• affeden insan aynı öğretiyi bir başka zaman bir başka şekilde yaşayacağını bilmeden bu eylemi yapar muhtemelen,vazgeçen kişi ise öğretisini almıştır olaydan yada durumdan ve olması gerekeni yapar vazgeçer.affetmek çoğu zaman bi yalanla yaşamaktır vazgeçmek ise yalanı,yanlışı görüp yaşamamayı tercih etmektir,zannımca doğru olandır.
  • affedememek ve vazgecememek arasindaki iliskiye cok benzeyen.

    (bkz: ne yardan gecerim ne serden)
  • gercekten affedebilmek soz konusu olabilmekte midir, olabilememekte midir.affedermi$ gibi yapamadiginizda vazgecmek zorunda kalinir.sonra sen sag ben selamet olur.
  • aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık meselesidir biraz da. affettiğin zaman aslında vazgeçtiğin ondan çok kendinsindir. çünkü biz birini severken kendi sevme duygumuzun tatmini için bu eyleme gireriz. bir nevi içimizdeki boşluğu doldurmak için. aslında sevmek bencil bir eylemdir. onun beni aramamasından duyduğum üzüntü, beni aldatmışlığında yaşadığım hayal kırıklığı ve daha nicesi bana "ben" e dokunduğu için sorundur. bir daha onu sevemeyeceğim, belki bir daha onu göremeyeceğim için korkmaktayımdır. zaman zaman ilişkilerde aptalca bir yapışkanlık göstermemin ve tahammül edilemez ısrarcılığımın altında bu yatar esasında. ki çok rahat genelleyebilirim de bunu. sevmek eğer dediğim gibi "ben" e aitse affettiğin zaman da aynı mantıktan gidersek eğer; kendi acıyan yerlerini affedersin neden canın yandı senin diye. zira bu karşı tarafa bir ödüldür. aklanmasına yardım edersin kendi duygularını bastırarak; neden ihanetini gördün, neden sana söylediği yalanlarının farkına vardın al bak işte ilişkinin düzeni bozuldu hadi affet bakalım şimdi dir affetmenin temeli.
    vazgeçersen içinde saf ve salakça büyütmüş olduğun acın daha katmerlenir sadece. bu ise ödülüdür karşı tarafın. zira seni affetme-vazgeçme çelişkisine getiren davranışı bu eyleme yöneliktir sonuçta.
    ve bir şarkı
    "derin bir ah çektim; içim yandı"
    budur lafın özü.
  • süper pozitif korelasyonlu ilişkidir..
    tamamiyle vazgeçen insan, neredeyse tamamiyleye yakın affeder..
    oooo hooo huuuuuvvvv (burda özlem tekin vokali var)
  • affetmek acı çekmektir, vazgeçmek bir kopuştur ister istemez.
  • tanrinin kitaplarında iki de bir de ' affedici ve bağışlayıcı' olduğunun altını çizmesi bu ilişkinin temelinde olan gibidir. tanri tanri olduğundan affeder. vazgeçmez. kul acizliğinden kolayı seçer. vazgeçer.
  • iki ucu pis değnektir. platonik meselelerden bahsetmicem, fazlasıyla kaşılıklıdır bahsedilenler. hani herkesin hayatında kredisi çok yüksek biri vardır. o bu yeri kendi dişi tırnağıyla elde etmiştir. siz gerçekten değerlisinizdir onun için, bunu bilirsiniz. bir taraftan da sizi üzmekten, incitmekten alıkoyamaz kendisini. bu ara onun zevklerine hitap etmemektesinizdir ne yazık ki. siz 18-20 yaşlarında, anne babanın tecriti altında saf ve sıkıcı bi kızken, o 20-22 yaşlarında, hayatı yeni keşfeden genç bir adam. ne sizle olabilir, ne de siz olmadan. gidip gidip gelir. ona hep bahaneler bulursunuz, onun kendini savunmaya bile ihtiyacı kalmaz.

