• çok kolay diye başlanılıp, ilerleyen zamanlarda altından kalkılınamayacağının düşünülmesine sebep olurlar. iş aslında zordur ama insanın kendine güvenmesinden dolayı "eee ne olacak bunu yapmaya" demesiyle her şey başlar, gelişir ama sonuçlanmaz.
    bir dahaki basit gördüğü işe başlama konusunda tereddüte düşürür, iki kere düşündürür. bazen de insanı iş yapmaktan soğutur ve "ya yine başaramazsam" korkusuyla elini o tür işlere bulaştırmamasıyla çözüm bulunulduğu düşünülür.
    otobüste yolculuk ederken sıcak nedeniyle pencereye yönelinir, açayım da herkes bir nefes alsın diye düşünülür. tek yapacağı uzanıp çekmektir ama o pencere sıkıştıysa eyvah eyvah... ya daha da uğraşacak ya da sıkışmış diye bırakacaktır. düşünmeye başlar:
    *zormuş lan bu... ya ben bıraktığımda başkası davranıp pencereyi açarsa? ya açmaya uğraşmaya devam etmeme rağmen yine de beceremezsem? üff... kızlar kikirdemeye başladı bile.

    görüldüğü gibi insan ilk önce işi yarım bırakmak ve devam etmek arasında seçim yapmak zorunda kalıyor. gerisi, yapılan iş dışındaki düşünceler. bir dahaki yolculuğunda pencere kapalıysa, muhtemelen hiç yerinden kımıldamayacaktır. çünkü pencereyi açmak onun için artık risklidir.*
  • ornek olarak, issiz olmak ve is bulmak verilebilir. hatta bu orneklerin sayisi cogaltilabilir.
  • ders çalışmak, planlar programlar kolay yapılır.masa başında oturmak zor gelir sonrada.
  • maydonoz ayıklamaktır. bir türlü hangilerini alıp hangilerini atmam gerektiğine karar veremiyorum. pek çok deneyimim oldu, hala bir teknik geliştiremedim. mesela annem sarı, soluk gibi olanları at diyor. iy güzel de, hangisi sarı ki bunun, basbaya yeşil hepsi. sarı maydonoz mu olur yahu. sonra soluk olanları atmaya kalksam hepsi soluk gibi zaten, bir demetin yarısı çöpe gider. diyeceğim o ki, ev hanımlığı zor iş, yapabilenin önünde eğilirim. kendi yemeklerimi yapmaya başlayana kadar maydonoz ayıklamakla ilgili ilerleme kaydederim umarım. en olmadı, bütün paramı yemeksepeti'ne bayılcam.
  • (bkz: davul çalmak)

    çoğu kişi ilk defa davul çalan birini gördüğünde "çok kolay lan, bende çalarım ne var. göster bir ritm atayım." der. fakat davula oturduğunda hiçbir bok yapamayacağını anlar.
  • mutfak dolabı silmektir. bence evde yapıalabilecek işler zorluk sırasına sokulsa açık ara birinci gelir( farklı bi şi diyeni döverim).

    hayriyehanımbenimcanım, süper über insan, muhteşem varlık geldiğinde yarım saate yapabiliyor bu işi. kendisi için özel temizleme bezleri aldıydık, hem de öyle bi şi eklemeden siliyordu. hem de negzel, arada kafasını çevirip bana da laf yetiştiriyordu. ta ki o karanlık güne kadar...(korku filmi gibi ama değil gibi)

    - yavrum benm işlerim var, gelemeyeceğim ben bu cumartesi. haftaya hallederim. olmaz mı?
    + ya hayriye abla yarın ufaklığın cemiyeti var, nasıl olacak?
    - ah be kızım, ben de yazlığa(ki varöylebişi) gidecektim doktor beylerle.
    + oy oy oy, tamam peki.
    - başkası da bulunmaz ki bu saate, hay allah nasıl unuttum
    + tamam hayriye hanımcım, biz halletmeye çalışırız.

    bekle çalışırız. sanki hep sen temizliyordun. gerzek. üstelik anneme de dedim ki, mutfak dolaplarını ben hallederim. gerizekalı salak! daha o zaman belliymiş benim ne olacağım. ay neyse. efem herkesler bi tarafa dağıldı evde. herkesler bi işin ucundan tutuyor. ev deyince de malikane sanılmasın bu arada, dağıldı falan dedim diye, ev yüzaltmış m2 bi ev. ama şöyle düşünün, iki oda bi salon.

    telefon görüşmesinin içeriğin evdekilere açıkladıktan sonra gayet iyi niyetle girdim mutfağa. aldım marc ve türevi şeylerimi, temizlik kraliçesi olucama anasını satiiim. heh başladım. yahu siliyorum siliyorum, olmuyo. ayol aynı şeyler, hatta ben fazla olarak deterjan da kullanıyorum.

    hayriye hanım hem bana laf yetiştirirdi, hem de şıkır şıkır silerdi. nasıl oluyodu da oluyodu? pek sevgili hayriyehanımbenimcanımın bütün dolapları sildiği zaman diliminde ben sadece bi(rakamla 1) dolabı bitirebildim. hepsini silmem dört buçuk(rakamla 4.5) saatimi aldı. tabi bitimde benim kollar haşat olmuş, ben de sinir krizi geçirmek üzereydim.

    bu arada evdekiler, çoktaaaan işlerini bitirip dışarı çıkmışlardı bile, alışverişe.

    bense, zavallı-gariban-yorgun-argın kişi, vileda kovamla sigara içiyorduk.

    yazarın çok önemli notu: "amaaaaaaan nolucak yahu iki dolap değil mi, siliverirsin yarım saate" diyenlere kanmayın. sadece gülüp geçin.

    çok önemli ikinci not: hayriye hanıma göre hareket edin, cemiyetlerinizi ona göre yapın.
  • kaldırımın kenarındaki yüksek taşlar üzerinde dengeli yürümektir efenim. ya da ben beceremiyorum.
  • gereğinden fazla ağır bir rulo fırça ile boya yapmak.
    "20 dakikada bitirir çıkarız" diye başladığınız oda 2 saat geçer de çıkmaz kötünüzden.
    büyük konuşmamak lazım yani.
    ve fakat iş bitince eşinizin yüzüne yansıyan mutluluğa paha biçilmeyeceğinden, şikayet de etmemeli insan.
  • kesinlikle perde takmak, allahsız kornişler perdeyi bağrına basmakta o kadar inatçılar ki anlatamam, karşılıklı küfürleşmeler sonunda yine galip gelen benim ama çok zorluyo şerefsiz korniş.
  • çoğu zaman ve kişi için düşünmek
hesabın var mı? giriş yap