• bu filmi alıp da tekrar çekmek tam bir hollywood geri zekalılığı..
    yok olum, olmuyo işte hollywood afilini uygulamak orijinalindaki gayet sade sahnelere.
    taş gibi yapmış amenabar filmini, tekrarına ve tom'una ne gerek?
    vanilla sky'ı izleyince bi boşluk, olmamışlık hissetmiştim.
    abre los ojos, sahibinin sesinden tam da doldurmuş herşeyi..
  • ben bu kadar etkilenmişken bütün arkadaşlarımın "ben filmi karısı kaçırılan bir adamın intikam filmi sanıyordum, hiç güzel değil" demesiyle de etkilemiş, klişelerden arındırılmış filmdir.
  • --- spoiler ---

    (bkz: cryonics)

    --- spoiler ---
  • kesinlikle vanilla sky' dan önce izlenmesi gereken film. olaylar daha ayrıntılı ve daha anlaşılır bir şekilde işlenmiş kopyasına nazaran. müzikleri daha güzel. daha akılda kalıcı. daha az hollywoodvari. daha ne diyim lan. orijinal işte. ispanyol sinemasının sol taşağı resmen..
  • bu film bariz bir şekilde amerikan rüyasıyla dalga geçmiş, sonra amerikalılarca satın alınmıştır.

    --- spoiler ---
    ilk başta bir kadın ismi zannedilen l.e.'nin en sonunda amerikalıların icadı olduğu anlaşılması,
    evlilik, 2 çocukluluk,
    şirketin insanlara ihtiyaçları olan her şeyi vermek iddiaları,
    ölümsüzlük, güç
    ama aslında bu iddialarının sadece bir rüyada gerçekleşmesi,
    bunların hepsini para karşılığı yapmaları gibi noktalara parmaklar basılıyordu.

    pekiyi vanilla sky'da ne görüyoruz?
    - yiğit arkasından vurulmaz
    --- spoiler ---
  • --- ekşi macera kabus'un bir bölümüdür! dikkat! şayet buraya bir "bkz" vasıtasıyla gelmediyseniz lütfen (bkz: #17201743) ---

    doktor çok yakında çıkabileceğimi söylüyor. annem arada bir gelmeye devam ediyor. ilk başlarda daha çok geliyordu. kapıda beklerken diğer kadınların halini görmekten hoşlanmadığından bahsetmişti, belki onun etkisi vardır. kapının öte tarafında ziyaret saatini bekleyenlerin halini bilmiyorum öte tarafa geçmeye iznimiz yok ama içeridekilerin halini gayet iyi biliyorum. ilk günleri pek az hatırlıyorum. ilk haftalarda ayrımında değildim. zaten benliğim beynimle birlikte geri döndüğünde, çıkma isteği de peşlerinden gelmişti. ilk aylarda anneme hergün yalvarıyordum.
    en son ziyaretinde anneme sordum, "girip baktın mı?" diye. nasıl söyleyeceğini bilemedi kadıncağaz. meğerse yeni bir kural getirmişler. kaç entrysi olursa olsun, önceden yazar olsun ya da olmasın 10 dakikadan daha uzun süre sözlüğe girmeyenleri uçurmaya başlamışlar...
    üzüldüm mü? gerçekten bilemiyorum. belki de böylesi daha iyiydi. kafamı halen kurcalamakta olan tek bir şey var. o da o okumadığım mesaj ya da mesajlar. acaba ne vardı içlerinde?
    anlaşılan hiçbir zaman bilemeyeceğim...

    ha bu arada burada yatarken bir şeyler yazmaya başladım. kaleme izin verilmediği için hepsini aklımda tutuyordum. anneme söyledim hepsini gidip bir siteye yerleştirmiş. belki ilginizi çeker, çeksin, çekmeli bence. adresi ezberimde hemen söylüyorum;
    http://www.beyazkarga.com/…phis=1&subcode=111020041

    2016'dan gelen soğuk edit: siteyi kapattığım için yazı havada kalmış. oradaki yazı şuydu:
    "
    aldığım ilaçlardan olsa gerek biraz uyuşuğum, pek birşey yapasım gelmiyor. geçici olduğuna inanıyorum, hastaneden çıkınca yavaş yavaş düzelir.
    çok güzel bir oda verdiler sağolsun hastane yöneticileri. yıldızları açık bir şekilde görebildiğim, geniş pencereli (parmaklıkları var ama olsun) deniz manzaları mini minnacık bir oda. geçen gece dolunay vardı, burda yanımda olupta beraber izleseyebilseydik diye aklımdan geçti. eski gunlerde ki gibi, biraz zor dönmek eskiye biliyorum. sitem yatmıyor sözlerimde, yanlış anlama. yine... kahretsin ki... biliyorum ki... durum bunu gerektiriyor. pek bilesim yok şu sıralar, işime gelmiyor bilmek.

    bazı günler bahçeye çıkartıyor yardımsever, güzel hemşireler. kızdığını hisseder gibiyim, iltifat olsun diye söyledim canım, sana söylediğim gibi hissederek değil. bakma rahatım diyorum buralar da ama boğuluyorum şu tek kişilik beyaz odada bazı bazı. pek ziyaretçimde yok bugünlerde. gelen vardır belki ama izin verilmiyor sanırım. bilmiyorum neden doktorun bir endişesi var insanlarla görüşmem konusunda. öyle kolayca izin vermicek gibi de görünüyor görüşmeme. sıkıntıdan birşeyler karalıyorum bu yüzden.

    ***
    farkındalıklarında
    ---
    bugünlerde bir umursamaz
    umursamaz, kendinden başka
    kırıp dökmek, oyun oynamak
    farkındalıklarında olmadan yaptığını
    derin nefeslerle ciğerlere işleyen duman gibi
    işlemek en kuytu köşelere
    farkındalıklarda olmadan yaptığını
    yavaşça ve güzel bir ölüm armağanı
    ***

    biliyorum karamsar bir şiir ama içimden böyle geçti, geçecek tüm bu hastane sıkıntısı biliyorum... yok yok bilmiyorum ve anlamıyorum artık hiçbirşeyi aynı doktorun beni anlamadığı gibi. ben anlıyorum onu ama o asla! zeki bir insan da aslinda ama ne bileyim. özellikle aşkımı anlamıyor karşı çıkıyor hatta. parmaklarına dikkat ettim, yüzük yoktu, sanırım aşıkta olmamış hiç. önceleri bir nebze mutabık kalıyorduk doktorla, örneğin benim seni hastaneden çıkınca bir daha göremeyeceğim konusunda. zor ama kabul ettim bu gerçeği. ama sonraları daha ağır, en azından benim yiyip yutamayacağım, sözler sarf etmeye başladı. neymiş efendim: sen zaten benim hayatıma hiç girmemişsin! sen ne bilirsin ki yaşlı bunak! komik geliyordu başlarda, şimdi hep ayni seyi papağan gibi tekrarlamasından olsa gerek sinirlendirmeye başladı beni bu sözleri. dilinin pek kemiği yok, dozu çok arttırıyor sözlerinde, beni çileden çıkartmak istiyor sanki.
    son söylediklerini hatırladım şimdi. tüylerim diken diken oluyor, ah birde sen duysan eminim...

    biraz hava alıp geldim dışardan, sigara içmedim hayır. sürpriz yapayım dedim, evet sigarayi bıraktım!
    yukarıda yazdıklarımı okudum şimdi, tekrar tekrar. bu defa gülüyorum komik insan bu doktor. en komik espirilerinden birisi de, seni asla sevmediğim, başkasına aşık olduğum. sence de komik degil mi? devamını dinle sen asıl. ben yaşayan hiçbirşeyi sevmemiş ve sevmiyor, sadece aklımda yarattığım bir hayali seviyormuşum. insanin görüntüsü, sesi, ruhu hep insanin beyninde imgelendirilmez mi ki zaten? bir nevi hayal değilmidir sonuçta gördüklerimiz, yarattıklarımız. bunun neresi garip!

    bu günlerde birde bana lakap gibi birşey taktı sevgili doktorum. ne manaya geliyor bilmiyorum, bir kaç kişiye sordum yanıt vermediler sanırım onlarda bilmiyor. belki sen biliyorsundur, (komik bir lakap biliyorum ama rica ediyorum gülme) "şizofren". gülme yaa. bir daha sana birşey anlatırsam iki olsun. şaka tabi ki, herşeyi anlatacağım, hele şu hastaneden bir çıkayım tekrar yazacağım sana.

    çok şey yazdım, söyledim yine. boşboğazlığıma ver. yalnız bil ki her kim ne derse desin, şu dünyada tek sevdiğimdin, ve öylede kalacak, artık yanıma gelemeyecek olsanda.

    sevgiler aşkın.
    aldığım ilaçlardan olsa gerek biraz uyuşuğum, pek birşey yapasım gelmiyor. geçici olduğuna inanıyorum, hastaneden çıkınca yavaş yavaş düzelir.
    çok güzel bir oda verdiler sağolsun hastane yöneticileri. yıldızları açık bir şekilde görebildiğim, geniş pencereli (parmaklıkları var ama olsun) deniz manzaları mini minnacık bir oda. geçen gece dolunay vardı, burda yanımda olupta beraber izleseyebilseydik diye aklımdan geçti. eski gunlerde ki gibi, biraz zor dönmek eskiye biliyorum. sitem yatmıyor sözlerimde, yanlış anlama. yine... kahretsin ki... biliyorum ki... durum bunu gerektiriyor. pek bilesim yok şu sıralar, işime gelmiyor bilmek.

    bazı günler bahçeye çıkartıyor yardımsever, güzel hemşireler. kızdığını hisseder gibiyim, iltifat olsun diye söyledim canım, sana söylediğim gibi hissederek değil. bakma rahatım diyorum buralar da ama boğuluyorum şu tek kişilik beyaz odada bazı bazı. pek ziyaretçimde yok bugünlerde. gelen vardır belki ama izin verilmiyor sanırım. bilmiyorum neden doktorun bir endişesi var insanlarla görüşmem konusunda. öyle kolayca izin vermicek gibi de görünüyor görüşmeme. sıkıntıdan birşeyler karalıyorum bu yüzden.

    ***
    farkındalıklarında
    ---
    bugünlerde bir umursamaz
    umursamaz, kendinden başka
    kırıp dökmek, oyun oynamak
    farkındalıklarında olmadan yaptığını
    derin nefeslerle ciğerlere işleyen duman gibi
    işlemek en kuytu köşelere
    farkındalıklarda olmadan yaptığını
    yavaşça ve güzel bir ölüm armağanı
    ***

    biliyorum karamsar bir şiir ama içimden böyle geçti, geçecek tüm bu hastane sıkıntısı biliyorum... yok yok bilmiyorum ve anlamıyorum artık hiçbirşeyi aynı doktorun beni anlamadığı gibi. ben anlıyorum onu ama o asla! zeki bir insan da aslinda ama ne bileyim. özellikle aşkımı anlamıyor karşı çıkıyor hatta. parmaklarına dikkat ettim, yüzük yoktu, sanırım aşıkta olmamış hiç. önceleri bir nebze mutabık kalıyorduk doktorla, örneğin benim seni hastaneden çıkınca bir daha göremeyeceğim konusunda. zor ama kabul ettim bu gerçeği. ama sonraları daha ağır, en azından benim yiyip yutamayacağım, sözler sarf etmeye başladı. neymiş efendim: sen zaten benim hayatıma hiç girmemişsin! sen ne bilirsin ki yaşlı bunak! komik geliyordu başlarda, şimdi hep ayni seyi papağan gibi tekrarlamasından olsa gerek sinirlendirmeye başladı beni bu sözleri. dilinin pek kemiği yok, dozu çok arttırıyor sözlerinde, beni çileden çıkartmak istiyor sanki.
    son söylediklerini hatırladım şimdi. tüylerim diken diken oluyor, ah birde sen duysan eminim...

    biraz hava alıp geldim dışardan, sigara içmedim hayır. sürpriz yapayım dedim, evet sigarayi bıraktım!
    yukarıda yazdıklarımı okudum şimdi, tekrar tekrar. bu defa gülüyorum komik insan bu doktor. en komik espirilerinden birisi de, seni asla sevmediğim, başkasına aşık olduğum. sence de komik degil mi? devamını dinle sen asıl. ben yaşayan hiçbirşeyi sevmemiş ve sevmiyor, sadece aklımda yarattığım bir hayali seviyormuşum. insanin görüntüsü, sesi, ruhu hep insanin beyninde imgelendirilmez mi ki zaten? bir nevi hayal değilmidir sonuçta gördüklerimiz, yarattıklarımız. bunun neresi garip!

    bu günlerde birde bana lakap gibi birşey taktı sevgili doktorum. ne manaya geliyor bilmiyorum, bir kaç kişiye sordum yanıt vermediler sanırım onlarda bilmiyor. belki sen biliyorsundur, (komik bir lakap biliyorum ama rica ediyorum gülme) "şizofren". gülme yaa. bir daha sana birşey anlatırsam iki olsun. şaka tabi ki, herşeyi anlatacağım, hele şu hastaneden bir çıkayım tekrar yazacağım sana.

    çok şey yazdım, söyledim yine. boşboğazlığıma ver. yalnız bil ki her kim ne derse desin, şu dünyada tek sevdiğimdin, ve öylede kalacak, artık yanıma gelemeyecek olsanda.

    sevgiler aşkın."

    ne 2004'te mi girilmiş o yazı? intihal mi? sigigit lan! koviyrim seni. senin tercihlerin yüzünden ne hale geldim görmüyor musun pezevenk? bak hala bakıyor yüzüme. lan sii--

    --- the end ---
  • film öyle kenarda duruyordu uzunca bi süredir.bigün can sıkıntısına alıp izledim!!
    oki ne ki!
    10üzerinden 10verilecek film!
  • penelope cruz'un çarpıcı sesiyle başlayan(abre los ojos,abre los ojos) sıradışı bir öykü.uzun melodramlara,sert dönüşlere ve gerilime bol bol yer veren film, ilk aşamada tamamen acıma duygusuyla başlayan bir dram olarak kanaatimize siniyor. ilerleyen dakikalarda psikolojik bir gerilimin içinde buluyoruz kendimizi; nihayetinde erişilen nokta kısır bir bilim kurgu.

    pek çok eleştirmen tarafından anlaşılması en güç filmlerden biri olarak nitelendirilen filmde, yönetmen amenabar'ın favori oyuncusu eduardo noriega'yı cesar rolüyle izliyoruz.vicky cristina barcelona ile oscar heykelciğine kavuşmuş penelope cruz bu filmde almodovar'ın sağlam bir keşfi olduğunu kanıtlıyor. la mala educacion filminde zahara/juan/agnel tarafından kandırılan eski bir okul arkadaşını başarıyla canlandıran fele martinez de paleyo rolüne hayat veriyor.oyunculukların çok iyi olduğuna dikkat çekmek gerekir. genellikle heyecanlı bir dil olarak bilinen ispanyolcayı gerilim dili haline kulağımıza batmadan getirebilen oyuncular,her karede yeteneklerini daha da belli ediyorlar.

    yönetmen alejandro amenábar'a gelecek olursak. bu filmi çekerken yaşı 25'ti. sadece filmi çekmekle kalmayıp senaryosunu yazıp,müziklerine de el attı. şili doğumlu yönetmen abre los ojos ile genç yaşında pek çok başarıya imza attı.tokyo film festivalinde ilk gösterimi yapılan bu filmi ile sinema dünyasına yeni bir heyecan getiren amenebar ileriki yıllarda the others ve mar adentro ile yıldızını parlatmaya devam etti.

    bu filmin çekim tarihinden 3 sene sonra tom cruise filmin haklarını alarak cameron diaz ve penelope cruz ile tekrar çekti.ne yazıkki hiçbir şekilde orjinal-ispanyol versiyonu kadar iyi tat bırakamadı.vanilla sky adıyla beyazperdeye giren filmde penelope cruz,2. kez aynı rolde oynarken, filmin tek üstün noktası olan cameron diaz,hastalıklı aşık rolünü ispanyol versiyonundaki najwa nimri'den çok daha iyi canlandırıyordu.
  • taş gibi ve zihin bulandıran bir film. 1997 yapımı olması, yani benzerlerinden önce yapılmış olması orjinalliğini kanıtlıyor zaten filmin.

    yalnız benim aklıma takılan şey; tom cruise ipnesi bu filmi satın aldı. bir de üstüne yetmezmiş gibi, vanilla sky adı altında mahvetti ya filmi. yani çoğunluğun fikri böyle. en azından benim fikrim böyle. işte buna rağmen vanilla sky başlığında 175 küsür entry var. abre los ojos'ta aha bunla 35 etti.

    işte bu yüzden film için, yerine cuk oturacak bkz'ı veriyorum (bkz: underrated)
  • inception'dan bir gün sonra izlemesi oldukça enteresan olan 1997 yapımı alejandro amenábar filmidir. genç penélope cruz'un ve eduardo noriega'nın performansları, görüntü yönetmeni ve özellikle gökdelenin tepesindeki son sahnelerde yakaladığı resimler ve müzik seçimleri bu filmi izlenmesi gereken filmler arasına sokan faktörlerdendir.
hesabın var mı? giriş yap