• gündemdeki prim muhabbetinde pek suçu yok. kendisi takım kaptanı olduğu için teknik kadroya burak yılmaz ın bu yüzsüzlüğünü ileterek bir hata yapmış. hatasını sürdürüp işi başka boyutlara taşıması ise milli takım kaptanına yakışmayan bir hareket.

    herkesin kendisinden beklediği şey sadece maçlara ve saha içine odaklanması. arda turan gibi oynaması, mücadelen asla ve asla vazgeçmemesi. ben oldum artık dememesi. duygusallığı bir kenara bırakıp bir gladyatör gibi savaşması. kimse kendisinden çıkıp hatrick yapmasın beklemiyor. gurup maçlarındaki performansı kendisinden beklentimizi yükseltmiş olabilir. herkes hata yapar. önemli olan bu hatalardan ders çıkarabilmektir. fatih terim ile arası bozuk mu bilmiyorum. her şeyden önce fatih terim arda turan ın babası yaşındadır ve arda turan ın bu günlere gelmesinde üzerinde emeği vardır.

    maça odaklansınlar sadece, biz kızarız, eleştiririz, bazılarımız hızını alamayıp eleştiriyi küfür boyutuna taşır ama hepimiz televizyon karşısında veya statda kalplerimiz yerinden fırlarcasına maç izleriz.

    arda turan gibi oyna. 2008 deki gibi.
  • (bkz: opet)

    (bkz: gezi parkı'nın yıl dönümündeki instagram post'u)

    (bkz: takipçi tehditi)

    (bkz: boş bakışları)

    (bkz: bayrampaşa çocuğuyum edebiyatları)

    sevmiyorum seni. hiç. tribunden bir galatasaray'lı olarak diyorum ki, aman ha..!

    geleyim meleyim aman aman.
  • eğer gerçek bir profesyonel olsa, turnuva başlamadan 1 hafta önce sosyal medyayla tüm ilişkisini keser, telefonunu kapatır ve tamamen maçlara odaklanırdı. ancak bunun yerine her gün internet aleminde birilerine cevap yetiştirme derdinde. bulunduğu konuma tırnaklarıyla kazarak gelmiş olabilir ama böyle devam ederse zirveden serbest düşüşe geçecek gibi görünüyor.
  • o parayı bana verirseniz gönül rahatlığıyla çekinmeden tüm sülaleme giydirebilirsiniz.
  • en son hangi maçta iyi oynadığı hatırlanmayan futbolcu.
  • merak ediyorum; şimdi bu milli takım teknik direktörü ve futbolcuları her sene milyon dolarları cukkaladıkları halde (burası önemli zira ortada ülke için ter dökme gibi bir ajitasyondan ziyade para, hem de çoğunuzun rüyasında bile göremeyeceği bir para karşılığı yapılan bir iş var) reklam filmlerinden artakalan vakitlerinde 0 taktik, 0 mücadele ve 0 ruhla 180 dakikada gol atmayı geçtim, tehlike bile yaratamayıp ülkeyi rezil edince haklı olarak eleştiren insanlar "nankör olmayın, bunlar bizim çocuklarımız, siz nasıl türksünüz?" gibi cümlelere maruz kalıyorlar ya (bunların da çoğu ironik bir şekilde ya yine milli takımda oynayıp "aslandır kaplandır o" diye bir diğer takım arkadaşı kankasını savunanlar, ya bir şekilde futbol sektörünün içinde ve futbolcu eşi dostu ayağına bu işten çıkarı olup da yalakalık yapanlar, ya da geçmişte bir futbolcuyla hasbelkader yan yana fotoğraf çekilmiş, bu vesileyle onu da tekrar paylaşıp beğeni kasan asgari ücretli alakasız tipler oluyor), sorum bu kategoride yer alan arkadaşlara. önümüzdeki hafta çalıştığınız işyerinde becerebilirseniz sadece 1 gün hiçbir şey yapmadan öylece oturun, şefinizden azarı yiyince de "ben bu ülkenin, bu yüce ay yıldızın çocuğu, türkiye'nin gururuyum sen benimle nasıl böyle konuşursun" diye bir de üste çıkın, sonra hesaplayın bakalım kaç dakika içinde kapının önüne koyuluyorsunuz. o yüzden bırakın artık bu ter, ruh, ülke muhabbetini. hiçbiri sırf milli takımda oynuyor diye dokunulmaz değil, hiçbirimiz de bunlara sırf milli takımda oynuyor diye saygı duymak zorunda değiliz. biraz da fatih terim'in senelik 12 milyon liralık maaşından, ya da sırf göt zoruyla en iyi 3. olarak fransa'ya gittikleri için her birinin adam başı aldıkları 1,5 milyon liralık primden konuşalım.
  • bu arada hiç adetim değildir ancak bugünkü durumun (hem kendisinin, hem milli takımın) yeni bir şey olmadığını göstermek adına 5 sene önce kendisiyle ilgili yazdıklarımı hatırlatmak istedim:

