hesabın var mı? giriş yap

  • bir türlü bulaşmaya cesaret edemediğim sistemdir. şimdi tamam ben ispanya’daki, italya’daki, ingiltere’deki bir eve gidip kalabilirim, sanki bunda sıkıntı yokmuş gibime geliyor da şimdi ben elin fransız’ına, japon’una, alman’ına nasıl alt kattaki komşuya dikkat et, tv’nin sesini çok açarsan alttan süpürgenin sapıyla vurur diyeyim? yemek pişirirken mutfak camını açmazsan fayanslar terliyor, akan suyu tutması için kenara koyduğum bezi her gün mutlaka sıkmalısın diye nasıl tembih edeyim? banyoya girerken yerdeki banyo örtülerini topla, duşakabin sızdırıyor nasıl denir? balkonu iki günde bir akıt mutlaka, balkondan karınca geliyor açık yerlere tıkadığım peçeteleri çıkarma sakın, lavaboya bulaşık koyma, deliği tıkayıp koku yapıyor, sifon tam çekmiyor, sıçtıktan sonra fırçayı da kullanarak müdahale et nasıl denir lan?!

    giremiyorum bu siteye bir türlü, elin amerikalısı bana koloniyal tarz evini sunarken ben ona apartmanın kapısına toplaşan gençlere bulaşma pıçağı takarlar diye nasıl diyeyim?

  • çok değil 20-25 yıl sonra bu yeni doğan bebekler büyüyüp bir de onlar çocuk yaptığında işte o zaman durumun vehameti ortaya çıkacak. türk halkı, türkiye'de azınlık olacağı günleri görecek.

    edit: bazı arkadaşlar diyor ki “bu veriler istatistiksel olarak hiçbir anlam ifade etmez.” açın o zaman kaç milyon suriyeli bu ülkede var ve doğurganlık hızına bakın.

    2018 yılında gerçekleştirilen türkiye nüfus ve sağlık araştırması (tnsa-2018) verileri

    doğurganlık hızı: 5.3, sene 2018.

    görsel

    görsel

    siz oturduğunuz rezidanslardan nasıl çoğaldıklarını göremezsiniz. biraz arka mahallelere inerek bu grafiklerin kat ve kat üstünde olduğunu kendi gözlerinizle göreceksiniz.

    edit 2: bir de böyle yazanlar var:

    görsel

    tercih sizin. sen öyle diyorsan öyle olsun.
    ama ben hiç ammar el bekir isminde bir türk görmedim. yine de sen bilirsin.

    edit 3: faşist olduk aq.

  • mozambik tekniği, bir tabanca kullanma tekniği. klasik iki göğüse bir kafaya tekniğinin ismidir. afrika'nın, güney batı kısmında, 90'ların başına kadar sürmüş olan, angola ve güney afrika ekseninde dönen, zimbabve, tanzanya, nambiya, uganda, mozambik ve birçok ülkenin, militan ve askeri güvenlik şirketini dahil olduğu, bir tarafın batı, bir tarafın doğu bloku tarafından desteklendiği, on binlerce küba (evet küba) askerinin gönderdildiği, toplamda 30 yıldan fazla süren geniş çaplı bir eş zamanlı savaşlar dizisi yaşandı. savaşın neticesinde bu ülkelerde hala doğu yanlısı rejimler var ve nato vb. herhangi bir batı gücü yok. bunu sebebi angola'da, sovyetler ve mpla'nın başı çektiği tarafın, sahada muazzam başarılar kazanmış olmasıdır.
    her neyse, 1978'e kadar var olan, rhodezya isimli devletten olduğu bilinen bir paralı asker, amerikan ve antikomünist milislerin tarafında savaşmaktadır. mozambik, maputo'daki hava alanında, kendisinden 10 adım uzaktaki bir, mozambikli frelımo milisi ak-47'sini paralı askere doğrultur, asker milisin göğsüne browning hp35'yle iki el ateş eder, hala ilermekete olduğunu görünce kafasına da ateş ederek milisi öldürür.
    handgun uzmanı ve gunsite academy'nin kurucusu, jeff cooper, bunu ayrı bir tabanca kullanma metodu olarak öğretmeye başlamıştır. göğüse yapılan iki atıştan sonra, kafaya yapılan atışta, kurşunun omurilik soğanına ilerlemesi için, hedefin üst dudağı ve gözlerinin arasında hedef alınmalıdır. mükemmel bir atış hedefi yere düşmeden öldürebilir.
    ingilizce litaratürde mozambique drill, yada double tap olarak geçer.
    örnek 1
    örnek 2
    4 kasım 2016'da, king faisal hava üssünde, üç yeşil bereli, orada görevli olan bir ürdün askeri tarafından öldürülmüştü. konvoydaki arabalardan yeşil olanının arkasındaki beyaz arabadaki iki amerikalı arabadan inemeden öldürülüyor. ürdünlü asker yarı otomatik m-16'sıyla ateş açmaya devam ediyor. yeşil bereliler önce arabaların yanındaki, daha sonra da gerideki bariyerlere siper alıyor. 5:24'te asker bariyerlerin üzerine koşmaya başlıyor, bir amerikalıyı daha vururken, diğeri 5:29'da mozambik tekniği stiliyle ateş açıyor, ama ürdünlüyü kafadan vuramıyor. neticede etkisiz hale geliyor. ürdünlü olan hayatta kalmayı başarırken vurulan diğer amerikalı da ölüyor.
    1980 yılından beri lapd (los angeles police department) swat personeline bu teknik öğretilmektedir.

  • gökhan özen'in tatilyada çektiği klibi gördükten sonra tatilyadan soğumuş nesildir... şaka lan şaka kim takar gökhan özen'i su kaydırağından her aşağı inerken üstünüze su sıçraması paha biçilemez bir keyifti.

  • fetöcülükten, pkk lığa, pontusluktan şu an ki durumu sözde ölüme sebebiyet vermede.
    bundan sonraki suçunu da dört gözle bekliyoruz.
    malum seçime 10 gün var. en az 5 suç daha yüklerler bu adama.

    ulan palu ailesi bu kadar şuç işlememişti.

  • samimi iki arkadaş inşaat mühendisliğinden mezun olurlar. biri çalışmak için yurt dışına gider diğeri devlet memuru olur...

    beş yıl sonra yurt dışındaki arkadaş diğerini çağırır ve son derece lüks, havuzlu bir malikanede ağırlar.

    memur olan arkadaş sorar;

    - sen ne kadar ücret alıyorsun?

    - 8000 dolar...

    - iyi de bu malikane ne kadar?

    - 1,5 milyon dolar.

    - nasıl oluyor bu iş?

    - şu karşıdaki köprüyü görüyor musun?

    - evet...

    - köprünün korkulukları 3 cm kalınlığında olacaktı.

    - eeee?!

    - 2 cm olmasına göz yumdum, böylece bu malikaneyi aldım.

    bir yıl sonra memur olan diğerini çağırır. boğazda bir yalıda ağırlar.

    yurtdışında çalışan arkadaş şaşırır sorar;

    - sen ne kadar ücret alıyorsun?

    - 5000 türk lirası...

    - bu yalı ne kadar?

    - 60 milyon tl...

    - nasıl oluyor?

    - şu karşıdaki köprüyü görüyor musun?

    - hayır ...

  • eğer gece ağrılarım yoksa,
    vücudum uyuşmamışsa uyuyabilmişsem;
    gece mide bulantısıyla uyanıp kusmamışsam, sabah yemek yiyebilmişsem…
    aynaya baktığımda saçlarım varsa ve kaşlarım kirpiklerim.
    ne çok şeye sahibim?

    ne çok şeye sahibim.
    bu dünyada su içerek aldığım kemoterapi ilaçlarını atmam gereken fakat bir yudum su içemediğim, çünkü midemin almadığı zamanlar da yaşadım.

    normalliğin, rutinin sihrine hep inandım. ancak standart donanımlara sahip her insan gibi düzgünce uyuyup uyandığım dağınık saçlı sabahlarımı çok özledim. çok özledim.

    bir sabah kanser oluyorsunuz ve söylendiğiniz tüm normalleriniz hastanenin camlı vitrininde unutulmuş kurumuş bir çiçek gibi solup gidiyor.

    kemoterapiye gittiğim günlerde hastanenin camlı vitrininde, sevinçle yollanmış ama sahibine ulaşamadan solmuş çiçekleri her gördüğümde aklıma kendim geliyor.

    kendime not: yaşamanın kolay olmadığı bu hayatta en önemli şey kendimim. vitrinimdeki çiçekleri asla soldurmayacak, kendimi asla söndürmeyeceğim.