avrupa birliği ve türkiye ilişkileri
-
ekonomik olarak türkiyenin avrupa birliğine uygun olmadığı ve uyum sağlayamayacağı tezi ise her ne kadar daha doğru görünüyorsa da belki de en yanlış olan tez. türkiye 1995 de gümrük birliğine girmişti hatırlarsanız, incelerseniz avrupa birliği ve türkiye arasındaki ticarette bu anlaşmanın türkiye aleyhine çalıştığını ve çok sert rekabet koşulları getirip, birçok sektörde maliyetleri arttırdığını buna rağmen dünya bankasının türkiyenin dünyanın 20. büyük ekonomisi olduğunu açıkladığını görebilirsiniz. dolayısı ile avrupa birliğine tam üyeliğin getireceği sert ekonomik koşulları türkiye zaten 1995 den beridir yaşıyor ve o zamandan beri bu koşullara adapte oldu, siz bu tezlerini alıp eski doğu bloğu ülkelerinde düşünün. ayrıca üye oldukları tarih itibari ile yunanistan, portekiz ve ispanyanın ekonomik verilerinin ne durumda olduğu da tarafımızca malumdur, yunanistanın gani gani kullandığı avrupa birliği fonlarını türkiyeye gelince veto etmesi ve durdurması da ayrıca hatırımızdadır.
-
din argümanına gelelim, diyelim ki avrupa birliğinde müslüman görmek istemiyorsunuz, hatta avrupa kıtasında müslüman görmek istemiyorsunuz -ki bunu yugoslavyanın dağılma sürecinde açıkca da gösterdiniz- ve türkiyeyi avrupa birliğine almayarak bunu sağlayacaksınız, bravo. peki almanyadaki iki milyon türk başta gelmek üzere, çeşitli avrupa ülkesinde yaşayan ve sayıları toplam yirmi milyonu bulan yabancı nüfus ile makedonya, yunanistan, bulgaristan, bosna hersek, ispanya, ingiltere ve aklıma gelmeyen diğer ülkelerdeki müslümanları ne yapacaksınız ?? yapmayın gözünüzü seveyim, yıllardır avrupa kıtasında barış ve huzur sizin bu ileri görüş eksikliğiniz, strateji zayıflığınız ve kendinizi üstün görme kompleksiniz yüzünden gelmedi, artık birşeyler öğrenin.
-
türkiye demokratik bir ülke değil, demokratikleşme, azınlık hakları gibi konularda çok eksiklikleri var. ya siz önce bir azınlık nedir, türkiyede kimler azınlıktır ve sizin ülkelerinizdeki azınlık hakları ne durumdadır bir ona baksanız? türkiye cumhuriyetinin kuruluş belgesi olan lozanda, türkiye cumhuriyetinde var olan azınlıklar tanımlanmıştır ve bunlar; ermeniler, yunanlılar ile yahudilerdir. süryaniler ve kürtler azınlık değillerdir, öyle kabul edilmeleri lozana aykırıdır, hatırlarsanız biz yoğun türk nüfusuna sahip olan batı trakya, musul ve ege adalarını bu anlaşma uyarınca terkettik, üstelik de ismet inönünün ısrarlı plebisit isteklerine karşı çıkmanıza gözyumarak. özellikle almanya azınlık hakları konusunda türkiyeye birşeyler öğretecek konumda değil, öğrenecek konumdadır. kendisi "ben ülkemdeki azınlıkları kendim belirlerim" diyerek milyonlarca insanı gözden çıkarırken, türkiye cumhuriyetinden, türkiye cumhuriyetinin kuruluş belgesi olan bir antlaşmada kabul ettiği azınlıklar dışına çıkılmasını isteyemez.
-
ehh yeter artık be ! bu ne cürettir? bu ne bu cüreti kabüllenmedir yeter artık ! http://www.ntvmsnbc.com/news/244823.asp
-
dün bir profesör, "avrupa birliği ve türkiye" konusu üzerine bir buluşmada, üst düzey bir yetkiliye gözlerimin önünde şöyle dedi: "ülkemizin avrupa birliğine üyelik sürecinde müspet adımlar atması için, felsefe, sanat ve kültür gibi 'avrupalılık' addedilen uğraşlarda bir şeyler yapması gerekiyor, yüzyıllardır hiçbir şey yapmamışız, adamlar bizi tabii ki almazlar."
şimdi, bu profesöre sormazlar mı yüzyıllardan beri felsefe yapmadıysak*, batı felsefesine temel oluşturan onca alim ne yapmış? mutezile nedir? sanatta hiçbir şey yapmadıysak, onca mimarımız, minyatur ve hatt sanatkarımız ne iş işlemişler? onca kettabın, şeyh ül-hattatin'in, hangisini anacağımı şaşırdığım onca edebiyat ve kalem ehlinin kemikleri sızlamaz mı?
kültür konusuna ise değinmek bile istemiyorum..
zaten gençler arasında oldukça yaygın bir eğilim olan "redd-i miras" durumu üzücü bir gerçek. ama bunu bir profesörde gözlemek daha da üzücü.
çok sıkı bir takipçi olmamakla birlikte, elimden geldiğince avrupa birliği'ne üyelik sürecini takip etmeye çalışıyorum ve bu seviyede bir ilgi, bende şöyle bir kanı oluşturdu: türkiye, avrupa birliği gibi bir oluşumun içinde 'kendisi' olarak ne gibi bir katılım yapabileceğini düşünmek yerine, elinden geldiğince üye ülkelere benzemeye çalışıyor, hem de birliği birlik yapanın, tekil çeşitliliklerin uyumu olduğunu düşünmeden. kendi gücümüzün farkında olmadan diğerlerine yanaşmaya çalışmak bize sayısız akıl almaz tavizler ve oldukça çarpık bir zihniyet olarak geri dönüyor.
her neyse.. konuyu dağıtmamak gerek. bilgiye sahip olmayı bırakın, bilginin en üst düzeylerde aktarılmasından sorumlu olan bir profesörün bu şekilde düşünmesi beni de bir hayli düşündürdü.
ondan sonra da, yolda yürürken arabaların camlarında "ben avrupalıyım" gibi ne dediğini bilmeyen yapışkanlar görüyoruz.. -
platonik maymun erkek ve gaddar kadin ili$kisidir.
-
daha uzun süre aynı başlık altında incelenecek ilişki modeli. türkiye'nin diğer birlik üyeleriyle ilişkileri gibi bir başlık hiç açılmayacak gibidir. netekim ben ab'li olsam ve sorsalar sarge kardeş, türkiye'yi de alalım mı? cevabım elbette almayalım olurdu. gelgelelim bana düşmez tabi, ben kimim, ben uzayda bir zerreyim
-
-
bir zamanlar portekiz,ispanya ve yunanistanin avrupa toplulugu ile olan ilişkilerden pek farklı değildir. içerdekiler bunları almamak için çeşitli bahaneler yaratıyor gibi gözükür, bekleyenler de bir yandan söylenir bir yandan da ödevlerini yapmaya çalışır. özünde olay sıkı bir pazarliktir ve pazarliğin gerekleri yapılmaktadır
-
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap