• bu oyun bozuktur. tek kelime ile halen daha "bitmemiş" bir oyundur.

    map editör'de istanbul'un haritasını yapıyordum. 1617'de tarihli bir konstantiniyye. sultan ahmet cami'nin tam bittiği yıl. istanbul'un uydu fotoğrafını aldım. uydu fotoğrafını age of empires'ın haritasını görebildiğimiz eşkenar dörtgenin içine yerleştirdim. onu paintten yeşile boyadım. yani uydu fotoğrafı eşkenarın dörtgenin içinde olmuş oldu. advance çizim skilleri*kullanarak haritayı parsellere ayırdım. göz kararı hepsine uzunluk verdim. mesela topkapı sarayından ile üsküdar arası birse, topkapı sarayından surlara kadar olan kısım 3 uzunlukta çıktı. adım adım deniz-kara ayrımını yaptım. neredeyse eksiksiz bir coğrafya ile tamamlanmış oldu bu adım. istanbul'un bir yerlerden topografya haritasını buldum. topografyayı haritanın üzerine giydirdim. tepelerde böylelikle uyuşmuş oldu. google maps'te istanbul'u en ince ayrıntıları ile incelemeye devam ettim. 1617'den evvel yapılmış olan bütün camileri tespit etmeye çalıştım. konumlarına göre hepsini age of'ta yaptığım haritaya yerleştirdim. cami veya kilisenin mimarisini göz önüne aldım. eğer kiliseden çevrilmiş cami ise onu bulgar mimarisi ile yaptım ki kubbeleri belli olsun. daha büyüklerini bulgar'ların wonder'ı ile yaptım. fatih cami, süleymaniye cami, sultan ahmet cami de türklerin wonder'ına tekabül eden cami ile, aysofya'yı da bizansın wonder'ı ile yaptım. sultan ahmet'te obeliskler ile iki minare daha ekledim. ayasofya'ya da hakeza aynı şeyi yaptım. bütün camiler tamamlandıktan sonra triggerlardan camilerin hepsini isimlendirdim. geriye kalan tek tarihi unsur, surlardı. onun dışında her şey benim yaratıcılığıma kalacaktı. nasıl şehir tassavur ediyorsam onu inşaa edecek ve age of empires 2 dünyasına mükemmel bir detay ve kalitede hazırlanmış istanbul haritamı sunacaktım. şehri çalışmak için boş vaktimin olmasını bekliyordum.

    geçen map editör'e girdim. dedim açayım bakalım bizim emektar istanbul'u. baktım hiçbir save dosyası yok. yaptığım diğer haritalar falan hepsi silinmiş. bir ara internette dolaşıma girmişti bu, yeni patchler ile eski senaryoları, save dosyaları açılmadığı.

    görsel

    ulan bu kadar emek boşa mı gitti şimdi? ben sizin de hepinizin de, böyle oyunu geliştirenin de, bir boku optimize edemeyişinize de...

    yaptığımın haritadan görsel vardı, bulursam editlerim.

    edit: imla
  • "hd varken buna ne gerek var?" diyordum. game pass varken denedim ve bu düşünceden vazgeçtim. güzelce derlenmiş toplanmış, yeni içerikle de desteklenmiş bir versiyona dönüşmüş.

    yeni içeriğin multiplayer oynayanlar için dengeleri bozduğu söylenmiş ama aoe serisinin sık yaşadığı bir problemdir zaten denge sorunu. illaki bir müdahale olur.

    nickime de ilham olan attila the hun campaignini oynarken ne kadar hamladığımı fark ettim. bir de ilk bakış videosu hazırladım ilgilisine: https://youtu.be/w0syiwtlowe
  • gelmiş geçmiş en iyi rts oyunudur.

    neden peki, nasıl, 1999 yapımı bir oyun nasıl oluyor da peşine yapılan bütün oyunları geçebiliyor açıklayalım. aom, aoe3 başlıklarında eleştirileri yapmıştım. aeo2:de'yi burada çok gömdüm ama şimdi yiğidin hakkını yiğide verme vakti geldi.

    aeo2 dijital dünya strateji oyunlarında en üst sırayı taşır. bunun sebebi neredeyse satranç kadar karmaşık olan alan üzerine geliştirdiği felsefedir. yapımcılar alan meselesini bu denli karmaşık düşünmemiş olsalar bile aeo2'nin sunabildiği sandbox özelliğinden geliyor. 24 sene boyunca eskimemesindeki kritik mevzu bu sandbox olmasında yatar. minecraft'tan, zelda'dan alışkın olduğumuz sandbox strateji oyunu için neyi temsil etmektedir peki?

    aeo2 temeli çok ama çok basittir. çevrede kaynaklar var, o kaynaklar ile şehir kuracaksın, askerini besleyeceksin ve savaşacaksın. hepsinin ayrı bir önemi ve stratejisi kurulu olduğundan hepsini iyi yapabilmen gerekiyor. bütün bunların sınırı ise oyun mekaniğine yedirilmiş. böylelikle oyunculara diyor ki kum havuzun burası, sen kumdan nasıl kale yapabildiğine bakma. dediğim şeyleri inceleyelim.

    oyunun random seed'i o kadar güzel ayarlanmış ki, her başladığınız haritanın farklı yanlarını bulabiliyorsunuz. bazen önünüzde bir tepe oluyor, odunluğunuz göletle birleşiyor, bir taraf çok açık diğer taraf çok ormanlık, altınlar önde, veya taşlar çok açıkta gibi gibi, her yeni bir oyun yeni bir keşif gerektiriyor. çünkü kaynaklarınızı korumak için çekeceğiniz duvarların, yayılacağınız alanı her oyun için en baştan düşünüyorsunuz. bu şehir kurma olayı o yüzden her bir oyun için tekrar eden bir zevk oluyor. çünkü binaları nereye yaptığınızın dahi stratejik bir önemi oluyor. birçok oyun size bu hissi vermekten uzaktır. çünkü haritanın değişimini aynı harita içinde değiştirmezler. stratejiyi farklı haritalar için değiştirirler. yani arabia oynasanız bile bazen odunluğu yakın bazen uzak olması ile arabia'dan alacağınız lezzet aynı harita olmasına rağmen fark ettiriyor. bazen çok tepelik bazen çok düzlük. hepsinin büyümenizde çok önemli payları var.

    ekonomi işi çok güzel kotarılmış. elit birimler için kısıtlı olan altın toplamanız gerekiyor. oyun altını az verdiği için (birçok rts'in aksine), elit birimin savaş alanında karşılığını almanız gerekiyor. eğer altın kısıtlı olmayıp, her bir birimi farklı kaynağa göre ayırsalardı (rise of nation benzeri) bu denge o kadar iyi kurulamayacaktı. kısıtlı kaynak demek, birimleri siz fark ettirmeden önemini vurguluyor demek. aynı zamanda çağ atladıkça teknolojik geliştirmelerin daha fazla altın istemesi insanı geren ayrı bir şey. çünkü altın biterse kuşatma silahından elit birimine hiçbirini yapamayacağını biliyorsun. bir diğer mesele taş. taş altından bile daha fazla kısıtlı bir kaynak. karşılığında verdiği şey ise çok güçlü olan kale. çok güçlü bir şeyi doğrudan kısıtlı bir kaynağa bağlamak, yapabileceklerinize doğal sınır getiriyor. taş toplamaya başladığın anda, askerden feragat ettiğin için, kalenin stratejik önemini çok arttırıyor. bir bakmışsınız oyun size söylemese bile bir anda, castle drop, defensive castle, forward castle gibi stratejik terimleri icat ediyor. taş var ama ne yapacağın sana kalmış, kısıtlı bir kaynak oyunu, harita kontrolü ve savaşlar açısından bir anda derinleştiriyor. ekonomi kendi içinde bir makro strateji olarak kalmıyor yani. savaşın seyrini, harita kontrolünü değiştiren bir etken.

    harita ile ekonomiyi bağlayan bir diğer unsur tarlalar için söylemek gerek. tarla 3x3'lük bir yer işgal ediyor haritada. bir et kaynağı için çok büyük bir alan. 20-30 tarla demek 15x15'lik bir alan kapatacak demek. o kadar büyük bir alan ki korumanız şart! et oyunun ana kaynağı olduğu için tarlaların önemi çok büyük. tarlaya yediğiniz bir baskın, işçilerin ölmesi veya kaçması, 1-2 dklığına olsa bile ekonomiyi mahveden bir şey. tarlaların üstüne bir şey kuramadığınız için de savunması güç ve diğer binaları yapmanızı engelliyor. böyle olunca tarla, o kadar doğal bir şekilde, sizi genişlemeye itiyor ki haritada büyümek ve alan kapatmak mecburiyetinde kalıyorsunuz. büyümeyi en iyi yapmak için de iş town centerlara kalıyor. harita ile ekonomiyi birleştiren çok ince bir dinamik. böylelikle çektiğiniz sur, yaptığınız kale savaşa doğrudan katkı için değil (post impte defans yapmak için değil yani baskın yememek için), ekonomik anlamda katkı veriyor.

    peki fazla alan kapatmaya çalışırsanız ne oluyor, savaşta odak kaybediyorsunuz. dün bir arabia oynuyordum, baktım bizim elemanın askeri yok. adam beylikdüzü kadar alan kapatmış, kale dikmiş, ekonomi yapıyor güya. fakat o kadar büyük alan ki kale hiçbir şeyi korumuyor ve askeri binalar fazlası ile dağınık. açgözlük bir anda doğal akış için cezalandırıyor o yüzden.

    savaş için ise oyun apayrı bir asker sevk etme ve yönetme mekaniği sunuyor. mikro yaparak ufak üstünlükler elde ediyor ve onları lehinize kullanmaya çabalamak zorunda bırakıyor oyun. tarih derslerin, bir savaşın bir kolunda yapılan hatayı anlatmaya benziyor bu mikro. ankara savaş'ında bir kısım sipahiler timür'un yanına geçemese kazanırdık, demek gibi bir tat bırakıyor. o mangoli dodge'lasaydım alırdık, o suru çekebilsem içeri giremezlerdi, atlılar ile trebuşeyi alsam kale düşmez 2 dk kazandırırdı, gibi replikleri hangimiz söylemedik. o demoya son ok gelmese ah, ah! mikro ayrıntılar, toplana toplana makro'yu etkiliyor, oyun hiç niyet etmese bile çok iyi oturtutulmuş dengesi ile mikro'nun makro'ya etkisini milim milim oyunculara hissettiriyor. bu incelikte yapabilen bir rts görmedim duymadım. diğer rts'ler ya hep makrocu ya hep mikrocu veya arasındaki denge rezalet.

    3 parça için de stratejik olarak verilecek çok fazla karar barındırıyor. bu kararlardan dolayı aeo2 bir anda karar verme sandbox'ına dönüyor. şimdi çok vurguladığım stratejide alan mevzusunu ne kadar iyi yaptığını anlatan bir örnekle kapatayım bu konuyu. dün bir arena oynuyorum. bizim dost, orta alanı evler ile doldurmuş castle age'te. ne ara doldurdu bilmiyorum yani. neyse, biz pushlar iken adamlar sayı üstünlüğünden bizi itmeye başladılar. çok feci itiliyoruz. ben de o stres altında ordu biriktirmeye çalışıyorum. inanın 20-30 tane adam bile biriktiremeden gönderdiğim ölüyor çünkü askeri bina dikemedim. bizim mal etrafı evlerle kapattığı için range dikecek yer bulamıyorum. bulduğum yerler de bam bam eriyor. kaynaklarım coşuyor ama harcayamıyorum. binam yok çünkü. dostum da aynı şekilde asker sayısı az olduğu için sürekli çekilip çekilip yeni bina yapıyor ama yaptığı binadan 10 birim çıkartana kadar bina yıkılıyor. bahsettiğim mikro ile oyun kazanmayı oneger ile denedim ama gel gör ki karşı rakibin dostu atlılarını mikroladığı için benim planlar suya düştü. böyle oyun kaybettik. kaynak-harita-savaş arasında önce harita gitti, sonra savaş gitti.

    oyunun dönemi çok iyi yansıttığını söyleyerek kapatayım. 1999'da bir röportajda, yapımcıların oyuncular gerçekten kendileri ait hissettikleri bir yer kurmalarını ve o yeri içgüdüsel savunmak isteyeceklerini düşünmüşler. gerçekten de yayılmasıyla, kaleleri, tarlalarıyla bir yer kurduğunuzu hissediyorsunuz.

    oyunun dark age dediği şey, 200-300lerde ufak bir yerleşim yeri olarak düşünebiliriz. o zaman da imparatorluklar var tabi ama biz daha olmadık. sadece köyüz. fedual çağ ise bizim beylikler arasındaki savaşlara benzetebiliriz. fedual döneme geçtik, askerler falan var ama öyle bir fedual bey yok yani. serfleri kontrol altına alacak askeri birlikler var. castle age ise sizi 1000lerde bir fedual beye dönüştürüyor. oyunda kale atıyoruz değil mi, ilk yaptığınız şey ne, imperial'a geçmek niye çünkü trebuşe gerek. kaleyi castle age'de yıkmak çok zor. o yüzden kale gerçekten de merkezileşmemiş güç dağılımını anımsatıyor. en güçlü birim şovalyeler geliyor, onları yenmek için ise çok sayıda mızraklı birim gerekiyor. atlıları tutmak için surlar çekiliyor falan. dönemi güzel anlattığını düşünüyorum. tarih kitaplarında vardır, kont bilmem kaçıncı fransuva 10 sene şu kaleyi kuşattı ama alamadı diye. kale çağında kale alamazsın çünkü. adam arkaya mangonel atar, tamir eder durur vs. kaleler ne zaman düşmeye başlıyor, imperial çağda. 1400ler. merkeziyetçilik artıp, daha güçlü kuşatma silahları bam bam indiriyor kaleleri, fedual beyleri. altın bitiyor ticarete mecbur kalıyorsun. ticareti koruman gerekiyor falan filan. bu açıdan yine rtsler arasında dönemi yansıtması konusunda çok iyi iş başarıyor.

    sonuç, ekonomi-harita-savaş arasındaki denge o kadar sağlam ve görünmez bağlar ile birbirine bağlı ki oyunu 24 sene geçse bile en popüler rts yapıyor. mikro-makro arasındaki denge yine birbirine o kadar güzel geçiyor ki oyun sonrası muhabbeti tarihteki what if konuşmalarına eviriliyor. sunduğu yarı gerçeklik çok güzel ki, insanlar modluyor, tarihi senaryolar yapıyor ve o tarihi, milletler arası immersion'ı hissediyor.
  • noobs kelimesinin geçtiği hiçbir odada noob bulunmayan oyun. 4v4 veya 3v3 noobs yazıyorlar, haritalar genelde arabia, black forest veya arena oluyor. tamam diyoruz, hadi bir girelim de bizim seviyemizdekilerle oynayalım ama yok. feodalde çift orduyla saldıran var, kale çağına geçtikten biraz sonra milyon tane arbaletliyle gelen var, var oğlu var... senin neren noob oluyor sevgili oyuncu? evet biliyorum bu oyunda tanımlayabileceğin 40 tane noob tipi var, kimisi fena değil kimisi kötü. fakat bu kesinlikle noobluk değil, yaldır yaldır geliyorlar... kale çağına girdikten 3-5 dk sonra iki ayrı ülkeden bir sürü teberli, okçu ve ram geliyor, dümdüz edip geçiyorlar ülkeyi.

    şimdi diyelim ki bu arkadaşlar hakikaten çaylak fakat iş gören çaylak, bizler çok kötüyüz. ilginç olan hiç bizim takıma düşmüyor bu sağlam çaylaklar. iki ülkeden saldırı yerken puan tablosunda takım birincisiyim, ben ve rakipler kale çağındayız müttefiklerim feodal çağda, doğru düzgün ekonomileri ve orduları yok. insanın kalbi kırılıyor durum bu olunca... ah ne vardı bize de karşı takımdaki gibi birisi düşseydi?düşmüyor. rastlantı değil, iki üç arkadaş anlaşıp giriyorlar ve takımı da aynı seçiyorlar oyun başlamadan, oyun başlayınca şov da başlıyor. bizim müttefikler rakip okçuyu feodalde görünce teslimi veriyor, ben de küfürü basıyorum sonra.

    ha ama faydası oldu tabii bu ''çaylak''ların. bunlar sayesinde ekonomiyi daha iyi kurup ani bir saldırıya daha iyi hazırlanabiliyorum. anlamadığım kısım, bu arkadaşlar bu oyunlardan nasıl zevk alıyorlar? ben oyunda yensem de yenilsem de hiç mücadele olmayınca feci sıkılıyorum. eğer sözlükte bunu yapanlar varsa onlara sesleniyorum: yapmayın...

    alakasız not: yaprak yalçınkaya veya yalçın yaprakkaya olması lazım, harika bir nick, abi biraz daha geliştir kendini lütfen. botlarla filan gir bi şey yap. burayı okuyorsan çok selam :)
  • eskiden de oynardım ama hiçbir şeyini bilmeden oynardım. arkadaşlarla tam gelişmeden saldırmak yok diye anlaşırdık.
    oyunu özümseyerek oynamaya çok sonra başladım.
    bana göre oyunu iyi oynamaya en büyük etken hız, yani dolayısıyla hotkeys(kısayollar).
    kendinizi bu konuda geliştirirseniz çok hızlı yükselirsiniz.
    oyunun modları arasında “hotkey trainer” modu var.
    bunu yükleyip denemeler yapabilirsiniz.
    ayrıca yine modlar arasında “interactive build order” var.
    bu da stratejiniz ikinci çağda okçu mu yoksa kale çağında atlı mı veya da direkt boomlamak mı hangisiyse buna uygun hangi işçiyi nereye göndermeniz gerektiğini öğretiyor.

    öğretici youtube kanallarının da etkisi yadsınamaz tabii, özellikle biraz olsun ingilizce anlayabiliyorsanız.

    the viper, daut-age of empires, mbl-age of empires, hera-gameplay, jordan_aeo, tatoh gibi kanallardan oyunun pro seviyesinde nasıl oynandığını görebilirsiniz.

    t90-official, membtv, dave-aeo gibi kanallardan da yayıncılar tarafından aktarıldığı şekliyle yine pro maçları izleyebilirsiniz.

    faydalı içerik olarak takip ettiğim ise iki youtube kanalı var. biri survivalist, diğeri hera-age of empires.

    evlendikten sonra oyunun hayatımdan çıkacağını düşünürken, eşimin ne kadar keyif aldığımı görüp “bana da öğret beraber oynayalım” demesiyle oyun hayatımda bambaşka bir yer halini aldı.
    şimdi neredeyse her akşam 1-2 el girmeden yatmıyoruz.
    benim elom 1350 seviyelerinde, eşimin de 900.
    2 vs 2 takım oyunları oynamayı çok seviyoruz.

    soru sormak veya beraber oynamak isteyenler olursa yeşillendirebilirler.

    edit: 1600 eloyu gördüm, eşim de 1100 lere geldi. 8)
  • insanların robota bağladığı oyun. olm bir rahat verin tarla sürelim, meyvemizi toplayalım, ekinimizi yiyip halk oluşturalım. altınımızı taşımızı toplayıp kale atalım, şehrimizi büyütelim de insanlarımız huzur içerisinde yaşasın. yok, dk10 scout rush, dk12 tower rush. bu adamlar bir yandan da domuzlarını kesmiş, surunu çekmiş oluyor. yurtta sulh cihanda sulh lafını kendine düstur edinmiş adam gibi adamları bu oyunda barındırmıyorlar, bunu anladım.

    arkadaşlar dk10'da karşıya saldırmanız(hiç değilse saldırıyı savunabilmeniz için askeriniz olması) ve bir yandan da surunuzu çekmeniz, ayrıca deli gibi macro, kısayol kullanmanız gerekiyor. surun bile kısayolunun olması lazım ki scout rush geldiğinde kereste kampının etrafına tahta sur çekin de villagerlarınız ölmesin... ölme babam ölme durumu yani. işin özü oyunda siz de hayatta kalmak için ister istemez robotlaşarak vahşi kapitalizme ayak uydurmak zorunda kalıyorsunuz. beni de yoldan çıkardılar artık.

    ilaveten beni counter-strike global offensive gibi rekabetçi oynadığım oyunlardan da çok yoruyor. onda öldüğünüz zaman hiç değilse el aralarında dinlenebiliyorsunuz. bunda oyun bitene kadar nonstop bir elde mouse, diğerinde klavye bir villager'a bak bir askere bak, bir trebuchet onar, nefes almamanız gerekiyor ki bu da her el bitiminde 5-10dk nefeslenmeye doğuruyor. oyunun çocukluğumdan beri hastasıyım o ayrı. yorulunca da arada cba giriyorum.*
  • 17 kasım tarihli güncelleme (42848) ile türk medeniyeti'ne scout cavalry, light cavalry ve hussar ünitelerine ulubatlı patch (+1 pierce armor) gelmiş.
  • eğer oyunu seviyor ama yalnız başınıza oynamaktan bir süre sonra sıkılıyorsanız, türkiye'nin en iyi oyuncularından en kötü oyuncularına kadar yaklaşık 550 kişinin üye olduğu türk discord kanalına gelebilirsiniz. hemen her an online kişiler bulabileceğiniz, çok keyifli maçların döndüğü bir kanal. ayrıca 4 kişi bulup, bu kanalda düzenlenen turnuvalara da katılabilirsiniz. (maçların dengeli olması açısından turnuvalarda toplam takım ratingi sınırı var, böylece en iyi oyuncular bir takım kuramıyor.) oyun içinde mikrofonla konuşma imkanı olmadığından, bu tür kanallar önem kazanıyor.

