• türkiye'de darbeler konusunda genel kanı; ülkeyi 50 yıl geriye götürdüğüdür.

    kanımca hiç de öyle değil. asıl mesele siyasi iktidarların ülke ekonomisini kapitalist küresel ekonomiye eklemlendirmeyi becerememeleridir. bu durum çok da milli politika güttüklerinden değil gerçekten politikacılığı beceremediklerindendir. darbe dönemlerine kadar ne gerçek bir milli ekonomi modeli oluşturulabilmiş ne de doğrudan kapitalist ekonomiyle entegrasyon sağlanmıştır. ucuz hammadde konusunda transfer yolları tıkanmakla beraber toplumun tüketim kanalları da kapitalizme açılamamıştır.

    işte 12 mart, 27 mayıs, 12 eylül, 28 şubat gibi darbe ve post modern girişimler bütün bu ekonomik tıkanıklıkları ufak tefek attığı sosyal, demokratik adımların kamuflajında gerçekleştirmiştir.

    bakın mevcut iktidara, finans-faiz-üretim kartelini nasıl da idare ediyor?

    bu iktidar bir çok şey yaptı, bu yapılanların diyetini nasıl ödediğimiz son zamanlarda görüyor olmanız lazım:
    bir zamanlar kurulması savaş sebebi olan ırak ın kuzeyini merkezi hükümetiyle ters düşecek derecede tanıyıp, ekonomik ve alt yapı konusunda desteklememiz.

    kıbrıs harekatında abd ambargosuna rağmen açık çekle uçak yakıtı sağlayan libya'ya nakit yardımımız, topraklarımızdaki üslerden bombalanmasına müsaade etmemiz.

    suriye ye birden efelenmeye başlamamız, oranın da kuzeyinde bir kürt bölgesel yönetimi oluşmasına olanak sağlayan iç karışıklara finansal ve lojistik desteğimiz.

    kardak kayalıkları nedeniyle savaş konusunda namlu namluya geldiğimiz batık haldeki yunanistan ın egedeki bir çok adayı ilhak edip bayrak çekmesi.

    kapitalizmin sömürdüğü afrika ülkelerindeki kapitalizm artığı halka fitre ve zekatların kanalize edilerek sosyal hasarların oanarılması.

    özelleştirmelere hiç girmiyorum bile.

    vs. de vs. bu ülkede birşeyler yapılıyorsa bunlara karşı verilen diyetleri de görmek gerek.
  • (bkz: #32513000)
  • zalim bir diktatör halkına kan ağlatıyorsa yapılması elzem olan şeydir.
    zira zalim diktatör yasaları kendince yontup kendi silahlı gücü olan polis teşkilatını arkasına alıp toplumun belli bir kesimini veya tamamını sömürebilir.
    bu durumda halkın o kesimini veya tamamını korumakla görevli olan ve tamamen halktan oluşan askeri silahlı kuvvetler görevini yerine getirir.
    askeri silahlı kuvvetlerin görevi ülkesini iç ve dış tehditlerden korumaktır.
    demokrasi bilinci gelişmemiş bir milletin elinde demokrasi çok tehlikeli bir silahtır. çünkü doğruyu yanlıştan ayırt edemeyip 2 paket makarna yada 1-2 torba kömüre zalim diktatörleri iktidara taşıyabilir.
    yani demokrasi her zaman doğru olan değildir. kendi kendine yönetme kabiliyeti olmayan milletlere yöneteni seçme hakkı verilmemeli.
  • yerini

    (bkz: 3 çocuk darbesi)

    almıştır.
  • demokrasi ve ekonomiye etkileri üzerine ilginç bir makale; https://fd76802f-a-62cb3a1a-s-sites.googlegroups.com/…
  • yaklaşmayandır.

    yargı görevini yapıyor. cezalandırılması gerekenleri cezalandırıyor, askerlik bir ortam yok.
  • (bkz: #36195119)
  • bir türk geleneğidir. türk tarihi boyunca askerler yönetimde söz sahibi olmak istemiş, gücünü halka kanıtlama isteği duymuştur. bunun en önemli örneği yeniçeriler tarafından sarayın basılıp 2. osman'ın katledilişidir. bu osmanlıdaki ilk askeri darbedir. ve tsk'nın yeniçeri ocağının yeni nesli olduğunu varsayarsak darbeci özelliğini atalarından edindiklerini düşünmek hiç de zor değil. militarist bir yapıda bu ülkeyi geliştirip kurduğumuz için eskideki gelenekler 2000'lere kadar devam etmiştir. ardından akp yönetimi tarafından bitirilmeye çalışılan darbe kültürü bakalım ilerleyen vakitlerde yeniden doğup yeniçeri ocağındaki atalarına selam çakacak mı hep beraber göreceğiz.
  • "demem o ki:
    yeni durum şudur:
    himi özkök, ab konseptinde saha'nın kenarında.
    çetin doğan, yaşar büyükanıt metal yorgunu, hasta, büyük saflaşmanın en gerisinde.
    hurşit tolon ve levent ersöz hasta, en ön baş köşede!
    "kozmik paşa" ergin saygun 1 numara sağ baş'ta.
    "entelektüel paşa" ilker başbuğ, 1 numara sol baş'ta
    hülasa:
    ulusalcılar, laik'ler, atatükçüler için "milli direniş" kapsamında, eş 1 numara:
    "hayri kıvrıkoğlu, bir adım öne çık!"
    "seferberlik kağıdı" el'den ele.
    "vatan görevinden kaçmak olmaz", azrail tüm kapı'larda.
    görev'imiz ortada:
    “şerefli olduğu kadar büyük sorumluluk da gerektiren bu görevin icrasında bundan önce olduğu gibi bundan sonra da başlıca hedefimiz atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlı, atatürkçü düşünce sistemini yaşam tarzı haline getirmiş, milli çıkarlarını her türlü değerin üstünde tutan bir yaklaşımla, türk yurdunun bölünmez bütünlüğüne, anayasa ile tayin edilmiş laik ve demokratik türkiye cumhuriyeti’ne yönelik her türlü dış ve iç tehdidi önlemek olacaktır.”"

    hayrullah mahmud böyle demiş
    vay anasını sayın seyirciler. birileri bu adamın kulağına bişiler mi üfledi, yoksa ülkenin manzarasından adam bu sonucu mu çıkarttı sahiden?
    ya da ben manyak mıyım neyim, geldim buraya içinde "askeri darbe" geçmeyen bi' kesiti iliştiriyorum...

    yo, bu menfaatçi, çıkarcı, kısa yoldan para kazanma kafasındaki toplumun başına çoban olarak gelecekleri anadolu'nun köylü kurnazı olmakla birlikte özünde saf-temiz insanı getiriyor. bu topluma bi' kez daha tiyatro yedirmesinler, biliyorum ki ileride yeni bi' mağduriyet fantazisinin malzemesi çıkar buradan.
    diğer taraftan seçeneklere bakıyorum, anti-demokratik hareketlerin ilerici yönü üzerine kafa yoruyorum, bu kadar pervasızca hareket eden adamın bi' araya gelip ülke yönetimindeki tavırlarına bakıyorum, lan cidden çok fena araftayım...
  • ulusal medyada darbe olabileceğine ilişkin tek bir veri yok ama geldiğimiz sürecin fırtına öncesi sessizlik olduğunu kaç kişi düşünüyor, işin aslı merak ediyorum.

    dört bi' yanından gırtlağına kadar boka batmış bi' yargı, parlamento, tek elin de teki bi' tek adam diktası, göstermelik seçimler, başından sonuna kadar anayasal hükümlerle düzenlenmiş devlet kurumları ve organların keyfiyet faktörü ile sürekli dokusunun bozulması, paçavraya dönmüş eğitim sistemi ve deneklikten kodları bozulmuş gençlik ve öğrenim çağındaki çocuklar, durmadan birbirinin üstünden yükselmeye çalışan ve tek gayenin lüks yaşam olduğu tüketim kültürü, azınlıkların deli gibi kışkırtılması, üniter devlet yapısının hasar görmesi, tekelleştirilmiş ve ağzına gem vurulmuş-kamplara ayrıştırılmış-sizden bizdenci medya, sanayi üretimi yerine para kazanmanın en kolay ve karlı yolu olan inşaat sektörü üzerinden sanal büyüme, bütün siyasetçilerin büyülenmiş gibi milletin gözünün içine bakarak sürekli hikaye anlatması, yaşananlardan habersiz ve ağır bi' uyku durumunda olan çoğunluk...

    bu liste bitmez ve kısa vadede bu ülkenin koşullarını düzeltecek hiçbir reel çözüm maalesef yok. ha, askeri darbe de bu çözümlerden birisi değil tabi. ileriki kuşaklara yeni bi' mağduriyet fantazisi bırakabilmek gibi inanılmaz bi' handikapı var. yoksa ülkeyi on yıl geriye götürme teranesini es geçiyorum, zaten başımıza ne geliyorsa ezbere konuşmaktan geliyor!

    bugünlerde saydığım bunca sıkıntı için bu asker darbe yapar mı peki?
    yapabilir.
    darbe milli mi olur?
    olmaz, hiçbir darbe milli olmaz. sadece çıkarlar örtüşür o kadar.
    neyi bekliyor peki?
    tahminlerime göre üç şey bekleniyor. ilki akp-cemaat savaşının sonucunu ya da en iyi ihtimalle taraflardan paralel kanadın bir daha kendini toparlayamayacak şekilde ağır yara almasını, akabinde de çözüm süreci'nin fiili olarak başlamasını. özellikle anayasal düzeyde üniter yapı olur da ortadan kaldırılırsa asker de biliyor ki iktidar partisine gönül veren geniş kesimler dahi bu durumdan rahatsız olabilir ve olası bi darbe halk nezdinde kabul görebilir. son olarak da özünde paraya tapan, çıkarcı halk kitlelerinin ekonomik olarak reel bi' zarar görecek noktaya gelinmesi...

    bu üçü gerçekleştiğinde bu asker darbe yapmazsa yazmayı bırakıp zamanımın geri kalanında futbol ve gece hayatına kaydıracağım, belki de öylesi daha makbuldur. şu zamana kadar gündemi iyi takip ettik de hangi noktasına nüfuz edebildik?

    umarım yanılırım ve bu iktidar güzellik uykusundan kalkıp hep önüne çıkmasından şikayet ettiği dinamikler de azalarak bittiğinde bütün toplumu kucaklayıcı bi' şevkat gösterir bu millete diyeceğim ama gerçekleşme ihtimalı milyonda bir sanırım. torpilin bittiği, ihale kayırmacılığının son bulduğu, hakimlerin yalnızca hukuka bağlı kaldığı, parlamentonun halk yararına yasa çıkarttığı zamanlar gelecek mi?
    bence de, öehh.
hesabın var mı? giriş yap