hesabın var mı? giriş yap

  • başlıkta bu önermeyi savunan ne kadar kişi varsa hepsini sınıflarında bulunmuş, adı hep alaylı bir şekilde anılan silik kişiyi hatırlamaya davet ediyorum. ya da hiç hatırlamadığınız ama kendisini hep dalga geçilen çocuk olarak hatırlayan kişiyi.

  • link

    çok rahat bir şekilde bakan tarafından açıklanan rakamdır. sayın bakanım , 12.5 milyar tl ne demek siz biliyor musunuz? hani bilmiyorsanız link yavuz sultan selim köprüsünün maliyetinin 8.5 milyar tl olduğunu görüyoruz.

    hazineyi durduk yere böyle bir zarara uğratmanın amacı nedir ve nereye kadar bu sistemle hazineyi daha fazla borca sokmayı düşünüyorsunuz?

    sonuç olarak , bize zam ve vergi olarak yansıtacağınız 12.5 milyar tl'yi millete faiz olarak dağıtmaktansa, bu meblağın , çiftçiye destek olmakla birlikte bütün tarım sorunlarını çözebileceğiniz bir miktar olduğunun farkına neden varmıyorsunuz?

  • şu endeksin doğruluğunu ülke dışına çıkıp özgürlüklerle içli dışlı olmadan anlayamıyorsun.

    bir lgbt birey "lan yine de yaşanıyor burada" diye debelenirken bir gidiyor ispanya'ya sıradan biri olduğunu fark ediyor.

    türkiye'nin çok sosyal olduğunu düşünen kişi bir gidiyor porto riko'ya dünyanın farklı döndüğünü görüyor.

    türkiye o kadar da kötü değil kadın bir gidiyor kanada'ya erkekten hiçbir farkı olmadığını görüyor.

    övmeyin anam. listenin olabilecek en doğru yerindeyiz.

  • yemek masasında ufaklığa yemek yedirirken;

    anarch: hadi koçum son bir kaşık daha...beşiktaşım oley beşiktaşım oley beşiktaşım oleeeeeyyyy...oooooo
    gariban anne:yahu şu çocuğa adam gibi bir şarkı söylesene...sabahtan akşama beşiktaş marşı dinliyor çocuk...
    a: ne var söylüyoruz işte...yemekleri sıyırmaya geldik..bir lokmada hepsini ham yapmaya geldik..ıspanak seni biz yemeye geldiiiik...ıspanaaaaakkkk...(bkz: gücüne güç katmaya geldik)
    g.a: hah işte şöyle...
    a: laralaralaylay laralaylay laylaralaylay laralaylay laralaralaralay laralaylaralay.....doyduk mu... (bkz: koyduk mu)
    g.a: ya valla pes ya...

  • toplum adeta nefret toplumu oldu. sebebi ise ülkedeki kutuplaştırıcı, nefret söylemi ile toplumu ayrıştıran çakma muhafazar, siyasal islamcı, paratapar siyasilerdir.

  • bi kere de şu teklif biz erkeklere yapılsın ya.

    edit: başlık sahibi bir kaç örnekleme yapmış ve buna göre vereceğimiz cevapları merak etmiş. 500 bin dolara yapabileceklerimi anlatsam uykularınız kaçar.

    edit2: hemcinslerimden g.t verir misin gibi çok naif çok kibar sorular alıyorum, belli ki gelmeye de devam edecek. bu soruyu sizin güzel hatrınıza 2 bin dolar karşılığında cevaplarım.

  • "60 değil 70 değil 80 değil oh 90 değil

    100 yıl oldu daha yürek atmaz değil

    bu kalpte 100 yıl daha bitmez sevgin

    gözü olanın gözü çıksın bebeğim

    *

    her taraf metrobüs vefasız olma kalbi kapalı

    sevmiyorsan da atma taş, yürek hep coşkuyla atalı

    bak 100 yıl oldu hemen kıskanma şaşkın yunan

    yıllar oldu sırtakini unutalı sen derdine yan

    *

    cumhuriyetim benim canım bebeğim

    tüm rejimler arasında seni tek geçer deli yüreğim

    oh diyorsam şimdi 100. yaşına

    vefasız padişahlar giremesin kanına

    *

    ne monarşi ne oligarşi belki aristokrasi

    ama en güzeli halkın yönetimi

    benim cumhuriyetim kızıl ötesi, aşıklar müzesi

    100 yıl daha coşar, sanma tekler bu yüreğin füzesi"

    *

    söz-müzik-düzenleme: serdar ortaç

  • savcıya, haneme tecavüz edip beni öldüresiye dövdüler diyeceğine bunların fetöcü olmasından şüpheleniyorum deseydi serbest falan bırakılmazlardı.

    türkiye normlarında olası bir haber

  • malatya ve elazığ sınır olan arapgir'den diyarbakır'a kadar birçok bağda yetişir. üzümün en önemli özelliği vişneyi çağrıştıran meyvemsi özelliğidir. fıçı kullanımında çok hoş karamel kokuları açığa çıkar. şaraplarına koyu tatlı bir kırmızı renk hakimdir. çok buruk (tanenli) olmaması nedeniyle yıllandırılma özelliği bir boğazkere kadar uzun değildir. genelde harman olarak kullanıldığında en iyi partneri boğazkeredir. çünkü boğazkerenin tanenini dengeleyecebilecek aromatikliğe sahiptir. ülkemize bu iki üzümün harmanını ilk bulan üretici buzbağ ile tekel'dir. arkasından doluca kav ve kavaklıdere selection üretilmiştir. her 3 şarap da aynı üzümlerden oluşmakla birlikte yapıları çok farklıdır. aralarında en güçlü ürün doluca kav'dır. çünkü boğazkere-öküzgözüdür. harman oranında boğazkere baskındır. 12 ayını fıçıda geçirdiği için yoğun baharat kokularını çağrıştırır. selection ve buzbağ'da öküzgözü-boğazkere olduğundan içimleri biraz daha yumuşaktır. özellikle buzbağ daha genç tüketime açıktır. her üç şarap da ızgara/soslu/fırında kırmızı etler ile ideal olarak örtüşür.

  • sorun doktorun uygulamasında değil sağlık sistemindedir. mesai süresince 8:20'den 16:30'a kadar her 10 dakikada bir hasta veriliyor. tahlil istenen, film istenen, önceki gün veya günlerden sonuç getiren hastalar için herhangi bir süre ayrılmıyor. zaten 10 dakika bir hastanın hakkıyla değerlendirilmesi için yeterli değilken üstüne sonuç ve kontrol hastalarına da bu randevulu hastaların süresi içinde bakılmaya çalışılıyor. ek olarak her gün hastane çalışanlarından randevu alamayanlar ricacı oluyor. randevu almayı başaramamış engelli ya da çok yaşlı hastalar geliyor.
    bazen bir hasta dışarı çıktığında muayene bulguları, tetkiklerinin sisteme işlenmesi henüz bitmemiş oluyor dolayısıyla hasta çıkınca hemen bir sonraki hastayı çağrı butonuna basamıyorsun. sen çıkan hastanın işini bitirmeye çalışırken ya da başka poliklinikte muayene olmuş bir hastanın raporunu e-imza ile imzalamaya çalışırken birileri kapıyı açıp randevusuz bakılmak için ricada bulunuyor. her hastaya yukarda bahsettiğim şeyleri anlatmak da neredeyse muayene kadar sürdüğü için bir yerden sonra kısaca randevusuz bakamayacağınızı randevu alıp gelmelerini öneriyorsunuz.
    tabi hasta da kendi penceresinden bakınca “içerde kimse yok, boş boş oturuyor bize bakmıyor” diyor. hatta bazen “iki dakka baksanız ne olur “ diyorlar. iki dakikada ayak üstü bakılınca aslında çok şey oluyor. mesela basit bir bel ağrısı diye düşünüp yeterince zaman ayırıp muayene edemediğiniz hasta verdiğiniz ağrı kesici ile biraz rahatlayıp, bittikçe eczaneden tekrar tekrar alıp. sonrasında artık o ilaçlar etki etmediğinde geldiğinde yayılmış bir rahim kanseri olarak çıkabiliyor karşımıza. sonrasında “2 dakika baksanız ne olur” diyen hasta yakınları “anneme geç tanı koydukları için kanseri ilerledi , tedavi şansını yitirdi “ diye size dava açıyorlar, hasta da yeterli muayene edilmediği için tedavi şansını yitirmiş oluyor.