• bukowski "her yerde rahatsızım, kimsenin yanında mutlu değilim ama onlar farklı, onların yanındayken, mutlu oluyorum" -veya buna benzesin mesela- bir ifadesini barındıran shakespeare bunu asla yapmazdı adlı kitabında, barbet schroder'i ne kadar sevdiğini defalarca anlatır. barbet'le kucaklaştığı an bile onun için çok büyük bir yükten kurtulmak ve rahatlamaktır. bukowski, "aman barfly filme çekildi" diye sevinecek bir adam değildir, sadece o film yüzünden kendi cebine biraz para girsin yeter.

    aynı kitapta, filmle ilgili "beğenmiyorum" gibi bir söz söylememiş, aksine, "barbet'in sinemasını seviyorum" demiş, uyduruk bir makineyi kurup beraberce filmi izlemişlerdir.

    "murder by numbers" 'a göre değerlendirirsek, adamın kafasının karışık olduğu ve zorla film çektiği belli oluyor. film dikkatsizliklerle dolu, belki psikolojik-gerilim adına bir şeyler deneniyor, kriminoloji ile ilgili bayağı araştırma yapılmış fakat, oyuncular berbat, oyuncuların oyunculuk yapmasına fırsat bile vermiş, oynayacakları rolü giydirilmişler, karakterlerin hikaye dışında, bir hayatları, karakterleri yok, hatta aileleri olduğunu bile son dakikalarda anlıyoruz, hatta ailelerinin, çocukların karakterlerinde etkili olduğunu.

    film çeksin ama karmaşık film çekmesin, romantik komedi veya jeremy irons'lu aşk filmleri çeksin.
  • oyle fazla ciddiye alinanlar yonetmenler arasinda sayilmayan iran dogumlu yonetmen. `kantin kuntin filmleri vardir elbette ama tum filmerini bukategoride saymak ayip olur. reversal of fortune * gibi baska cici filmleri varsada ilk genclik yillarimda bana duzine ile fantezi* kurmama olanak tanimis olan single white femalei yuzunden bile ayri bir sevgim vardir.
  • müzikleri pink floyd tarafından yapılmış iki filmi de olan yönetmen.. bu filmlerden biri more diğeri de the valleydir..
  • isviçreli jeolog bir baba ve alman hekim bir annenin çocuğu olarak tahran'da dünyaya geldi. çocukluğunun büyük bir kısmı kolombiya'da geçti ki bu onun ileride la virgen de los sicarios'u filme çekmesinde büyük bir etkendir. henüz 11 yaşındayken annesi ile babası ayrılınca paris'te ikamet etmeye başladı ve büyük bir tutkuyla sinemaya bağlandı.

    1962 yılında henüz 21 yaşındayken eric rohmer ile beraber kurduğu prodüksiyon şirketi ile nouvelle vague'a önemli katkıda bulundu. birçok rohmer filminin yanı sıra jacques rivette'in bazı filmlerinin de yapımını bizzat schroeder üstlenmişti. 1969 yılında ilk kez kameranın arkasına geçip more filmini yönetti. yönetmenliği hep tartışıldıysa da reversal of fortune ile bir adet oscar adaylığı var. bunların yanı sıra la boulangere de monceau filmi ile başlayan bir oyunculuk kariyeri olduğunu da eklemek lazım. son zamanlarda vizyona giren the darjeeling limited ve paris, je t'aime filmlerinde de boy göstermişti.
  • barfly filminin haklarını cannon films'den serbest bıraktırabilmek için elektrikli testere ile şirket binasına gidip, testereyi çalıştırıp, parmağını kesmekle tehdit eden, ve istediğini alan yönetmen. bu gerçek hikayenin kurgusal bir versiyonu charles bukowski'nin "hollywood" adli romanında da geçer.
  • bu adam ibiza 'ya asik olmus. bizi de etmek icin elinden geleni yapiyor
    (bkz: more)
    (bkz: amnesia)
  • metres filminde daha önce görmediğim şeyler görmeme vesile olan kişi . (bkz: gerard depardieu) yakışıklılığı .
hesabın var mı? giriş yap