişinin oğlu olduğuna ikna oldu. aegon'a gebe kalındığı gece kral topraklarında bir kuyruklu yıldız görünmüştü. ne aptalız kendimizi çok akıllı zannettik. ejderhalar ne erkek ne dişidir, barth bu gerçeği gördü, alev gibi değişkendir cinsiyetleri. dil, bin yıldır hepimizi yanılttı. daenerys tuz ve duman ortasında doğmuş biridir. ejderhalar bunu kanıtlıyor."
    bu kehanetler daenerys'ın hem kraliçe olacağını hem de melisandre'nin bahsettiği kehanette geçen -o stannis olduğunu sansa da- yeniden dirilecek olan azor ahai olabileceği fikrini destekliyor. zira şöyle de bir durum var: "kehanet cinsiyeti belli olmayan ejderhalar tarafından meydana gelmiştir. bu demek oluyor ki yeniden doğacak azor ahai'in erkek olmasına gerek yok.
    daenerys bir fırtına sırasında ejderha kayası'nda doğdu. daenerys ateşten etkilenmediği için eline alevli bir kılıç alabilecektir. üç tane taşlaşmış ejderha yumurtası çatlattı. bu da demek oluyor ki kendisinde birazcık eski valyrian kan büyüsü gücü var. "

    -azor ahai ile ilgili diğer teoriler için tıklayınız.-

    jamie lannister : a storm of swords'tan beri çok ilerleme katetti. tywin lannister gibi bir adamın oğlu olmanın sadece tyrion için değil, jamie için bile ne kadar zor olabileceğini gösterdi. bu lannister çocukları ne çektiyse babalarından çekmiş mnskym. neyse. cersei'ye olan duruşunda tyrion çok etkili oldu. ama delikanlı bi adam olabileceğini kanıtladı. jamie'yle ilgili mühim noktalardan biri de bana göre gene cersei'ye söylenen kehanetlerden biri: "altından taçları ve altından kefenleri olacak. ve gözyaşların seni boğduğunda, valonqar (erkek kardeş) ellerini senin soluk beyaz boğazına saracak ve hayatını alacak."
    altından taçlar ve altından kefenler cersei'nin çocukları için söylenmiş bir kehanet. ona eyvallah. lakin burada cersei kendisini öldürecek olanı tyrion olarak düşünüyor. ve burada gene kendi başını yakıyor. korkuyor. it gibi, tyrion'dan korkuyor. o kadar ki, jamie'nin ondan uzaklaşmasını fark edemeyecek kadar korkuyor. bu uzaklaşma da zamanla cersei'nin en ihtiyaç duyduğu anda ona sırt çevirmesine kadar geliyor. jamie ne sebeple ve nasıl cersei'yi öldürür bilinmez. lakin ilginç olacağı kesin.
    son olarak jamie'nin halasının söylediği bir lafı paylaşmak istiyorum: "sen tywin'in oğlu değilsin. tywin'in oğlu tyrion."
    bu konuda katılıyorum. sapına kadar lannister olan tek adam tyrion.

    greyjoylar ve martellgiller: hepsini tek başlık altında toplamak lazım. kişiler anlamında çok ayrıntılı bir fikre sahip olamadım gerçi. ama kitabın en heyecanlı yerleri onların bölümleriydi bana göre. euron greyjoy ortalığı çok karıştıracak. sike sike geliyor. ve doran martell, durdu durdu son anda bombayı patlattı. daenerys'ın yancıları çoğalıyor. ejderhalar gümbür gümbür geliyor.

    edit: bi tane daha kehanet vardı. onu unutmuşum. deniliyor ki, ejderhanın üç başı olmalı. biri daenerys o belli. diğeri aemon olacaktı, hakkın rahmetine kavuştu. hadi diyelim ikinci de euron greyjoy olsun. malum elinde ejderha düdüğü mü, borusu mu ne ondan var. kontrol edebiliyor ejderhaları. bi yumurtası bile varmış. gömmüş denizin diplerine. 3. ejderha boş kalıyor. işte burada zaten kafaları sürekli kurcalayan jon snow'un rhaegar targaryen ve lyanna stark'ın veledi olma teorisi güçleniyor. hem bu sebeple 3. ejderhanın kime ait olacağı ortaya çıkıyor hem de mevzu destekleniyor. gerçi george martin'in ne yapacağı belli olmadığından ve her kitap 1300 tane yeni karakter soktuğundan tutmayabilir bu dediklerim. olsun, gene de söylemiş olayım. içimde kalmasın. yæ artık şu howland reed'i görelim de, lyanna - rheager olaylarını bilen ve yaşayan tek kişi olarak bi aydınlanma yaşatsın bize. koskoca adama da westeros'un magazin servisi muamelesi yapıyoruz ama. kusura bakmasın artık. merak bu da kardeşim.