    --- spoiler ---

    aslında kendisiyle ilgili yaklaşık bir sene önce yazacaktım da bugüne kısmetmiş.

    madem yazmaya başladım, hala aynı şeyleri hissettiğimden geçen sene yazacaklarımı da kısaca özet geçeyim.

    galatasaray'ın en kötü zamanları. küme düşüp düşmeyeceği konuşuluyor. takımda ruh kalmamış. çoğu maçta kaleyi bulan şutu bile zor bulan bir galatasaray. arda turan'ın da takıma kattığı hiçbir şey yok. zaten sakatım bahanesiyle maçların çoğuna çıkmıyor. lütfen tribünden izleyip gecenin sonunda para karşılığı çorbacı açılışlarına, eğlence mekanlarına, doğum günü partilerine falan katılıyor. yani sadece galatasaray'a sakat. sahada yok ama bir yandan da takım kaptanı kendisi. yani takım artık takım olmaktan çıkmış. taraftarın kazandığı zaten üç kuruş; hala hem kendisinin, hem çocuklarının boğazından kesip bilet alıyor, tribünleri doldurup takımını sanki şampiyonluğa oynuyormuş gibi destekliyor. yine galatasaray'ın yenildiği bir gün (yanılmıyorsam ibb'ye 3-1 yenilmişti) bu arkadaş maç çıkışında korumasıyla birlikte adının ve soyadının ilk harflerinden oluşan at plakalı özel minibüsüne doğru ilerlerken bir spor muhabiri "naber arda?" diyor. belli ki maçla ilgili yorumunu soracak. arda turan'ın verdiği cevap: "çekme kırarım o kamerayı!". öyle antipatik ve tehditvari bir şekilde söylüyor ki bunu, ben izlerken yerimde duramamıştım. sonrasında muhabir "neden kırıyorsun arda?" gibi bişey daha söylüyor ama yine bu arkadaş küçük dağları ben yarattım havalarında, minibüsünün arka koltuğuna binip gidiyor. yahu sen kimsin de sana sadece "naber arda?" diyen, sadece kendisine verilen görevi yapan, ekmek parasının peşindeki bir muhabirin ekmek parasını kazandığı kamerayı kırıyorsun? hadi medyaya yansımamasını istediğin bir görüntü olur, özel hayatındır, müdahale edilir, rahatsız edici bir soru sorulur, o sinirle konuşursun anlarım. stadyum çıkışından ve sadece "naber arda?" diyen bir muhabirden bahsediyoruz. biz de bu mantıkla senin ekmek paranı (nasıl ekmek parasıysa artık) kazandığın ayağını mı kıralım yani? hem bizim daha haklı sebeplerimiz var. bu olaya şahit olduğum andan beri tuttuğum takımın kaptanı olmasına rağmen kendisinden yoğun bir şekilde nefret etmemi sağlamıştı.

    gelelim 11 kasım türkiye hırvatistan maçındaki triplerine. hata bunda değil; bunu iki adam geçti, iki güzel hareket yaptı diye hemen "müthiş yetenek" damgası yapıştırıp lionel messi'yle kıyaslamaya başlayanlarda. hata bunu daha bu yaşında milyon dolarlara boğanlarda. arda turan hala eski arda turan mı? durum öyle bir hal almış ki artık adamın amacı futbol oynamak değil, daha fazla para kazanmak olmuş. gözünü öyle bir para hırsı bürümüş ki artık milli takımda başarılı olup olmayacağını bile alacağı paraya endekslemiş. yahu milli takım bu. ülken için ruhunu ortaya koyup oynayacaksın. sana bir görev veriliyorsa terinin son damlasına kadar o sahada mücadele edeceksin. arda turan'ın hırvatistan maçının 86. dakikasında bilerek sarı kart görmesinin sebebi de yine paradan başka bişey değil. sen zaten takıma hiçbir şey katmadan, almanya'nın belçika'yı yenmesi sayesinde göt zoruyla (burada arda turan'ın götünden bahsetmiyorum) playoff'a kaldığın euro 2012 grup maçlarından sonra, hiç hak etmediğin halde yaklaşık 700 bin lira prim almışsın. milli takım oyuncularının aldıkları toplam prim de yine hiç hak etmedikleri halde 8 milyon lira. önceki anlaşmalar gereği playoff geçilirse bir o kadar daha prim alacaksın. yine milli takım oyuncularının alacağı toplam prim 8 milyon lira. sizin hiçbir şey başarmadığınız halde bu paraları bile almanız yanlışken sen onunla da yetinmeyip hırvatistan maçından önce emre belözoğlu ve sabri sarıoğlu'yla birlikte gidiyorsun, federasyona "yaa bu hırvatistan kolay takım değil, bizim 8 milyonluk primi 15 milyon yapamaz mıyız?" diyorsun. milli takım için oynayan bir futbolcu galibiyet halinde zaten halihazırda verilecek bir primi yükseltmek için federasyondan ricada bulunmaya hiç mi utanmaz aklım almıyor. kafayı primle bozduktan sonra kendi sahanda 3-0 yenik duruma düşüp playoff'u geçme şansını kaybediyorsun ve maçın bitmesine 4 dakika kala topu kasti olarak dışarı vurup sarı kart görüyorsun. ee arda kardeşimizin hırvatistan'ı elerse alacağı 700 bin lira hayal olmuş, bu saatten sonra sinem kobal'ı sinemaya götürmek varken neden zagreb'e gidip kendini yorsun?

