hesabın var mı? giriş yap

  • herhangi ölümcül bulaşıcı bir hastalığın, tüm dünyayı etkileyecek “küresel” bir boyuta ulaşmasıdır. yakın tarihimizde bunun birçok örneğini de gördük. domuz gribi veya kuş gribi bir pandemi örneğidir.

    amerika’da türk bir ilaç şirketinin yönetiminden öğrendiğim kadarıyla çok yakında dünya çapında ölümcül büyük bir salgın gerçekleşecek. salgını yapacak olan kişilerse aralarında bill gates gibi zenginlerin bulunduğu, dünya nüfusunu azaltma projesinin mimarları olan bir grup. hatta daha bu salgın hastalık dünyaya yayılmamışken aşılarını bile üretime geçirdiler. “kulağa çok komplo teorisi gibi geliyor” dediğinizi duyar gibiyim. ama değil malesef. hatta türkiye cumhuriyeti olarak yaklaşık 2 hafta önce bunun hazırlıklarını başlattık.

    konuyla alakalı cumhurbaşkanlığı’nın resmi gazete’de yayınladığı 2019/5 sayılı genelgeye
    şuradan ulaşılabilir:

    cumhurbaşkanlığı genelgesi

    yanı başımızda bulunan yunanistan’da bu salgın hastalık küçük çapta denenmekte. ve yunanistan’da ani ölümler gerçekleşmekte.
    bu olayın türk medyasında yer bulmaması ise işin ilginç tarafı. internette arattığımda haberi sadece haber türk’ün şubat ayında verdiğini gördüm.

    haber türk ilgili haberi

  • türk kahvesi denilen şey bir zamanlar gerçekten de türktü, çünkü kahve yemen'de yetişiyordu ve yemen 110 yıl öncesine kadar türk toprağıydı.

    sabah yenilen yemeğin adı kahvealtı. amaç kahve içmek, yediğin şey de kahvenin altına yeniliyor, kahve mideyi yakmasın diye. dünyada eşi benzeri var mı bu ibarenin bilmiyorum. günün ilk öğününün adını kahveyle ilişkilendiren başka bir kültür ben görmedim.

    tabi arabistan elden gidince, kahve ithal etmek pahalı olduğu için karadeniz'de çay üretimi başlamış. karadeniz çayı da orijinal çay değil tabi ama biz alıştık. ben alıştım en azından. çin, hindistan, sri lanka çaylarını sevmiyorum. darjeeling first flush bulursam içerim o ayrı tabi. yoksa zift gibi seylon çayını ne yapalım.

    şunu da söyleyeyim, karadeniz çayı gerçekten kaliteli çay olsaydı onu da bulamazdık, çünkü ihraç edilirdi ve tıpkı fındık gibi, badem gibi türkiye'de yetişmesine rağmen ulaşılması zor bir ürün olurdu. karadeniz çayını bizden başka kimse içmediği için uygun fiyata alabiliyorsunuz. kıymetini bilin.

    şu anda da döviz sıkıntısı olduğu için öyle kahve ithal edilecek içilecek filan bunları unutmak lazım. çaya devam. zaten iyi kahve türkiyeye gelmiyor. içtikleriniz çöp.

    bir süre önce yurtdışından iki kilo çekirdek kahve sipariş ettim, gümrükteki adam bana "türkiye'de kahve mi yok?" dedi. sanki türkiye'de kahve yetişiyor. konteynerle getirene de aynı soruyu sorabilir mi acaba? biz içimlik iki kilo getirdik diye olay oldu. bu millete laf anlatmaktan yorulduğum için haklısın hocam dedim, vergisini ödeyip geçtim. bu da böyle bir anımdır.

  • bir gece sofrada atatürk misafirleriyle otururken, ekmeğe bir kuruş zam yapılacağı hakkında bir mevzuu açıldı.

    yapılacak zam hakkında herkes bir fikir beyan ediyordu. tartışmalar sürerken, atatürk “durun bakalım, bizim sofracıbaşımız ibrahim’in de fikrini alalım, o halk çocuğudur. bu hususta bakalım ne diyecek ?” dediler. sonra ibrahim’e dönüp “söyle bakalım ibrahim, bu ekmek zammına ne diyorsun ?” diyerek cevabını beklediler.

    ibrahim bey arkadaşımız “paşam, ekmek fakir fukara halkın başlıca gıda maddesidir. bu itibarla yapılacak 1 kuruşluk zam zengin tabakayı zaten ilgilendirmez. halk tabakası ise günde üç dört ekmek yer, bu da cebinden 3, 4 kuruş fazla çıkması demektir. zengin ve varlıklı olanlar esasında francala yer. onun için yapılacak zam, ekmeğe değil, francalaya ve buna mümasil diğer yiyecekler olan pasta, börek, çörek, bisküvi gibi varlıklı insanların yedikleri unlu mamullere yapılmalı” dedi.

    atatürk sofrada bulunanlara dönüp “ibrahim’in söylediklerini işittiniz mi?” diye sordu.

    -“evet, işittik”.
    -“o halde biz de ibrahim’in fikrine iştirak edelim ve ekmeğe yapılacak 1 kuruşluk zammı kabul etmeyelim”

    atatürk’ün yanıbaşında - çankaya köşkü kütüphanecisi nuri ulusu’nun hatıraları - derleyen mustafa kemal ulusu- doğan kitap

  • ne güzel lan .ben almanyada burs almadan butun parayi kendim karsilamak icin 3 4 gün (gece vardiyasi)calisiyorum ki dönemimi uzatabileyim diye .kursum aksiyor, verimli ders calisamiyorum millet para dileniyor resmen. ben yapamam böyle bir sey utanirim, yediremem kendime.ne güzel 2 günde 50.000 dolar bagis almis ,ben de burda saatligine 10 euroya calisiyorum.bir salak biziz herhalde amk.

  • siyasal islam bu işte, adamlar o kadar beceriksiz, o kadar zekadan yoksun ki s400 alıyor ne aktive edip kullanabiliyor ne dekatlardır tasarımına üretimine ortak olduğu, parasını ödediği f35’leri alabiliyor. salgın oluyor hem ekonominin anası sikiliyor, hem hasta sayıları rekor kırıyor. hem amerika’nın ekonomik yaptırımını yiyip, doğu akdeniz’de köşeye sıkıştırılıyor hem rusya’dan üstü kapalı ambargo yiyor. suriye iç savaşını körüklüyor, bölgede de-facto özerk kürt bölgesine sebep oluyor. avrupa’nın birbirine girdiği, sert sınırları tartışıp neredeyse birliğin dağılacağı dönemde 3-5 milyar dolar için adamlara giden suriyeli mültecisini alıyor, üstüne avrupa’dan yaptırım tehdidi yiyor. bu arada aynı mültecilere bakabilmek için avrupa’dan aldığı desteğin onlarca misli para harcıyor. tam bir şamar oğlanına döndük. bu böyle uzar gider. bu adamlar ancak ülke içinde caka satabilir ülke sathının dışına çıktıkları anda hakettiği muameleyi görür.

    (bkz: siyasal islam kanserdir)

  • tarihin ilk pili olduğu hakkında söylentiler olan alettir.

    şöyle ki: bağdat pili olarak anılan düzenek, 13 cm yüksekliğindeki, orta kısmı bombeli bir kil kap ve içindeki, demir bir çubuğun etrafına sarılmış, altı kapalı bakır bir rulodan oluşuyor. içine sirke gibi sıvılar doldurulduğunda bir akım uretebiliyormus. mö.250-ms.224 ya da ms.224-640 dönemlerine ait olduğu düşünülüyor.elektriğin icadından çok çok önceye dayanıyor yani...

    araştırmacılar bu pilin piramitlerde kullanıldıgını iddia ediyor cunku piramitlerin içlerine hiyerogliflerin yapılması için ışığa gerek vardi ve piramitlerin içlerinde herhangi bir meşaleden kalmış is veya benzeri bir iz bulunamadı.

    kimi iddialara gore ise bu pili icad eden medeniyetlerin bunun pil olduğunu bile anlayamadıkalrıdır.tabi bunların hepsi birer iddia olarak kaldı.
    kısacası, bağdat pili elektrokimyasal bir düzenek olsa dahi, bunu yapanların aygıtın nasıl çalıştığını bilmiyor olmaları büyük olasılık.durum boyle ise, elektriği keşfetmis olduklarını söylemek zor.

  • benim de sürekli yaptığımdır. tam tersi yapmamak garip geliyor. oradaki insan üç kuruş maaşa akşama kadar senin benim artıklarımızı düzeltmekle meşgul oluyor. en azından benım dağıttıklarım için yorulmasın istiyorum.

  • nodullu detone sesiyle sarkici oldugunu iddia eden, baldir bacak sov ile averaj turk erkeginin zevkine hitap eden, fingirdeyip insanlara laubali ve densiz satasmalariyla eglendirici ve cekici oldugunu sanan, sagduyu sahibi insanlarin seyretmeye dayanamadigi artis namzedi

  • kentsel dönüşümde yıktığı evlerin parasını peşin verip (isteyene para, isteyene yeni ev,ev isteyip parası yetmeyene ev gerisini taksit) bütün evi ücretsiz (belediye fen işleri ile) yıktıktan sonra pencere,kapı,baca,demir gibi para eden şeyleri ev sahibine verip molozu 5 kuruş almadan kaldırıyor ise belediye chp'lidir.

    100 binlik eve 47 bin fiyat çıkartıp üstüne 8 binde (hafriyatçı taşerona) ev yıkma ve moloz taşıma parası alıyor ise akp'lidir.

    edit: tomalara su vermiyor ise de chp'lidir.