    "haklı gitmekte. napsın ki seni?! sıkıcısın sen sıkıcı. ayda bir görmeyle ilişki mi yürür? iyiki de terketmiş seni."
    " hah bak artık geri geldi. gezdi dolaştı, gönlünü eyledi. geri geldi. artık tamam."

    tamam olmamıştır aslında. bi kaç posta daha çekeceğiniz vardır, henüz çile dolmamıştır. her gidiş gelişlerde sizin cephenizde gözyaşı, kırgınlık, kızgınlık varken, o tarafta yoğun bir pişmanlık. sonunda öyle bir zaman gelir ki. kalbiniz küser, buz kesmiştir en nihayetinde. devamlı atan o kalp, hep bahaneler üreten, sonunda küsmüştür işte. ya da siz olgunlaşmış da olabilirsiniz, bu kadar gözyaşı ve seneler sonunda. o yine karşınızda, ağlamaklı haliyle af dileyip, bunun gerçekten son olduğunu, artık asla ayrılık olmayacağını, ömrünü size adayacağını, hakimin siz olduğunuzu, kalemi kırmak isterseniz yerden göğe kadar haklı olduğunuzu, ama lütfen kırmamanızı söyler durur. yalvarır. klasik tablo. tek fark siz buz kesmişsinizdir artık. bu noktada karar vermelisiniz. affedersiniz ya da vazgeçersiniz.

    ben zamana bıraktım herşeyi. uzun sancılı bir geçiş dönemi yaşadık. yaklaşık 2-3 yıl boyunca diken üstünde paranoyak bir dönem. olgunlaşıp olgunlaşmadığını anlamaya çalışmakla geçen bi kaç yıl. evet olgunlaşmıştı gerçekten bu sefer, ellerimde büyütmüştüm onu ama içimdekilerin büyük bir kısmının çürümesine engel olamamıştım ne yazık ki. derler ya birbirimize geç kalmışız, aynen öyle. şimdi bakıyorum kendime, affedebildim mi diye, hayır affedememişim. belki affettirir diye şans verdim ve o elinden gelen herşeyi yaptı evet. 5 yıldır gözümün içine bakıyor, hem de o ilk 1-2 yılda bakmadığı gibi. o ilk 1-2 yıldaki gibi gözlerimde o ışığı yakalamaya çalışır gibi bakıyor ancak o ışık söneli yıllar oldu. öyle çok kırmış ki beni. artık ona bahane üretemiyorum. sadece kızıyorum, haketmediğim şeyleri bana yaşattığı için, döktüğüm her gözyaşından sorumlu olduğu için ve kredisi yüksek adam o olduğu için. o olmasaydı vazgeçerdim. aklım kalmazdı, içimde kalmazdı. bazen diyorum kendi kendime, her uzun ilişkide sorunlar oluyor, 7 yıl güllük gülistanlık geçemezdi diye ama yok, ben pek çok kıza nazaran daha çok üzüldüm ve kırıldım sanırım. eşime bakıyorum şuanda, yıllar önce yaptıklarının ceremesini bu denli çekmeyi haketmeyecek kadar iyi bir eş. ah evet eşim dedim, evlendik bir de sonunda :) bana 1-2 yıl geç aşık oldu, benim aşkımı da kırgınlıklar üzüntüler törpüledi. durumun özeti bu. vazgeçseydim onu asla unutamicaktım biliyorum, başka bir erkekleyken onu düşünme fikri affetmeye zorladı beni. ama diyorum ya, affedilmiyor tam olarak, bir şey hatırlatıyor yine bi şekilde, yıllar sonra bile. doğrusu affetmektir ya da vazgeçmektir denilemez asla. önemli olan sonunda pişmanlık duymamak.

    edit: öyle de güzel anlatmış #17758195
hesabın var mı? giriş yap