• seyrettim. neredeyse diyologsuz, kısıtlı bir ortamda geçen, ama buna rağmen sıkmayan film. yönetmen, sadece ve sadece hayaletin hikayesine odaklanmış. öyle ve o kadar ki, zaman atlamaları, hayaletin olduğu mekana girip çıkanlar hep bir ayrıntı olarak kalmış.

    hayalet, aslında tek bir amaç için orada. bilmek... bilmek, bazen tüm yaşamımızı değiştirir; önümüzde yeni bir kapı açar ve başka bir boyuta geçeriz. ama, onu öğreninceye kadar da gerekirse ilginç bir döngü içerisinde debelenip dururuz.

    güzel ve değişik bir filmdi. ilk sahneler 8 mm şeklinde çekilmiş, ya da öyle editlenmiş. tavsiye ediyorum.

    --- spoiler ---

    filmde her küçük ayrıntıya dikkat edilmiş. örnek olsun; latin ailenin tv'lerine ve eşyalarına bakın. o aile, adamın öldüğü 2010'lu yıllarda değil, 90'larda veya 2000'lerin başında bir zaman aralığında... hayalet için zaman, mekan ve madde kavramları da kendisini yitiriyor. kendi hayalet halini gözlemleyen hayalete dönüşüyor. bu sonsuz bir döngü...

    neden o kendi halindeki latin aileye atarlandı, onu anlamadım.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    duvarin icindeki notu merak edeniniz varsa kotu bir haberim var; bir kisi haric kimse bilmiyor. o da rooney mara. yonetmen ne akla hizmetse notu rooney'e kafana gore yaz deyip yazdirmis ve oraya koydurmus. evin yikilma sahnesinde ise not yalan olmus. daha sonra casey'nin cikardigi sahnede ise baska bir kagit varmis. soruldugunda da yonetmen izleyici kendi doldursun demis. yapilir mi bu be..
    --- spoiler ---

    nitekim tam benim sevdigim tarzda guzel bir filmdi. eger bir filmin icindeki melankoliyi oyle veya boyle empati yaparak anlayabiliyorsaniz o film olmus demektir zaten.
  • 2017 yapımı 92 dakikalık dram/fantastik romantik kategorili david lowery filmi. baş rollerde casey affleck ve rooney mara var. ımdb notu 7.7/metascore 84 https://galeri.eksisozluk.com/r/1461022/ +

    7 temmuzda vizyonda.

    edit: 20 gün önce vizyona girmesine rağmen bulup da izleyemedim filmi, hiçbir yerde yok. güzel övgüler aldıkça heyecanlanıyorum doğrusu.
  • sakin, dinlendirirken düşündüren, düşündürürken duygusallaştıran hoş bir film. 'umudunu kaybedersen, mücadeleyi de kaybedersin.' mesajı veriyor. benim için şu an 'yok' anlamına gelen bir arkadaşla karşılıklı yemek yeme isteği uyandırmadı değil.

    --- spoiler ---

    edit:

    az önce tekrar izledim. c hastanede ölü olarak yatarken eşi m yüzüne son kez bakar ve çarşafı kapatır. c yatakta doğrulurken o çarşaf uzar da uzar ve adamı sırtı boyunca kapatır. burası biraz anormal geldi. kadın çarşafı kapatırken elinde tuttuğu kısmı bayağı bir hacimli olması gerekiyor. c yatakta doğrulmaya çalışırken tek seferde kalkmamasının sebebi belki de bu. böyle saçmalıklar hoşuma gidiyor.
    --- spoiler ---
  • sonsuzluk ve bir gun.
  • izlerken sürekli 2.sınıf bir komedi hayalet filmine dönüşecekmiş hissine kapıldığım film.
    korku filmi değil, dram desen ı-ıh değil, romantik desen belki ilk 10dksı... ekrana boş boş bakıp, “so?” demelik, bittiğinde iç çekip “finally” demelik bir film.

    yalnız söylemeden edemeyeceğim: ilk 10 dakikasındaki çifttin “samimiyeti” çok gerçekçi çok minnoştu.*
  • sinema kültürü olmayan kıroların anlayamayacağı bi' film
  • açıkçası bu sene izlediğim en iyi filmlerden biri. filmin sadeliği, sürükleyiciliği ve uzun planları; bu planlar üzerinden filmdeki hem ana karakter hem de yardımcı karakterlerin iç dünyasına yavaş yavaş sokması gerçekten çok etkileyiciydi. mutlaka izlenmesini öneririm.
  • anlamak için illa sinefili olmak ya da kıro olmamak gerekmiyor.

    film müzikleri aşırı iyiydi, alıp götürüyor seni, beni.
    turta sahnesi değil de, beni ''ya sevişin ya sabah olsun, yeter yahu'' dediğim yatak sahnesi boğdu. öp öp nereye kadar diyorsun.
    ''ölen insan için neyse de geride bıraktıkları için hayata devam etmek zordur'' denilen klişeyi öldürdü bu film.
    eğer ki özleyen, bir şeyleri tam olarak bitiremeden, ya da kalp kırdıktan sonra telafi etmeye vakit bulamadan ölüp giden ruhlar için durum daha acı duruyor :/ film bu hüznü, öfkeyi ve yalnızlığı iyi yansıtmış.

    6,5/10.
  • herkesin seveceği bir film değil, bu da "yalnızca sinefiller sever, çok entelektüel, çok alt metinli bir film" demek değil. filmde diyalog ve olaydan çok; kaybolmuşluk hissi, yas, bekleyiş, zamandan bağımsız hissetme, bir şeylere yalnızca izleyici olma duyguları var ve bu duygular yas tutanın gözünden değil, yası tutulanın gözünden aktarılınca film kolay izlenebilirliğini yitiriyor. ancak birkaç yerde izleyiciyi çok güzel yakalayabiliyor, ön yargısız yaklaşılırsa.

    herkesin çok eleştirdiği turta yeme sahnesi ekranlarda ilk kez gördüğümüz bir şey bile değil üstelik, nerede filmle ilgili bir şey gördüysem, duyduysam "film sanat kaygılı olsun diye oyuncuya beş dakika boyunca turta yedirmişler, beş dakika boyunca oyuncunun çatal çatal turta yemesini izliyoruz, inanılmaz sıkıcı..." eleştirisini gördüm, duydum. ve o sahnede sıkılmadım, "duygusal yeme" terimini görsel olarak ne güzel yansıtmışlar ya. ki dediğim gibi, ekranda ilk kez bile görmüyoruz, eski true blood izleyicileri hatırlar, sookie stackhouse büyükannesi öldürülünce onun elleriyle yaptığı yarım kalmış pastayı oturup yemişti ekranda, ağlaya ağlaya, sindire sindire yemişti ya hani, ha işte aynı şey.

    --- spoiler ---

    bir de cgi falan olmadan çarşaflı bir hayaleti, fragmanı ilk izlediğimde komik bulmuştum ve "nasıl olacak?" diye düşünmüştüm. o kadar hoş olmuş ki, yüz ifadesi olmadan çarşaf üzerine açılmış iki delikle tasvir edilmiş bir hayaletin yorgun ve üzgün görünebileceğini hayalimde canlandıramazdım, zaman geçtikçe çarşaf eskidi ve hayaletin dış görünüşü çöktü, ne güzel değil miydi ya?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap