aynı isimde "anayurt oteli (film)" başlığı da var
  • ah be zebercet, boğdun beni!
    yalnızlık, asosyallik, iletişimsizlik ve kendini değersiz görme gibi ruh halleri içinde kalmış hasta bir ruh. içinde yaşadığı topluma ve kendine yabancılaşan zebercet’in varoluşsal sorunları, her aynaya bakışında adını tekrarlaması, sokakta ilgi duyup peşine takıldığı bir kızın başkasıyla buluştuğunu görmesi, birlikte bir gece geçirmek istediği fahişenin otele gelmemesi, varlığından bihaber cinsel ilişkide bulunduğu hademe kadının uykusunda “hoşt köpek!” diyerek onu yok sayması, günler gecelerce beklemesine rağmen takıntı haline getirdiği misafirin otele bir daha gelmemesi... ne kadar boğuldum desem de, aynı isimli kitaptan uyarlanan oldukça başarılı bir film.
  • sapına kadar modernisttir.iç monolog, bilinç akışı ve diğer teknikler gayet güzeldir. filme de yansımıştır. yalnızlığı suratınıza çarpar.
  • türk edebiyatı içerisinde bazı ilklere sahip olan romandır. şimdi yazacaklarım makalelerden özettir.

    * ilk defa fraudsal bir üslupla bilinçaltı cinsellik romana taşınmıştır. kedi tüyü, ıslaklık, yarım bardak çay, izmarit, kullanılmış havlular gibi motiflerle bunu veriyor olması.

    * hizmetçinin aile içinde tacize uğraması ve bunu dayıcım yapma diye uykusunda sayıklamasına aldırış etmeden sadece işine bakan adeta one night stand geceleri yaşayan bir ilişkinin de kitapta yer alması. zaten sonrasında cinayete kurban gidiyor tabiki intihar süsüyle.

    * zengin olabilecekken sadece otelde karşılamada durarak adeta bir birikimci olan baş karakter zebercet 'in aynı zamanda pinti biri olması.
    bu pintiliği yine freudsal olarak bize sakal traşı olurken aktarılıyor. abi adam bıyıklarına dokundurtmuyor bile. ( bağımlı sendrom )

    * hayvan dövüşü denilen iğrenç olayı da burada görüyoruz mesela. adam bu kadar cimri olmasına rağmen kalkıp horoz dövüşüne para bayılıyor.
    bu zebercet için büyük bir olay.

    son olarak gerçekten böyle bir otel vardır.
    evet var. ha karakterlerin özü kimdir bilemiyoruz fakat yazar bu romanın adını 2 kere koymuştur.
  • ne ölü ne sağ bir yaşamın kahramanı zebercet...

    anayurt oteli'nin işletimini askerden döndükten sonra babasından devralan zebercet'in yalnız hayatında kendine göre düzeni, sıkıntısız bir geçimi vardır var olmasına ama zebercet'in hayatında maddiyattan öte bazı eksiklikler vardır. bu eksiklikleri dönem dönem çeşitli şeylerle doldurmaya çalışsa da bunda pek de muvaffak olamaz. ve bir gün zebercet için bu başarısızlığa bir son verme zamanı gelmiştir artık.
    kitabın yazarı yusuf atılgan çok gerçekçi bir karakter çıkarmış ortaya. psikolojik sorunları olan ve kendi iç dünyası ile yaşayan,ruhsal olarak bocalayan bu zebercet karakteri türk edebiyatında her zaman hatırlanacaktır eminim ki. zaten kitapta zebercet dışında başka bir karakterin böylesine ayrıntılı bir tahlili yapılmıyor.
    ayrıca şunu da belirtmeliyim ki, yusuf atılgan edebiyatımızda çok değişik ve enteresan bir yazar. kitaplarında oluşturduğu karamsar ve kasvetli hava,karakterlerin ruh halleri, okuyucuyu karakterin psikolojisine sokabilmesi,kitapta yer verilen ayrıntının bile ayrıntıları,özgün kurgusu,eserde söz sanatı kaygısından uzak bir anlatım, olayları tüm çıplaklığıyla önümüze sermesi... şu hayatımda çok kitap okuyan biri değilim ama diyebilirim ki ben okuduğum yazarlar arasında yusuf atılgan'a benzer,onun gibisini görmedim. çok özgün bir yazar!

