• bir entryde örgütlerin mahalle yapılanmalarını çok iyi işlediği iddia edilmiş. tuhaf. ben filmin hicbir sahnesinde, hicbir saniyesinde mahalle yapılanması görmedim. keza örgüt falan da görmedim. abluka tecrittir diyen bir duvar yazısı vardır, siyah boyayla yazılmış. kimin yazdığını görmedik, ama içinde tecrit kelimesi geçiyor. beynimizde derin noktaları tetikliyor, "hımm duvar yazısı, tecrit.. örgüt olmalı". sonra bir aksam polis akrebinden birkaç genç kaciyor. ne olduğunu bilmiyoruz. ama yine beynimizde bir yer tetikleniyor, "polisten ne kaçıyorsunuz lan? örgüt olmalı". gençlerin neden kaçtığını bilmiyoruz halbuki, görmedik. kaldı ki polis muhbiri bile saklanıyor akrebi görünce. sonra ne var? mahallenin uzak köşelerimden gelen baskınlar, patlama ve çatışma sesleri.. aa çatışma dedim, ama görmedik. belki bir tarafın silahından geliyordur mermi sesleri. sonuçta ahmet'in öldürülmesini de "bir terörist öldürüldü" diye vermedi mi haber bülteni? kadir gibi aleni paronayaklasmasaniz da, sahipsiz köpekler gibi itlaf edilmeseniz de en iyi ihtimalle televizyonun sakat bıraktığı bir insansiniz. kahneman'in thinking fast and slow kitabi var, onu okuyun. nelerden nelerden manipüle olduğunuzu görün, savunma-korunma metodlari geliştirin.

    edit:

    --- spoiler ---

    final sahnesini atlamışım. örgüt yoksa bu infaz neydi diye soranlar olabilir. o sahnenin kadirin rüyası olduğunu düşünüyorum. paronayak düşünceleri kardeşinin öldürülmesine sebebiyet vermesinden kaynaklanan suçluluk duygusu ile karışıyor. emniyetci hamzanın kayıp kardeşini örgütün üst düzey kadroları ile ilişkilendirmesi ve kadirin motorsikletli elemanı oturttuğu yeri düşünün. finaldeki sahne ile kardeşine sahip çıkamamış olmanın bedelini diğer kardeşine (ve ayni zamanda örgüte) ödüyor. ayrıca sokak ortasında kitlesel infaz ne ola ki? rakka mi bura?
    --- spoiler ---
  • son dönem türk sinemasında örneklerine çok nadir rastladığımız kalitede, politik göndermeleri, distopik kurgusu, müthiş atmosferi ve şaşırtıcı derecede ince işçilikle kotarılmış alt metinleriyle sıkı bir film.
    zaman ve belli bir mekan tayin edilmeyen film herhangi bir ideolojiye veya örgütsel bir yapıya göndermede bulunmadan otoriter devlet anlayışını eleştiriyor. distopik bir atmosfer yaratılmaya çalışılmakla birlikte türkiye'de yaşayan insanların yapılan göndermelerin neye tekabül ettiğini çok rahat algılayabilecekleri filmde kullanılan metaforlar ve alegorik anlatım filmi derinleştiren bir rol oynamış.

    --- spoiler ---

    yirmi yıl yattığı hapishaneden, süresinin dolmasına iki yıl kala şartlı bir şekilde salıverilen bir mahkumun, özgürleşmesi beklenirken, devlet tarafından muhbirleştirilerek verilen aşağılık görevle sadece nisbi özgürlüğü değil kişiliği, kimliği ve kendine olan saygısı da elinden alınıyor. aynı mahkumun rolüne kaptırıp kendini devlet yerine koymaya başlaması ve giderek paranoyaklaşması sonucunda neden olduğu facialar nedeniyle hayatının anlamsızlaşması ve -bence- zihninde yaşadığı infaz derinlikli şekilde anlatılmış.

    belediye tarafından itlaf edilen ve çukurlara doldurulan köpekler üzerinden 90'lı yıllarda binlercesini yaşadığımız faili meçhullere gönderme yapılırken devletin medya kanalıyla meseleyi olduğundan farklı göstermeyi başararak halkta oluşturduğu algıya dikkat çekilmiş. yine görüldüğü yerde zararlı olup olmadığı sorgulanmaksızın öldürülen köpekler üzerinden faşizan bir anlayışla farklı olanı yok etmek isteyen totaliter devlet anlayışı eleştirilmiş.

    rüyalar ve kabuslar ile yaratılan gerçeklik ve yanılsama ikilemleriyle, yorumu izleyiciye bırakan muğlak anlatımla psikolojik gerilim atmosferi de olan ancak tüm bunları vereceği politik mesajlara altlık olarak kullanan filmi izlerken gazi mahallesi, güneydoğu, gazze veya fransız banliyöleri gözünüzde canlanırken modern devletin kafa yapısının ve yöntemlerinin her yerde aynı olduğunu görüyorsunuz.
    --- spoiler ---

    yönetmen, düz anlatımla çok basit kaçabilecek bir konuyu ve mesajları bu kadar yoğun hissettirecek tarzda verebilmeyi başarmış olması nedeniyle tebrik ve teşvik edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.
  • 2012 yılında hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği ilk filmi tepenin ardı'yla dikkatleri üzerine çeken ve yapacağı işleri merakla bekleten yönetmenler arasında yerini alan emin alper'den, oluşan beklentileri karşılayabilecek düzeyde bir film daha.

    hapishanede geçirdiği 20 yılın ardından tahliye olan kadir'in, istanbul'un gecekondu mahallelerinde geçirdiği gerçek/gerçeküstü olaylar zemininde politik ve toplumsal eleştiriye tanıklık ediyoruz.

    rol aldığı her role ciddi anlamda hayat veren mehmet özgür, henüz sinema sektörüne kısa süre önce adım atmış olmasına rağmen ahmet karakteriyle yüksek performans sergileyen berkay ateş ve komiser hamza olarak karşımıza çıkan müfit kayacan'ın tiyatrocu kimliğinin hakkını vermesiyle oyunculuklar açısından oldukça doyurucu bir film. bu performansların sağladığı gerçekçilik duygusu, yönetmenin atmosfer yaratımındaki başarısıyla birleşince ortaya tam da istendiği gibi müthiş bir kaos ortamı çıkıyor.

    filmde bolca yer alan metaforlar anlatımı zenginleştirirken, ses ve kurgunun da filmi son anlarına kadar devam eden gergin atmosferin sürekliliğinde büyük pay sahibi olduğunu görüyoruz. her izleyicinin kendi bakış açısına göre yorumlayabileceği metaforlar çoğunlukta. emin alper film hakkında katıldığı bir söyleşide yapılan izleyici çıkarımlarının hiç birine karşı çıkmayarak, istediğinin bir noktada bu olduğunu doğrulayıcı açıklamalar getirmişti.
    yine aynı söyleşide ses konusuna özellikle özen gösterildiğini, çatışma sahneleri ve atmosferin gerilimini sesler aracılığıyla izleyiciyle aktarma konusundaki düşüncelerini paylaştı emin alper. hem tepenin ardında hem abluka filmini büyük ekonomik zorluklarla çektiğini ve imkanı olsa bir çatışma sahnesi çekmek isteyebileceğini belirterek sinemamızın bu alandaki durumunu gözler önüne seriyor aslında.

    uzun uğraşlar sonucunda, her defasında filmin ismini değiştirip ilgili kurumlara başvurarak, en sonunda onayı alıp, sarmaşık'la birlikte son yılların önemli yapımlarından biriyle karşımıza çıkıyor yönetmen.

    ilgilenenler için bu filmin de olduğu,ülkelere göre film arşivi ve yorumlamalarını içeren şöyle bi'şeyim var;
    https://www.instagram.com/avrupasinemasi/
  • --- spoiler ---

    kurgusu, direkten dönmüş hikayesi, göçüm replikleri ve daha neler neleriyle özenti ergen havalarında afedersin yürrek kafalı bir film olmuş. imdb de bir 5 aldı benden.

    --- spoiler ---
  • arkadaşımın tavsiye ile haberdar olup bugün izleme şansını yakaladığım emin alper filmi. açıkçası beğendim ve beklentimi karşılayan bir film olmuş.
  • neresi ruya neresi gercek kafam karisti bi ara. ama tavsiye ederim guzel film.
  • yönetmenliğini emin alper'in yaptığı, başrollerinde mehmet özgür, berkay ateş, tülin özen, müfit kayacan ve ozan akbaba'nın bulunduğu 2015 yılı türkiye, fransa, katar ortak yapımı film.

    film, 2015 yılında gerçekleştirilen venedik film festivali'nde dünya prömiyerini yapmış ve büyük bir başarıya imza atarak ''jüri özel ödülü''nün sahibi olmuştur. ayrıca aynı yıl gerçekleştirilen adana altın koza film festivali'nde en iyi film, en iyi kurgu, en iyi sanat yönetimi, halk jürisi ödülü, umut veren genç erkek oyuncu (berkay ateş) dallarında birçok ödül kazanmıştır.

    film, yoğun bir politik şiddet ortamında ayakta kalmaya çalışan iki kardeşin hikayesini konu alıyor. 20 yıl hapis yattıktan sonra, ''kadir'' şartlı tahliye olur. istanbul büyük bir siyasal karmaşa içindedir, polis ise failleri yakalamak için önlemlerini her geçen gün arttırmaktadır. emniyette yüksek bir mevkide olan ''hamza'', şartlı tahliye karşılığında ''kadir''e bir iş bulmasında yardımcı olur. ''kadir'' bir çöp toplayıcısı gibi çalışarak gecekondu mahallelerinde muhbirlik yapmaya başlar. çöplerde bomba yapım malzemeleri olup olmadığını araştırmakta, buna göre istihbarat bilgisi üretmektedir. ''kadir'', kardeşi ''ahmet''i çalıştığı mahallelerden birinde bulur. ''ahmet'' ise belediyede sokak köpeklerinin itlafından sorumlu birimde çalışmaktadır. ''ahmet'', ''kadir''in yakın bir abi-kardeş ilişkisi kurmak için çabalarını karşılıksız bırakır. ''ahmet''in mesafeli tutumu, ''kadir''i çeşitli komplo teorileri üretmeye yöneltir.

    yönetmenin ilk filmini izlemedim ve önüme ilk bu film denk geldi fakat en kısa sürede yönetmenin ilk filmi olan tepenin ardı filmini de izleyeceğim. film ilk saati itibari ile normal seyrinde ilerlerken ikinci yarısında gerçek ile hayal arasında bir yerlerde seyircinin birazcık aklını karıştırıyor. konu olarak yönetmen son derece tehlikeli bir konuyu çok başarılı bir şekilde işlemiş. film bittikten sonra bir süre filmdeki her şeyi düşünmeden edemiyor insan. metaforların bolca olduğu film sinemamızın başarılı bir yönetmene daha kavuştuğunu müjdeliyor adeta.
  • emin alper’in tepenin ardı’nın ardından senaryosunu yazıp çektiği abluka filmi, iki insanın, iki kardeşin, ahmet’in ve kadir’in öyküleri üzerinden ilerliyor. üstelik her biri, bir diğerinin korkusunu daha da pekiştirerek bir sarmal biçiminde çoğalmasına zemin sağlıyor. biri, diğerinin ablukası oluyor.
  • emin alper, tıpkı ilk filmi “tepenin ardı”nda olduğu gibi, ikinci çalışması “abluka”da da alegorik bir anlatım üzerinden okuyor hikâyesini. alegorisini ise distopik bir atmosferle destekliyor. fena değil izlenir.
  • etrafını çevirerek dışarı ile olan bağlantısını kesme. savaş zamanlarında, bazen savaş olmadan bir ülkenin başka ülkelerden yardım almasını, ikmalini, sevkiyatları ve diğer bağlarını kesmek için düşman tarafından uygulanan tedbirler.
hesabın var mı? giriş yap