    https://discord.gg/jbbpksgueg

    edit: birilerinin birbirleriyle küfürleşmesi sonucu kanal büyük oranda dağıldı. yine de arada bir kaç kişi oluyor. linki yeniledim.
  • bir ara hayvan gibi oyun atıp el alışkanlığı edindikten sonra takım puanım 2200'lere kadar yükselmişti. ara verip tekrar oynamaya başladıktan sonra rezalet yenilgilerle 1500'lere kadar düştüm. sonra fark ettim de düşüp yükselmek için değil de oyundan zevk almak için oynamak gerekiyor.

    lakin murphy kanunları burada da geçerli. arena'da ulan biraz farm yapayım, imp'e sükunet içinde gireyim diyorum. hop 5 dakika sonra surlarımın önüne dikiyorlar kaleyi. bir başka maç ulan bu maç rush atayım diyorum onu da beceremiyorum. oyun tamamen matematik üzerine kurulu. fast imp mi yapacaksın? oduna ne zaman ne kadar işçi göndereceğin belli. fast castle mı yapacaksın? nereye ne kadar işçi göndereceksin, hangi binaları yapacaksın, hangi yükseltmeleri yapacaksın belli. birini aksattığın an o fast castle amele işine dönüyor. sen daha castle age'e geçmeden adamlar ramlerle bacına atlıyorlar.

    sonra diyorum şu oyuna çalıştığım kadar üniversite sınavına çalışsaydım her şey bambaşka olurdu. o yüzden taktik maktik yok. amele sümüğü gibi oyun oynamaya devam ediyorum. dün mesela ortada altın olan map'te feodal age'de toxiclik yapıp ortadaki bütün altına 10 tane kule diktim koreliler olarak. imara açtım, beton döktüm amına kodumun yerine. aradan 3 dakika geçti, adamlar gelip kapımın önüne kaleyi dikti ve ben sürgün hayatı yaşadım. mapin ortasına kuruldum, altın ve bereket içinde 8-10 dakika daha oynadım. sonra takım arkadaşlarım bana sövüp surrender verdiler.

    neden sövüyorsunuz kardeşim? bir şey denedim. demek ki böyle olmuyormuş. bir daha yapmam mesela.

    birlikte değişik şeyler deneyebileceğim takım arkadaşları olursa dadından yenmez. yeşilleyin.
  • oyunda 35 tane medeniyet var bunların önemli kısmı türk veya türki kardeşim !

    cumanlar:wiki

    bunlar karadenizi hazarı kontrol altına almış türki devlet/millet. dilleri bildiğin anlaşılıyo en azından oyundaki işçilerin konuşmaları. ağaç keserman falan diyo oduna yolladığın işçi o derece. özel askeri de kıpçak adında zaten.

    tatarlar:wiki

    bu grup da kırım türkleri olarak bildiğimiz ekibi oluşturuyor, gene kandaşlarımız..

    saracenler:wiki

    sarazen (latince: saracen), haçlı seferleri sırasında avrupalı savaşçılar tarafından müslümanlara takılan ve "hristiyan olmayan" anlamına gelen ad. burada da selçukluların o dönemde o coğrafyaya hakim olduğunu, böylece bu sarazen dedikleri grubunda türk ağırlıklı bir ekip olduğunu anlıyoruz. zaten medeniyetin özel askerinin adı memlük, o da mısırda kurulan yöneticileri türk olan devlet.

    turks:

    bu bildiğin osmanlı devletinden alınmış zaten.

    bunlara ek olarak bizim kuzenler olan hunlar, bulgarlar,moğollar, macarları ekleyince, bir de medeniyetinin önemli bir kısmını türklerin oluşturduğu ve yoğun türk nüfusu olan persleri de ekleyince bizimle ilintili pek çok medeniyet var age of empires 2 definitive editionda.

    askeri anlamda türk ekolü diye bir olguyu age of empires 2 oynayınca yeniden hatırlıyoruz..
hesabın var mı? giriş yap