    --- spoiler ---

    bu kadar sakin bir kitabın ardından a dance with dragons'da olaylara yetişemeyeceğimizi sanıyorum. çevirin de iki güne gömek.
  • --- spoiler ---

    taht oyunları'nın kadınlar cephesini anlatan kısmı. üstat george r. r. martin önceki kitaplarda stannis'ten theon'a erkeklerin taht kavgalarını anlatmıştı, serinin bu kısmında ise gerek westeros'taki gerekse diğer topraklardaki taht kavgalarını kadınların gözünden işliyor: cersei kral toprakları'nda margaery ile kraliçelik yarışında dolaplar çeviriyor, demir adaların tahtı için asha amcalarıyla karşı karşıya geliyor, dorne'da ise arianne planlar yapıyor... onların da, brienne'in de ve başka kadın karakterlerin de verdiği ayrı bir savaş var: erkeklerin hâkimiyetindeki dünyalarında bir kadın olarak kendilerini ispat etmek, kabul görmek ve haklarını almak. tabii içlerinde cersei en kompleksli ve hırslı olanı, ama brienne de en yürekli ve dürüst olanı her zamanki gibi. aslında kitapta kadınlar cephesinin en önemli karakteri daenerys'ten pek fazla söz edilmediği için biraz yavan geliyor okuması; hattâ tyrion yok, jon snow varla yok arası az bir yerde görünüyor... yani ilk üç kitapta içine çekildiğimiz o nabız yükselten atmosferden eser yok gibi, ama dikkatle okunduğunda her şeye farklı bir açıdan bakmış oluyorsunuz. yani çok da fena yapmamış üstat martin, giderilmemiş merakımıza ve sabırsızlığımıza rağmen bunu diyebiliriz.

    --- spoiler ---
  • herkese bu kadar kötü gelmesinin sebebi şudur:

    george r.r. martin aslında 3. kitap*tan sonra, direkt olayların 5 yıl sonrasını anlatan a dance with dragons'u yazmıştır. bunun sebebi'de 3. kitaptan sonra olayların rayına oturması ve karakterlerle ejderhaların büyümesini beklemesidir. arada geçen 5 yılı anlatması içinde kitabın başında yaklaşık 250 sayfalık bir özet geçmiştir.

    ancak, daha kitabı yayınlanmadan - ki o arada yayınlanacağından çok ümitsizmiş çünkü kontratı sadece ilk üç kitap içinmiş - hemen o 250 sayfalık özeti geliştirmiş ve yine yaklaşık 1000 sayfalık bi kitap çıkarmış.

    işte böyle sonradan araya sıkışan bi kitap olduğu içinde, aksiyon ve heyecandan yoksun bir kitap olmuş.
  • yorumlardan gördüğüm kadarıyla yerden yere vurulmuş, ancak aslında o kadar da sıkıcı ve kötü olmayan kitap. şöyle ki:
    evet ilk 3 kitap kadar yoğun bir aksiyon yok bu kitapta doğrudur, ancak burada da vay anam vay neler donmus serhat ya dedirten bölümler yok değil.

    --- spoiler ---
    mesela "çok fazla düşünen", sıkıcı, hastalıklı biri olarak betimlenen ve gerek merhum kardeşinin çocukları gerek kendi kızı tarafından liderlik vasıflarına sahip olmadığı düşünülen dorne prensi doran martell'in çevirdiği dolaplar insana yuh dedirtmektedir.
    keza cersie'nin çevirdiği entrikalar, arya'nın kör olması, margaery'ye olanlar...
    tamam romanı okurken insanı sıkan yerleri yok değil, özellikle sansa stark'ın yeni kimliği alayne'in bölümleri ve brienne ve sam'in bazı bölümleri beklendiği kadar sürükleyici olmayabilir.
    --- spoiler ---

    sonuç olarak, bütüne bakıldığında o kadar da silik ve sıkıcı bir kitap sayılmaz.
  • açıkcası özlükte o kadar yerden yere vurulmuştu ki kitabı okumaya elim gitmiyordu. şimdilik birinci kitabın 200. sayfasındayım evet bir 3. kitap değil ama o kadar da kötü değil sanki. bu arada söylemeden geçemicem:

    --- spoiler ---
    cercei, ne ruh hastası ne şüpheci manyak bir kadınmışsın sen. senin gibi bir gerizekalının ned stark'ı alt etmesi nasıl mümkün olmuş diye sormadan geçemiyorum.

