hesabın var mı? giriş yap

  • kadınları zayıf varlıklar olarak gören tarikattır. onlara göre şeytan kolaylıkla kadın bedenine girip onu yönlendirebilir. bu yüzden kadınlarla mümkün olduğunca az bir araya gelmek gerektiğine inanırlar. onların sözüne inanılmaz, fikirleri sorulmaz. evliliklerde bile erkek gerekmedikçe kadınla aynı ortamda bulunmaz. özellikle kendi içlerine kapanıp ibadete yoğunlaştıkları dönemde (içe kapanma /rizayet) erkekler asla kadınlarla görüşmezler, aynı odada bulunmazlar (eşleri dahi olsa). çünkü bu dönemlerde erkeğin yoldan çıkarılmaya en açık zaman olduğuna, şeytanın onları yoldan çıkarmak için her yolu deneyeceğine inanırlar. şeyh kadınlarla asla konuşmaz, kadınalr şeyhin huzuna asla çıkamaz.

    kız çocukları anlamlı cümleler kurabilmeye başladığında (herhalde 4-5 yaş civarına denk gelir) tesettüre sokulurlar ve erkeklerin gözünden uzak tutulurlar. buna erkek kardeş, kuzen, baba gibi yakın akrabalar dahildir. erkek çocuklar ve babanın hizmetini anne görür, kız çocuklar ortaya çıkmaz. kız çocukları ergenliğe eriştiğinde beklenmeden şeyhin uygun gördüğü biriyle evlendirilir.

    bu tarikata göre eğitim denilen sadece dini eğitimdir. çünkü dünya allah'ın krallığıdır. bu dünya'da sadece allah için yaşanır. o yüzden dini bilgiler harici bilgiler öğrenilmeye değmez. kadınlar erkeklere göre çok daha kısıtlı bir dini eğitim alırlar. bu eğitim genel ev düzeni ve ibadetlerin nasıl yapılacağı ile ilişkili şeylerdir.

    kaynak: karanlığın ayak sesleri kadirilik, ismet zeki eyüboğlu

  • ikisi de olacak yavrum bebegim benim ikisini de yapacak halk. akp'den kurtulmayi isteyen istedigi gibi kutlayacak.

  • eskiler hakkinda ne dusunuyordur bilemem ama sirada bekleyen caylaklarin neler dediklerini, neler dusunduklerini az cok tahmin edebiliyorum.

    onay bekleyen caylak 35060...

    simdi usendim aramaya, zamaninda bir moderator su minvalde bir sey demisti; "sozluge pozitif etkisi olacagina inandigimiz, tanidigimiz ve guvendigimiz kisilere taniyabiliyoruz bu onceligi". entryler uzerinden gitmeyeyim ama boyle pozitif katkinin mina koyim. caylaklik entrylerini bile siliyorsa bu torpilli... boyle mi oluyor ulan pozitif katki? bahanelerinize selam olsun sizin.
    ha derseniz ki "can ciger kuzu sarmasiyiz, verdik. sanane ulan?", "caniniz sagolsun"'dan baska ekleyecegim bir sey olmaz. ben ne dersem ayni halti yapmaya devam edeceksiniz cunku.

    karti kim verdi bilmiyorum ama eksi sozlugun en cok da bu kart dagitma hakki olanlarina kilim bu sebepten dolayi (muhtemelen sadece moderatorler ve hatta sadece bazi moderatorler).
    torpil mina koyim bu? sen burada yapiyorsun, sonra baska yerde karsina cikti mi avazin ciktigi kadar bagiriyorsun; "hakkimi yiyorlar", "x partisi tum kadrolari tutuyor", "bu ne bicim devlet" diye. bu ne perhiz be oglum? sayet torpili isteyen yazarsa, onun icinde gecerli soylediklerim.

    ne diyim abicim ben size. illa bir kose tutacagiz! illa bir deligimiz olacak! illa bir babamiz/dayimiz/amcamiz olacak! eeehh eytere be mina koyim.

    dilimin kemigini de kirdiniz, sagolun varolun.

  • bugunlerde harikulade bir yasa geciyor danimarka parlementosu'ndan. halk, bundan sonra kendi arasinda uygun gordugu/istedigi bir seyi, 50bin imza toplama kosulu ile mecliste gorusulmesi icin kanun teklifi verebilecek.

    dusunsenize. biz daha internette bile "devletin bize uygun gordugu" sitelere girebiliyoruz sadece. haha sinirim bozuldu, adamlar kanun teklifi veriyor meclise. ne hakla ya? kimsin sen? halksin hepi topu...

    sozum ona, ulkesinde "ileri demokrasi" oldugunu dusunenlere cok yabanci gelecek uygulama gercekten.

    k: http://m.t24.com.tr/…nun-teklifi-sunabilecek,306338

  • başlık, akıllara aşağıda yer alan, benim de bir zamanlar bir yerde okuduğum hikayeyi getirmiştir.

    çapa tıp fakültesi'nde okuyan arkadaşlar anatomi hocasi sami zan'ın ününü
    bilirler.

    sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik anfiyi dişarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok değerli bir hocadır... anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildigimiz şekerin seviyesini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayi patlattı:
    "anladığım kadarı ile, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz.."
    "evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranlarin tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi:
    "o zaman tadı neden şekerli değil, tuzlu?.."
    anfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra bütün anfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını toplayıp kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam etti...

    "şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri hisseden tat alma hücreleri insanın dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur..."