• valla böyle bir metin var elimde, altında ali poyrazoğlu imzası.
    hani onun değilse çok ayıp, ama onun olması da pek yakışıyor bu kişiye:

    "şunları bir araya toplayayım, bir güzel muhabbet edelim, diye düşündüm.
    mutfak işinden de anlarım..
    donattım sofrayı..
    bayağı uğraştım..
    hepsinin ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim..
    bayağı da para gitti.
    birinin yediğini öbürü yemez..
    ötekinin içtiğini beriki içmez..
    dört kişilik sofra kurdum.
    mumları da yaktim..
    bak hepsi erick satie severdi..
    hatırladım..
    müziği de ayarladim..
    geldiler..
    20 yaşımda ben, 35 yaşında ben,
    40 yaşımda ben ve bugünkü ben
    dördümüz birden yirmi yaşımı,
    otuzbeş yaşımın karşısına oturttum.
    kırk yaşımın karşısına da ben gectim..
    yirmi yaşım, otuzbeş yaşımı tutucu buldu..
    kırk yaşım, ikisinin de salak oldugunu söyledi..
    yatıştırayım dedim..
    "sen karış moruk" dediler..
    büyük hır çıktı.
    komşular alttan üstten duvarlara vurdular..
    yirmi yaşım kırk yaşıma bardak atti..
    evin de içine ettiler..
    bende kabahat.
    ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine..."
  • büyüyünce duayen olucam, amk.

    seray sever'in canlı yayında götünü avuçladı, videosu tüm dünya'da gösterildi. e sonrasında ahlak masası ayaklandı tabii. ayaklanan bu kesime "ne işi gücü olmayan insan varmış, gelsinler nasıl avuçladığımı meraklılarına pazartesi tiyatro sahnesinde göstereyim" dedi. e "duayen" olduğu için kimse cevap vermedi, tabii.

    bir gözünüzü kapatın avuçlayanın ve sonrasındaki şu bel altı savunmayı yapanın ferhat güzel, ibrahim tatlıses ya da ibrahim üzülmez olduğunu düşünün. allah aşkına, bu kadar kolay kapanır mıydı mevzu?

    not : ibrahim üzülmez ne alaka, amk? kendisinden özür diliyorum.

    ya da ne bileyim, çevirdiği erotik filmler için "sosyal içerikli filmler, türk sinemasına çok şey kattı" dedi, gene taşak geçilmedi. bu açıklamasından sonra, fatmagül'ün suçu ne? dizisindeki tecavüz sahnesini parodi haline getirdi, tecavüzü maç gibi anlattı, kadını aşağıladı, tecavüzü basite indirgedi, gene bazı kesimler hariç yüksek sesle protesto eden çıkmadı.

    ne bileyim, televizyonlardaki açıklamalarına, korsan film satın alırken yakalanmasına, şuyunu buyuna bakıyorum da, tekrarlıyorum, ben duayen olucam, amk. .
  • ferhan şensoy'un yılmaz erdoğan için "bundan oyuncu moyuncu olmaz. almıyorum tiyatroma" dediği zamanlarda cem yılmaz için "bundan olsa olsa, muslukçu olur" demişti.

    hangisi daha ileri görüşlü diye yarıştırdım. ali poyazoğlu daha bir kaybetti.
  • nedensiz bir antipati beslerdim kendisine. ta ki kendisine ait olduğu söylenen bir şiirine denk gelene kadar. çok hoşuma gitti şiiri. tüm antipatimi de aldı götürdü.

    ''şunları bir araya toplayayım.
    bir güzel muhabbet edelim diye düşündüm.
    mutfak işinden de anlarım.
    donattım sofrayı.
    bayağı uğraştım.
    hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
    bayağı da para gitti.
    birinin yediğini öbürü yemez.
    ötekinin içtiğini beriki içmez.
    dört kişilik sofra kurdum.
    mumları da yaktım. bak hepsi erick satie severdi. hatırladım.
    müziği de ayarladım.

    geldiler.

    20 yaşımda ben, 35 yaşımda ben, 40 yaşımda ben ve bugünkü ben. dördümüz.
    birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
    kırk yaşımın karşısına da ben geçtim.
    yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
    kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
    yatıştırayım dedim.
    "sen karışma moruk" dediler. büyük hır çıktı.
    komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
    yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
    evin de içine ettiler.
    bende kabahat.
    ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.''
  • oynadigi erotik komedilerin gerekçesi olarak, tabulardan hoslanmayan biri oldugunu ciddi ciddi söyleyerek, bir de inandirici olmaya gayret eden fason entel.
  • o yetenek ve o dış görünüş ile bu denli para kazanıyor olmasıyla..
    hiç bir tiyatrocunun parasızlıktan falan yakınmaması gerektiğini kanıtlayan adam..

    hani komedyenin ölümünde "bu kez güldürmedi" klişesi vardır ya..
    ulan bu adam yaşamında güldürmedi ki..
  • paragoz.
    kendini ovmelere doyamayan kisilik.
    itici.
  • dünyanın en itici insanlarından biri.
  • berrin le gecenin rengi programında, hala çok geç değil açabilen açsın, son 20 dakikadır sürekli bir fırsat bulup yaratıp kendini övüyor. böyle repçi gibi ama, izansız, ayarsız, cem özeresk bir saldırganlıkla kendisine sorulan ***her*** soruya dolaylı ya da doğrudan kendini överek, tanıtarak, alkışlayarak yanıt vermeyi bildi. genel olarak övgülerinin konusu şu: çok iyi aktörüm (öyledir herhalde), türkiye'de tiyatro benden sorulur (olabilir, bilemem), bi saniye, tam bunları yazarken yanına konuk olarak katılan demet tuncer iki çıt kendi reklamını yapacak oldu hemen girdi araya 'demet reklam kuşağı, eheheh' diye, sarkastik. yaptı bunu. o yaptı. kral yaptı. vay.

    neyse, ali poyrazoğlu başlığı altında, şu anda aklıma geldiği için, genel olarak aktörlerden bahsetmek istedim. aktör denen kişiyi katlanılmaz kılan şey, esaslı-hakikatli olmaması değil sanırım. geleneksel eleştirinin mahkum ettiği üzere 'sahte' ve 'samimiyetsiz' olması da değil; çok gerçekçi ve samimi bir sahte(kar) olması. sahteliği gerçek bir değer gibi taşımasından, kendisini bile inandıracak kadar bir başarı ve hırs ile hayatın her alanına sokuşturmasından, her telden icra ederek kafaları karıştırmasından, insan'a duyulan güvenin altını oyup bırakmak pahasına sahne-kulis ayırmaksızın ricasız icra edebilmesinden tiksiniyoruz.

    gerçekten konuşulması gereken meselelere dair söylenmesi gerektiği için söylenmiş olan herşeyi müthiş bir başarı ile ezbere alıp, o fikirleri sanki kendi düşünmüş, ancak düşündükten sonra söylemiş gibi, paylaşma sorumluluğundan gelen müsterih ve inanmış bir ifade ile, yaşaya-yaşata icra ve ikra edebiliyor aktör. 1 dakika sonra ise az evvel söylediğiyle taban tabana zıt başka bir söylemi, içeriği, popülizmi o 'saf'ın adamıymışçasına, o söylem'in adamı olduğuna da inandırarak tiradlaştırabiliyor. bu tip şizoid tavrı es geçip de 'sahte' demek, 'hakiki değil' kısmına vurgu yapmak haksızlık oluyor. çünkü adam sahte; ama sahteliği gerçek. samimi olamıyor ama, en azından samimi olamamak konusunda samimi. diyonisos'un da bu sebeple aktör'ün olduğu her olaya karışması da o açıdan şaşırtmamalı.

    neyse ali poyrazoğlu türkiye'de tiyatro'nun duayenidir, çok başarılı bir aktördür en nihayetinde, lafımız ona değil. (öyle bakus'a, böyle bakış)
  • bir zamanlar televizyonlarda burnunu mendiline silen insanlar bile eleştirilirken, şimdi hem de bir tiyatrocunun milletin gözü önünde rezilik mertbesini kat be kat geçen hareketleriyle karşı karşıyayız. yarın belki de;
    - meray sen hiç tecavüze uğradın mı?
    - hayır
    - her şeyin bir ilki vardır. hobareeeey
    şeklinde diyaloglar gelecek karşımıza ve biz biraz mırın kırın edip onu da çekeceğiz sineye. velhasıl her geçen gün daha kötüsüne alışıyoruz ve ölümüne modernleşiyoruz maşallah. ali poyrazoğlu'na da bu modernleşme sürecine yapmış olduğu katkıdan dolayı müteşekkiriz.
hesabın var mı? giriş yap