• düğünümde etrafta gözlerimin aradığı ama birtürlü karşılaşamadığım canım babam, oysa ben karşılıklı göbek atma hayali kuruyordum, meğerse o yas tutuyormuş.
  • zor zamanlarda dik durup yüze bakıp ;
    +ben daha ölmedim...
    dediği andır.
  • para gönderdiği an.
  • içten bir sarılmadan sonra onun da size aynı şekilde sarıldığında hissettiğim duygudur, böyle zamanlar her ne kadar az da olsa o an iyi ki babamsın dediğim zamanlardır, yani babanın baba olduğu zamanlardır. canım babacım...
  • hayatıma dair müdahalede bulunma hakkını kendinde görüp, hayatımı onun istediği yönde ilerletmek zorunda bırakarak, beni terk edip gittiği an. keşke daha önce gitseydi.
  • üniversite hakkındaki bütün kararlarınıza karşı çıkıp sizi yönlendirmeyi başaramadığı halde, ilk defa üniversitenin yurduna bırakıp dönecekken gözleri dolu ne olursa olsun arkandayım dediği andır.
  • henuz yasamadigim ve yasamayi ummadigim andir.
  • saymakla bitmez ki, en aklımda kalanı ise yardımcı erkek olarak amcamın, yardımcı kadın rolünde ise yengemin olduğu o unutamadığım olay.

    baştan söyleyeyim amcamı çok severim çok güzel adamdır, yengemi de severim ve yengem de beni çok sever. hani arada arayıp halimi hatrımı sorar falan. yengeden ziyade kendisini bir hala gibi görür benim için. öte yandan amcamın oğlu ise baya arkadaşım gibi bi adam. yarın harvarda falan gitse kıskanmak şöyle dursun ilk gidip, vay ibne iyi şovladın diyen ben olurum. geçelim olaya;

    ikinci kez össye girişim. neredeyse ilkiyle aynı puanı yaptım. yine çuvalladım yani. moralim daha bozuk olamaz. hani artık sıfırdan falan başlayamam çünkü sıfırırın altındayım, o kadar kolay değil yani. bir de olayın benim için önemi büyük çünkü vaktiyle çok iyidi falan derslerim ve çok sevdiğim babamın en mutlu anları beni okulda falan başarılı gördüğü anlardı ki hala da öyle. bir de belki ilkokul 2. sınıftan beri aynı mesleği yapmak istiyorum (istiyordum) ve bir bölüm vardı kazanmam gereken. ben bazen çok salak olduğumdan bu bölümü bir insan bir şeyi ne kadar çok isterse o kadar istedim ama istemekle kaldım, bu uğurda adam gibi oturup çalışmadık eşekliğimizden.

    velhasıl 2. kez olsun diyoruz arada şifre skandalı falan oluyor moraller bok, ben zaten duygusal adamım hemen pes ediyorum arada babayla kavgalar vs vs. ancak o yıl benden küçük kuzenim de giriyor sınavlara. çocuk da çok başarılı olup iyi bir derece kazanıyor. amcamlar gelmiş bize tee çanakkaleden. ben amcam, yengem, babam, annem oturuyoruz, konu kuzenimin ne kadar başarılı olduğu. bu kısımı uzun anlatamıycam çünkü trans halindeydim, en son şu oldu, amcamla yengem bizim eleman fizikten 1 boş mu bıraktı yoksa 1 yanlış mı yaptı tartışırken, yengem çantasından çocuğun sınav sonuç formunu çıkardı aaa sen haklıymışsın boş bırakmış, doğru doğru emin olamamış yoksa biliyodu cevabı hatırladım dedi. lan kadın baya baya bu gibi durumlarda hava atmak için oğlunun sonuç belgesini çantasında taşıyor.

    onlar bizim kuzenin başarısı üzerinden babama bildiğin hava atıyorlar. bu arada babam mesela benim çılgın attığım lise sınavından sonra ortamda aynı sınava giren başka bir çocuk varsa konu sınava gelse de değiştiren adamdı, diğer çocuk üzülür şimdi yazıktır diye. ne kadar yeğeni vs.si varsa her başarılarında ilk arayıp tebrik eden adamdır da. orta dereceden bir akrabanın çocuğu galatasaray lisesini kazanınca, çocuğun ailesi konuyla biraz alakasız olduğundan yazıktır diye çocuğu götürüp kaydettirmiştir liseye. arkadaşlarım bişekil başarılı olunca sevinen adamdır yine. nasıl diyim fenerbahçe maçında genç beykan gol atınca çok sevinmişti. adam genç insanların başarılı oluşunu görünce mutlu oluyor kim olursa olsun.

    ama onlar ne yaptı, yemin ediyorum hiçbir sebep yokken beni oraya gömüp babama sikimtrak bir sonuç üzerinden benim ve babamın çok sevdiğimiz çocuk üzerinden hava attı (çok iyi biliyorum kuzenim orda olaydı çıldırır anne n'apıyosun derdi) sanki yıllardır içten içe benle çocuğu yarıştırmışlar lan. sonra onlara çocuk beni geçince! zafer sarhoşu falan oldular.

