hesabın var mı? giriş yap

  • attila ilhan'ın hangi sol kitabında idi sanırsam, şöyle bir olay vardı:

    fransız sosyalist partisi lideri jean jaures, metro beklemektedir. biraz ötesinde de işçiler. metro geldiğinde, işçiler haliyle 3. mevkiye yol alır, jean jaures 1. mevkiye. bunu gören işçiler "oldu mu yoldaş. biz seni de buraya, aramıza, 3. mevkiye beklerdik" derler. jean jaures'in cevabı müthiştir: "bizim kavgamız, ben de 3. mevkide yolculuk edeyim diye değil, sen de burada, 1. mevkide seyahat edesin diyedir yoldaş. bunu sakın unutma!"

    olayla ilgisine gelince..tekel işçilerinin ne kadar maaş aldığını bilmiyorum. çok da ilgilenmiyorum zaten aldıkları maaş miktarıyla. olay tekel işçilerinin aldığı maaş değil çünkü. ancak illaki maaş söz konusu yapılacaksa, tekel işçisi çok maaş alıyordu diyene kadar, biz neden az maaş alıyoruz denmeli bence. bizim kavgamız herkes az maaş alsın diye değil, herkes daha çok kazansın, daha insanca yaşasın, kazanılmış hakları gasp edilmesin diyedir.

    bu da sakın unutulmasın.

  • çok değil 10 sene sonra; bunların bir tanesi bile referandumda evet oyu verdiğini kabul etmeyecek ona yanıyorum.

    gidin sorun büyüklerinize. %91.37 evet oyuyla kabul edilen kenan evren anayasasına evet dediğini kabul eden bir kişiyi bile bulamayacaksınız.

  • atakan tam bir cehape zihniyetiyle büyümektedir. bol bol kitap okumakta ve başörtülü annesine saygısızlık yapmaktadır.

  • hala türk silahlı kuvvetleri başlığında ayinler yapanlara duyurulması gereken taziyedir.

    tsk 2008-2011 arasında bahanelerle derdest edildi; temmuz 2011'de de ışık koşaner ve kuvvet komutanlarının da istifasıyla lağvını gerçekleştirmiş bir kurum.

  • normal olandır.

    para duruduğu yerde hegün %10 değer kaybettiği sistemlerde, hiperenflasyon durumunda gerçekleşir.

    herkes parayı şimdiden harcama, alabileceğine alma yarışına girer. bunda garip olan hiçbirşey yoktur.

    tem kavacık kavşağında köprüden önce son çıkış yazıyor ya. he şu anda kriz o noktada, az kaldı ama o kavşak geçildi geçilecek. işte o zaman görürsün kimse bir şey satın alabiliyor mu, evde aç aç oturuyor mu..

    bu krizden çıkmanın artık tek yolu da, erken seçimdir. başka da hiçbir çözümü yoktur.

  • türkçe konuşup yunanca yazan bir azınlığın dili imiş bir zamanlar. bu azınlığın kökenleri hakkında iki teori mevcut:

    a) anadolu'ya gelip bizans imparatorluğu için paralı askerlik yapan ve kimi haçlı seferleri'ne de katılan kıpçak, tatar, peçenek kökenli türkler. turcopoles olarak da anılan bu türkler daha sonra vaftiz olarak ortodoks kilisesine bağlanıyorlar ve bu vesile ile karamanlıca doğuyor.

    b) türklerin anadoluya gelmesi ve hakim olmasıyla beraber, istanbul, trabzon, iznik, izmir gibi belli başlı merkezler haricinde yaşayan rumlar zaman içerisinde müslümanlaşmasalar bile türkleşiyorlar ve karma bir dil konuşmaya başlıyorlar. ortodox oldukları ve öteden beri yunan alfabesi'nin kilisenin kullandığı yazı tekniği olması dolayısıyla dil türkçe olsa bile alfabe yunan alfabesi olarak kalıyor.

    şimdilik biliminsanları arasında daha popüler olan teori ikincisi. dilin adı konusunda henüz bir birliğe varılmış değil. karamanlidika, karamandlika, karamanlı, karaman türkçesi gibi varyasyonları da var. 1923 nüfus mübadelesi sonrasında tüm dünyaya yayılıyorlar ve türkiye'de konuşan kimse kalmıyor (kimi yaşlı insanların konuşmaya devam ettikleri söyleniyor ama hem aradan geçen zaman ile bu yaşlıların artık hayata göz kapamış olmaları, hem de bu dilin belirleyici unsurunun alfabesi olması göz önünde bulundurulursa, bu dil artık türkiye'de ölü bir dildir).

    türkiye haricinde ise kaderi henüz tam olarak belli değil ancak korkarım ki türkiye'de olduğu gibi kaybolmuş yahut kaybolmanın eşiğinde olan bir dil. kıbrıs rum kesimi ve yunanistan'da hala konuşan ve yazan olup olmadığına dair bir bilgiye ulaşamadım (bilgisi olan varsa belirtsin, bu girdiyi düzeltirim). dil üzerine çalışmalar başlamış. türkiye'den selenay aytaç ve yunanistan'dan constantina constantinou bu dilin dünyadaki izlerinin peşine düşmüşler ve örnek çalışmaları dünya kütüphanelerinden ve kataloglardan bulup, düzenleyip yeniden kullanıma açmaya çalışıyorlar. bu dil üzerine yaptıkları çalışmaları özetledikleri bir panel konuşması için bkz

    bir vesile ile bu başlığa yolum düşmüştü ama tatmin edici bir bilgiye ulaşamayınca oturdum araştırdım ve bulabildiğim şeyleri paylaşmak istedim. kuru kuru milliyetçilik yapmakla olmuyor ve şu dilin hazin hikayesi bizim bir ayıbımızdır. herşeyi, insanlığı, medeniliği geçtim, bizim kültürümüzün bir parçasını kendi kendimiz ademe (ademiyete) mahkum etmişiz resmen.

    konuyla alakalı vikipedi sayfasını da koyuyorum ilgi duyanlar için.