• yanarım sana emeklerime yanarım
    ah yanarım
    ne fayda dönüşü yok
    yazık uçtu gitti yıllarım
    ne çıkar şimdi dönsen ahh
    kalmadı ki tadım...

    bölümüne hasta olduğum tarkan şarkısı. kaç sene geçti hâlâ bıkmadan, usanmadan aynı zevkle dinliyorum ayrıca aynı bölümdeki gitar solosu da muhtesemdir.
  • ay'da geçen mart ayında kim tarafından atıldığı belli olmayan bir roket, biri 18 m. diğeri 16 m. çapında 2 krater oluşturmuştu. esrarengiz roketin 2 dev kratere yol açabilmesi, kimilerine göre, her iki tarafında da yoğun kütle bulunduğuna işaret ediyor. nasa şimdiye kadar ay'a 47 roket ulaştırdı. ancak hiçbirinde böyle çifte krater oluşmamıştı. bu, bir uzay aracı parçasının aya ilk çarpışı değil. örneğin, 1970'lerde astronotları aya götüren satürn 5 roketlerinin parçaları da kraterler oydu. ancak bu etkilerin hiçbiri çift krater oluşturmadı. önce spacex' e ait olduğu söylenen roket için musk bize ait değil demişti. amerikalılar roketin çinlilere ait olabileceğini düşünüyor. çinli yetkililer ise reddediyor.
  • sevdiğim insanlardan uzaktayken saatlerce seyrettiğim gökyüzü cismi. sevdiklerimle yan yana olmasam da aynı anda beraber görebildiğim tek cisim. bundan dolayı gökyüzünde ay olmadığı zaman kendimi yalnız hissediyorum.
  • abi koskocaman bir taş. hani gördüğümüz bütün dağlardan büyük bir taş. orada havada duruyor. ara sıra parlıyor. ulan kimse de demiyor ki

    "aga bu nedir?"
  • gittikçe dünya'dan uzaklaşıyor bu terbiyesiz. bu uzaklaşma, yaklaşık olarak 1 milyar yıl sonra, ay'ın dünya üzerindeki çekim gücüne ve dünya'nın dönüş hızına etki edeceği için günlerin 30 saate kadar çıkmasına neden olacak ve sanırım daha fazla uyuyabileceğim ben bu sayede. şükela.
  • insanlar yuzyilar boyunca ay in peynirden olduguna inandilar. en sonunda teknolojileri yeteri kadar gelisip aya gittiklerinde gorduler ki, ay aslinda peynirden deilmis. bi daha da gitmediler.
  • eğer dünya'ya uluslararası uzay istasyonu kadar yakın olsaydı, dünya'dan bu şekilde görülecek olan uydu.
  • vefa kavramıyla doğrudan bağlantısı olduğuna inandığım gezegen.. (bkz: #45427519)

    "uydu" denip küçümsenir ya bir de.. çok gülerim.. dünya sanki uydu değilmiş de başıboş geziyormuş gibi.. dünyanın uyduğu güneş serseri bir eda ile başına buyruk dolanıyormuş gibi..

    uymaktan bu kadar korkmalarımız yeni çağın itelediği "sen bitanesin, özelsin, senin hayatın, senin seçimlerin, sen buna değersin" itelemelerinden hep..

    he canım.. özelsin, yok senin gibisi..
  • ihtiyaç molası şarkısı. buyrunuz sözleri:

    hani bakardın ay yarım falanken
    görürdün bir gölge öteki yüzde şaşırırdın
    birkaç gün sonra tamamlandığında ay
    biraz canın sıkıldı, kaybettiğin gizemden

    dönüp bakma artık kaç yılda geldim dediğin yere
    inat etmemişsin, kim bilir kaç yıl bir kez bile
    dönüp bakma artık kaç yılda geldim dediğin yere
    hayal etmemişsin, kim bilir kaç yıl bir kez bile

    ayy inanamazsın otuz'uma geldim
    sigaram ağzımda hala
    aydınlık bütün yüzüm
    gölgen hafızamda hala

    hani uçardın sonsuz maviliklerde
    ama bir gün çakıldın soğuk denize belki de yanıldın
    hani yaşardın çamların gölgesinde
    ama bir gün asıldın ve bizi de çok üzdün

    dönüp bakma artık kaç yılda geldim dediğin yere
    inat etmemişsin, kim bilir kaç yıl bir kez bile
    dönüp bakma artık kaç yılda geldim dediğin yere
    hayal etmemişsin, kim bilir kaç yıl bir kez bile

    ayy, inanamazsın otuzuma geldim
    sigaram ağzımda hala
    aydınlık bütün yüzüm
    gölgen hafızamda hala
  • hep dünyanın peşinde dolaşan vasıfsız bir gök cismi olarak görülse de nelere sebep olduğunu ve var olmaz ise dünyaya ne gibi değişimler olacağını bilmek güzel.

    zamanında bir yılın 400 gün olmasıyla veya günün 5 saat olmasıyla ayın alakalı olması gibi... bunu güneş etrafında dönme ile karıştırmayalım, zira o yıl. güneşin gücüyle bir alakası yok, dünya güneşin çevresinde dönebilir ama iklimi ve günü yaratan kendi çevresinde dönüşüdür, güneşe döndüğü açısıdır ve kendi hızıdır (tabii ki güneşe yakınlığı çok önemli olsa da, güneşe bir yüzünü dönmez ise güneşe yakınlığının önemi kalmaz).

    ay olmazsa dünyadaki iklimler değişir, yaşam ölür. ve ay fark etmesek de her yıl dünyadan 3,5 santim uzaklaştığı için (bir yıldaki tırnak uzamanıza eşit) yavaş yavaş çekim gücü azaldıkça dünya bir düzende olan dengesini kaybedip iklimler değişecek, hatta belli bir iklim bile olmayacak ve dünya dengesini kaybedip farklı noktalardan doğan güneşe şahit olabileceğiz.

    tıpkı bir tartıdaki metale mıknatıs yaklaştırdığınızda tartıdaki ibrenin düşmesi gibi (ağırlığın düşüyor olması), ay da çekim gücüyle dünyayı çeker, ay dünyaya yakın olduğu noktada dünyaya çekim uygular ama dünyayı tamamen çekemeyeceği için dünyadaki suları çeker, denizlerdeki suyu belli noktaya toplar bu sebeple gel-gitlere sebep olur.

    ay bunları nasıl yapıyor?

    öncelikle nasıl oluştuğuna bakalım; dünya milyonlarca yıl boyunca gök cisimlerinin çarpmasına maruz kalmıştır. en son mars büyüklüğünde bir cisimle çarpışınca dünyanın kimyası değişmiş, iki gezegenden kopan parçalardan biri dünyanın çevresinde bir yörüngeye oturur, diğer kopanlar da dünyanın uzağında toplanan bu gök cisminin çevresinde toplanırlar. parçalar çekim gücü durumuna göre farklı yönlere toplanarak bir kısmı dünyada bir kısmı "ay"da kalmıştır. çarpmadan sonra düzensiz olan bu gök cisimleri zamanla yuvarlakımsı olur (fizik kanunları gereği), elips şeklini alırlar.

    dünyanın kimyası değişir. zamanında çok hızlı dönüp yaşama elverişli iklimi olmazken (tıpkı mars gibi), ayın çarpması ile belli bir açıya ve düzene oturduğundan yaşam oluşmasına imkan tanıyan doğal ortam meydana gelir. başta günün 5 saat olması, yılın 400 gün olması gibi. dünya zamanla yavaşladı ve kendi çevresinde daha uzun dönmeye başlayınca günler uzadı ve bir yıldaki (güneşin çevresinde dönme süresinceki) gün sayısı azaldı. bu nasıl oldu?

    ay dünyaya daha yakınken ve kendine bir yörünge bulmaya çalışırken çekim gücü ile beraber olarak daha hızlı dönüyorlardı. uzaklaşmaya başladıkça (yılda 3,5 santimetre) dünya ile çekimi dengelendi ve daha az çekim/etki ile dünya yavaşladı.

    dünya 23 güneşe derece eğik açıyla durur. bu iklimlerin olmasına imkan tanır (elips olarak düşünelim). bu açıyı sağlayan ise çarptığı günden beri dünya ile dengede dönen ay'dır. eğer ay olmasaydı ve güneş açısı dünyaya dik gelseydi, mars gibi şu an 25 derece durup 60 dereceye kadar farklılık yaşayabilir ve bu hiçbir canlının doğal ortamına uyum sağlayacağı kadar yaşamasına izin vermezdi. çünkü adapte olamazlardı. ancak çok mikroskobik canlılar veya onların kalıntıları gözlenebilirdi.

    bu düzensizlik şu an dünyada yaşansaydı buzullara güneş dik gelir, tüm buzullar erir, tüm kıyı şeritleri denizlerin 60 metreden fazla yükselmesi sebebiyle sular altında kalırdı. dünya çok yağışlı olurdu ve çöller kışa dönerdi, -20'leri görürdü. dünya güneşe döndüğünde yaz boyunca güneş batmazdı, sonra aylar süren gece ve soğuk gelirdi. sıcak olduğunda, suyun buharlaşmasından düşük olsa da 70 derecelik sıcaklıkta fotosentez mümkün olmazdı çünkü bitkiler ölürdü, fotosentezin olmaması kompleks yaşamın olmasına olanak tanımazdı. ek olarak kendi nükleik asitleriniz çalışmaz hale gelirdi ve bu dna'nız demek olduğundan yaşayamamanız anlamına gelirdi.

    tam tersi senaryoda, 100 derece üstünde yaşayan mikroplar(canlı yaşam formları) olsa da, onlar da aşırı soğukta var olamazlardı, 1 yıl içinde bu kadar uç noktalarda sıcaklıklara dayanabilecek canlılar yaşamlarını sürdüremezdi. bu gibi iklim şartlarına adapte olmak herhangi bir canlı için imkansız hale gelirdi.

    tüm dünya düzeninin bu kadar nizami olmasını sağlayanın, canlılara yaşam ortamı sunanın ay olduğunu ve bir gün kendisi dünyadan yeterince uzaklaştığında dünyanın kendi sistemideki diğer gezegenler gibi yaşama elverişsiz iklim koşullarına sahip olmasıyla belki de kıyameti yaşayacağını düşünebiliriz.
hesabın var mı? giriş yap