    ben bu sırada allahım ben şu karakterdeki babama bu terbiyesizliğe maruz bıraktım ya belamı ver benim falan diyorum içimden. gerçekte yer yarılsa direk çivileme atlıycam içine. yüzümde ise kuzenin kimyadan ful çektiğini öğrenince "ne güzel ne güzel" gülümsemesi.

    neyse yarım saat sonra kalktı amcamlar, kızlarını almaya otogara mı ne gideceklerdi kısa oturmuşlardı bizde. onlar gitti, her zaman arabaya binip gidene kadar uğurladığım arkadan el salladığım, fb-gs laf atmaları yaptığım amcama sadece güle güle dedim gittiler. babam onları uğurladı iki dakka sonra yukarı çıktı. bi süre bakıştık ve ben 20 yaşımda zırıl zırıl ağlamaya başladım. anem beni öyle görünce gizlice ağlamak için dışarı çıktı. pederle face to face kaldık ve ben ağlıyordum. tuttu beni bir çekti kendine, bağrına bastı resmen, ben omzunda ağlarken, kafamı falan okşadı veeee;

    "lan serseri herif senin bi damla göz yaşından daha mı önemli lan bu sınav, ne ağlıyon. git ara en pahalı dershaneyi bul ona göndercem lan seni çok istiyosan"

    -- dı dı dı dııııııııııt --

    içimden lan baba diyorum yapma diyorum, adam adamlık yaptıkça ben mahçubyetten biraz daha ağlıyorum. tabii bu ağlamada 2 senenin birikmişliği de var.

    çok uzun anlattım ama bana bu kadar koyan başka bişey olmadı daha. allah daha büyüğünü vermesin de bir oğlun, babasını milletin hava atma sahası olarak görmesi çok tahammül edilebilir değil inanın.

    bu da böyle bir anımdır sözlük.
  • ne zaman üzüldüğünüz bir hatanız olduğunda her zaman şu cümleyi kullanması.
    -canın sağ olsun.
  • bir gün dostunla yaptığın sohbette*, babanın sana çok da öğüt vermediğini aktarırken, ölçülü ve tam zamanında söylenmiş iki lafla, yaşamında kendinle gurur duyacağın bir tutuma kavuşmana yol açtığını farkedip; "vay be ne kadar ölçülü ne kadar doğru söylemiş" sözlerinin dudaklarından döküldüğü andır. az sonra insan yanına koşuverip, sağol diye sarılmak ister kendisine.

    aktarılan bu olaya şahit oldum. dostumla ebeveynler ve çocuklarla iletişimleri konusunda laflarken, söz babasının bir öğüdüne geldi. unutulmamıştı, belli ki çok kereler üstünde düşünülmüş ve uygulanmıştı, hatta doğruluğu konusunda şüphe yoktu. ancak sohbetin gelişimi içinde, bu sözler kilit taşı gibi yerine oturdu. bir sessizlik oldu. ikimiz de sanki konuşmamızın o bölümünü en baştan düşündük. bu anda dostumun gözlerinde oluşan ışıltı çok farklı bir gururdan kaynaklanıyordu. azıcık şaşkınlıkla bezeli. karşısında ben yokmuşum gibi derinlere bakıyordu. dinleyici olarak kendimce saygılı bir şekilde bakışlarımı anlamsız bir nesneye çevirip sessizliği azıcık daha uzatmak gerektiğini düşündüm. konuşmaya başlayamayacak mahçup saniyeler biraz daha uzadı.

    şimdi o anı tekrar düşünüyorum da;
    şaşkındı ancak bu sözler ilk kez aklına gelmemişti. ya da böylesine anlatıp övünür duruma gelmek mi istememişti acaba, hani bazen insanlar övünür duruma gelince azıcık utanırlar, öyle bir şey hiç yoktu. olumsuz hiçbir şey hissetmemişim, sadece o sessizlik gerekliymiş. (zevzeklik etmediğim için sevindim.)

    üç beş saniye geçti.
    laflamaya devam için nefesler alındı. baktım, gurur duymalısın gibilerden. önemsizdi. babaya dairdi ilk sözler: çok doğru söylemiş, karşılıklı deniliveren. ve sohbet devam etti.

    aktardığım olay an ile tanımlanabilecek süreçten oldukça uzun oldu. başlıkta geçen an, böylesi bir durumda anlamını daraltıyor. babanın yaptıkları ve dediklerinin arkasındaki düşüncelerin anlık olmadığını farkedince insan, üzerinde uzunca düşünüyor. bu birkaç veya daha fazla saniyenin başlangıcı bir an var tabiki. eğer ardından şöyle bir düşünülüveriyorsa babanın baba olduğu da akıldan geçmektedir.
hesabın var mı? giriş yap