    bir okuyucu olarak kitabı eleştirebileceğim,olumsuz görüşümü belirtmek istediğim tek konu var, o da hikayedeki akışın kesintiye uğraması, tabiri caizse akıcı bir anlatıma sahip olmaması. kitabı okurken itiraf etmeliyim ki başlarda sıkıldığım yerler oldu. bunun da başlıca sebebi yazarın en ufak ayrıntıya varıncaya dek her noktaya değinmesi. özellikle hikayeyi gün gün ayırması, dediğim gibi nesneleri,kişileri en ince ayrıntısına kadar tanıtması bende bir gizem oluşturdu ve "hepsini hafızamda tutmalıyım, bu ayrıntılar boşuna verilmedi, ilerdeki sayfalarda duruma bu ayrıntılarla vakıf olabilirim belki." düşüncesi sebebiyle biraz da kaygı ile okudum ilk bölümleri. ama daha sonra akışına bıraktım tabi ki.
  • aylak adamdan sonra okuyacağım yusuf atılgan kitabı. aylak adam'ı çok beğendim fakat bunu okuyanlar pek övmüyor. bakiciiiz. filmi de varmış, izlenir.
  • kitabın inceliğine kanıp haa ben bunu hemen okuyup sindiririm ya diye düşünürek başladığınız fakat romanın sonunda ne kadar yanıldığınızın farkına vardığınız bu enfes eser de yusuf atılgan; kasvetli bir hava içinde varoluş ,kimlik bunalımı ,dış dünyaya yabancılaşma ,toplum dışına itilme, iletişimsizlik gibi konuları bir hayli derinlikle işleyip kitabı psikoanalitik ögelerle kuşatmış .fakat kitabın bazı bölümlerinde diyalogların kopuk kopuk olması ,noktalama işaretlerinin olmaması , bazı cümlelerin kesik kalması tüm bunlara istinaden de okurken biraz zihnin yorulmasına ana hikayeden kopmaya neden oluyor ama ben üstüne kitabın filmini de izleyip cilaladım böylece taşlar yerine oturdu (umarım anayurdun o kasvetli hali bu gece rüyama girmez! )
  • içerisinde şiddet, tecavüz, eşcinsellik vb. sapkınlıklar barındıran, kasvetli kitap.
  • bazı kitaplar bana uygun değil sanırım. bu durumun başka bir açıklaması olamaz. ya insanlar bu kitap hakkında olumsuz bir şey söylemeye, sığ olmakla suçlanacaklari endişesiyle, çekiniyor ya da bende olmayıp diğer okuyucularda olan başka bir şey var. yazarın anlatmak istediği şeyi anlatma biçimi ve kullandığı dil hiç hoşuma gitmedi. rahatsız edici bir olay örüntüsü yaratmaya calismis ama romanı okumaya çalışmak daha rahatsız ediciydi. yarim bırakılan cümleler, bir şey anlatırken aniden başka birinin konuşmaya başlaması veya eski bir olaydan bahsedilmeye başlanması başka bir romanda görmediğim bir tarzdıfı ve hiç hoşlanmadım.
  • --- spoiler ---

    - can yayınları'ndan çıkan kitabın kapağı lüzumsuz derecede kitabın sonuna dair spoiler veriyor. ne gerek var güzel kardeşim böyle şeylere. kitaba başlarken bir anlam verememiştim ama yarısına ulaştığımda bu kapak resmi yüzünden sonunu tahmin ettim.
    - zebercet karakteri muazzam işlenmiş; özellikle aklından geçenlerin anlatıldığı kısımlarda deliliğini hissedebiliyorsunuz.
    - otelin geçmişte konak olduğu zamanların anlatıldığı kısımlarda inanılmaz karmaşık bir insan örgüsü var. kim kimdir nedir filan takip edemedim; bir süre sonra artık takip etmeyi de bıraktım. marquez'in yüzyıllık yalnızlık'ındaki gibi bir aile kronolojisi olsaymış kitapta harika olurdu bence.
    - kitabının sonunun daha çarpıcı olacağını düşünüyordum.
    - her şeye rağmen çok güzeldi. bu tarzda bir kitap okumamıştım. yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum artık.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap