• ben işteyken balkona dadanıp, maydanozlarıma, adaçaylarıma, kekiklerime, çileklerime acımasızca saldıran kargaları görüp de aldırmayan kardeşlerime "siz adam olmazsınız" eklentisiyle sıkça hatırlattığım mesel.
  • büyüdüğünde de düşmanları yurdumuzdan kovacağının bir işareti, bir nevi bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur hareketi, atatürk'ün şifresi.
  • belki de bir metafor...
    (bkz: leş kargası)

    ha bir de;
    (bkz: foreshadowing)
  • ilkokul öğretmenimin anlatırken hep gözümün önünde canlandırdığım çizgifilm senaryoları yazdığım atraksiyon.
  • erdil yaşaroğlu'ndan alıntı:
    -yaa anne, yaz tatilinde karga kovalamak istemiyorum...okulda bi duysalar rezil olurum valla
    -amaan...kimin haberi olacak ayol!
  • yunanistanda türkçe öğretmenliği yapan bir yunan arkadaşımın selaniğin hemen dışında dağı bayırı işaret edip, bak işte atatürk burada karga kovalamış dediği, sanırım artık beynelmilel bir hadise..
  • anlatımında terminolojik bozukluk olan eylemdir. velakin karga kovalayan küçük çocuk mustafa ile türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu atatürk, aynı kişiler olmalarına karşın, bahsedilen şahıs isimden çok artık bazı etiketler ve psikolojik gönderiler taşıdığı için, atatürk'e böylesi misyonlar yüklemek çirkinden ziyade saçmadır.

    ayrıca dün ailesinin düştüğü kötü ve zor durumdan kendini kurtarmak üzere annesinin kararı ile dayısının yanına kardeşiyle birlikte giden küçük mustafa, ne badirelerden ve inanılmaz imkansızlıklardan sonra mustafa kemal atatürk olacak, bir medeniyeti yeniden hayata döndürüp tüm dünyayı kendine ve milletine hayran kılacaktır. bundan daha büyük kutsallık yoktur.

    (bkz: küçük mustafa'nın karga kovalaması)
  • hemen öncesinde çevre tavernalarda şüpheli görünümlü kargaların da içerken görüldüğünün tanıklar tarafından tescillendiği olay. ata yamanmış, o yaşta gözü keskinmiş.
  • ataturk kendi otobiyografisinde bundan bahseder. bakalim, cocuklugunu ogrenelim:

    "1881 yılının bir bahar günü selânik’te, üç katlı pembe bir evde dünyaya geldim. doğum günümü hatırlamıyorsam da annem bana baharda bir mayıs günü dünyaya geldiğimi söylerdi. benim doğum günüm niye 19 mayıs olmasın?

    çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey okula gitmek meselesine aittir. bundan dolayı annemle babam arasında şiddetli bir çatışma vardı. annem ilahilerle okula başlamamı ve mahalle okuluna gitmemi, gümrükte memur olan babam, o zaman yeni açılan şemsi efendi okulu’na devamımı ve yeni yöntemlere göre okumamı istiyordu. nihayet babam işi ustaca çözdü. ilk önce bilinen törenle mahalle mektebine başladım, böylece annemin gönlü yapılmış oldu. bir kaç gün sonra da mahalle mektebinden çıkarak şemsi efendi okulu’na yazıldım.

    kısa bir zaman sonra babamın ölümüyle kendimi adeta yalnız hissettim, çünkü bu bizi ayakta tutan kuvvetli bir desteğin yıkılmasıydı. daha sonra annemle birlikte dayımın yanına yerleştik. dayımın yaşadığı köy hayatına ben de karıştım, avutmak için bana verdiği görevleri yerine getiriyordum.

    başlıca görevim tarla bekçiliği idi. kardeşim makbule ile birlikte bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğumuzu ve kargaları kovmakla uğraştığımızı hatırlıyorum. hatta bir gün hiç unutmam makbule ile yoğurt yiyorduk, aramızda kavga çıktı. makbule’nin başını tuttum yoğurt çanağının içine soktum, yüzü gözü yoğurt olmuştu.

    bir süre böyle geçti. annem okulsuz kaldığım için kaygılanmaya başladı. nihayet selanik’te bulunan teyzemin yanına gitmeme ve okula devam etmeme karar verildi. selanik’te mülkiye idadisi’ne yazıldım.

    okulda kaymak hafız adında bir öğretmen vardı. bir gün sınıfta ders verirken ben bir çocukla kavga ettim, çok gürültü oldu. öğretmen beni yakaladı ve dövdü. bütün vücudum kan içinde kaldı. büyükannem zaten okulda okumamı istemiyordu, beni derhal okuldan çıkardı.

    evimizin yanında binbaşı kadri bey adında biri oturuyordu. oğlu ahmet bey askeri rüştiye’ye gidiyor ve askeri okul elbisesi giyiyordu. ben de böyle elbise giymeye hevesleniyordum. o sırada annem de selanik’e gelmişti. askeri ortaokul'a girmek istediğimi söyledim. annem askerlikten korkardı, asker olmama karşı çıktı. giriş sınavı zamanı ona sezdirmeden kendi kendime askeri rüştiye’ye giderek imtihana girdim. böylece anneme karşı bir oldu bitti yapmış oldum.

    çocukluğumda iyi giyinmeyi çok severdim. şemsi efendi okulu’na giderken bana giydirdikleri şalvarın üzerine sardıkları kuşak beni ne kadar çok sinirlendirirdi bilemezsiniz. ne zaman ki askeri ortaokul’a girip, okulun resmi üniformasını giydim, işte o zaman adeta benliğime hakim olmuşum gibi bana bir his geldi. askeri ortaokul’da en çok matematik dersine merak saldım. az zamanda bize bu dersi veren hoca kadar, belki de daha fazla bilgi sahibi oldum.

    bu arada ders vermek için evlerine gittiğim şevki paşa’nın kızına aşık oldum. fakat ders dışı hiçbirşey görüşmedim. bazen çok özel zamanlarda bir iki sözcük söylemek olanağını bulurdum. manastır idadisi’ne gittikten sonra tabiatıyla her şey unutuldu."

    evet, karga kovalama olayini ogrendik, mutluyuz.

    not: ataturk bu cocukluk anilarini hikmet bayur ve ahmet emin yalman'a anlatmis, 10 ocak 1922 tarihinde vakit gazetesi'nde yayinlanmistir.
hesabın var mı? giriş yap