    gol atarken iyi. yok "şehitlerimize armağan etmek istedim", yok "türk milleti bu galibiyeti hak etmişti" diye çok güzel konuşuyorsun. resmen tüylerim diken diken oluyor. o sırada aklından geçenleri ben yazayım: "gol atınca ekstra prim veriyolar mıydı yaa?", "oh oh önceki maçtan 100 bin, bu maçtan 200 bin... kaç etti?". yenilirken ucundaki para kayboldu diye hemen tüy.

    ben artık inanamıyorum. vaktiyle milli takım konseptini o kadar yanlış anlamışım ki artık kendi milli takımımdan utanıyorum. üzerinde taşıdığı ay yıldızlı formaya milyonların önünde ihanet eden bu adam dalga geçer gibi hala milli takımda oynatılmaya devam ettiği sürece de, kimse kusura bakmasın ama, rakip takımı tutacağım.

    --- spoiler ---
  • genç arda turan'ın kapak olduğu bir galatasaray dergisi sayısı çıkmıştı yıllar önce. takip edenler varsa belki hatırlar.

    yıllardır saklıyorum dergiyi, bi gün arda meşhur olur da satarım para kazanırım diye. barcelona'ya gidince dedim tamam oldu bu iş. biraz oynasın yıldızı parlasın bi ispanyol koleksiyoncu falan bulur ebay'den geçiririm birkaç yüz euroya.

    derken arda bize geçirdi sağolsun. daha top toplayıcılıktan tam kopamadığı günlerde bu çocukta iş var diyorduk, bugün adamın geldiği nokta avrupa şampiyonasında ilk maçtan sonra "buraya gelmemiz bile başarı" demek. dünya 3.lüğü yaşayan adamların toplarını toplamış arda söylüyor bunu.

    neyse kazıklayacak ispanyol bulabilirseniz haber verin, komisyon bırakırım.

    edit: dergi aha bu: http://b3rkay.blogspot.com.tr/…tasaray-dergisi.html

    edit 2: lan bak bi de hakan şükür'den ismime imzalı forma var, 2004-2005 yıllarında almıştım. 2005'te efsane olan adam 2016'da yok oldu, kaçak oldu amk. bizdeki şansa bak.
  • bu ülkede artık her şeyi normalleştirebiliyorum kafamda. yani bir futbolcunun siyasi demeçler vermesini, rte'ye yakın olmasını, eleştiriye tahammülsüzlüğünü falan...

    tek anlayamadığım barcelona bu adamı neden transfer etti? yani barcelona dediğin koca takım ve bir kültürü var. benim aklıma profesyonel oyunculardan oluşan, her sene var olan bütün kupaların ağır favorilerinden olan, milyarlarca dolarlık marka değeri olan kuca kulüp. hiç mi bu adam bizim takımın profesyonelliğine uygun mudur, kişiliği nasıldır falan gibi konulara bakmıyorlar. ya da bakıyorlar da bir şekilde göremediler mi acaba? bir olasılık da barcelona'ya gittikten sonra iyice saldı kendini ve kafasında profesyonel futbolculuğu bıraktı da adeta bir cumhurbaşkanı danışmanına dönüştü.

    aklım kesmiyor. bir de bu adam milli takım kaptanı falan. siz milli takımda olsanız, kaptanı arda, td'si fatih terim olan bir takım için ne kadar mücadele ederdiniz? mesela arda da kaptan, buffon da kaptan...
hesabın var mı? giriş yap