    --- spoiler ---
    umarım kitabın devamında tükürdüğümü yalamam
  • brienne kisimlarinin bayginlik gecirttigi kitap. "i"m looking for a maid of three-and-ten. a highborn maid of three-and-ten, with a fair face and auburn hair." su cumleleri cikartirsaniz kitap 50 sayfa kisalir.

    --- spoiler ---

    bu brienne abla sansa stark'i ariyor butun kitap boyunca ama sikinti su ki okuyucu sansa'nin nerede oldugunu biliyor dolayisiyla brienne'nin kizi bulamayacagini da biliyor. arama sirasinda baska olaylari tetiklese hadi yine eyvallah diyecegim ama tek yaptigi sey onune gelene ayni cumle ile kizi gorup gormediklerini sormak.

    --- spoiler ---
  • okumadan önce sözlükteki yorumlarına göz gezdirip önyargılı olarak başladığım hatta birinci kısımın ortalarında yorumlardan etkilenip bizzat sözlükte kötülediğim ancak serinin belkide en iyi kitaplarından.

    --- spoiler ---

    ilk üç kitapta oluşturulan zengin hikaye ve coğrafya 4.kitapla eklenen karakterlerle zirve yapmış resmen. adalar ve dorne kısımları oldukça doyurucu. daha doğrusu doyurucudan ziyade bu hanedenlara giriş yapılmış ve tadında bırrakılmış diyebilirim. buradaki taht ve saltanat kavgalarını, coğrafyanın kendine özel geneleklerini okumak hakikaten çok zevkliydi. aeron, euron, victarion üçgeniyle, arianne, doran, arys, marcella olaylarını ben çok beğendim.

    brienne bölümlerinin sıkıcı olmasının sebebi sanırım girizgahın biraz uzun tutulması. diyaloglardan itibaren bu bölümlerde iyiydi diyebilirim. özellikle brienne'in kendinden ödün vermeyen mahrur, vakur ve cesur duruşunu hiç bozmaması vs. okuyucunun brienne'e içten içe bir hayranlık beslemesine sebep oluyor.

    kitabın belki de en güzel, en dolu, en akıcı bölümleri cercei ve jamie bölümleri olmuş bana göre. özelllikle yazar bu bölümlerde öyle güzel bir dil kullanmış ki, okurken kendimi bir an için o çağın içinde buluveriyorum. cercei'nin şirretliğine vurulan damga, jamie'nin en az tyrion kadar iyi bir lannister olduğu gerçekleri yüzümüze yüzümüze vuruluyor. bunun yanında kral topraklarındaki entrikalar bu serinin atardamır gibi bir şey. seri bundan var oldu, bununla besleniyor ve büyük ihtimal bunlar sayesinde nihayete bağlanacak.

    sansa ve arya bölümleri ise olması gerektiği gibi olmuş diyebilirim. zaten arya'nın braavos'ta, sansa'nın vadi'de oluşu hikayeyi başlı başına farklı bir noktaya taşıyor. iki kızımızında kendine göre kafalarını çalıştırma şekilleri, kendilerinin gözünden gayet tatlı ve sıradan anlatılmış.

    samwell bölümleri samwell için ara bölümlerdi ama onlarda iyiydi bana göre. sam çok güçlü bir karakter. çok dolu ve çok olaya gebe olabilecek bir zekaya sahip nadir karakterlerden. ayrıca beklenmedik zamanlarda yaptığı beklenmedik şeyleriyle seviyoruz :)
    --- spoiler ---

    kitabı okumayan ve burada entrylere bakarak aşağı yukarı fikir bellemeye çalışan arkadaşlara tavsiyem ; önyargılı olmayın.

    bu seri siz ne bekliyorsanız onu verir size. o sebeple sıkıcı, durağan, yavaş, bayık tamamen göreceli yorumlar. bence gayet akıcı ve doyurucuydu.

    a storm of swords'a 10 üzerinden 9 veriyorsam, a feast for crows benden 8 den aşağı not almaz.
hesabın var mı? giriş yap