hesabın var mı? giriş yap

  • kafa dengi beraber saçmalanacak arkadaş gibisi yoktur bu dünyada.

    marlon brando'nun çocukluğundan beri beraber olduğu çok yakın bir arkadaşı varmış. wally cox. ikisinin de mizah anlayışı ortak olduğu için yani frekanslar tuttuğu için yıllar boyunca farklı yollara gitseler de dostlukları ömür boyu sürmüş.

    illinois'de 8-9 yaşında başlayan arkadaşlıkları, wally cox'un ailesi new york'a taşındıktan ve yıllar sonra brando ailesi de oraya taşındıktan sonra da devam etmiş.

    iki arkadaş, hayata atılınca new york'ta ev arkadaşı olmuşlar. brando uzun ve güçlü, cox sıska ve gözlüklüymüş. brando'ya göre daha narin. ancak her ikisi de akıllı ve komikmiş. wally çok ince ve gözlüklü olmasına rağmen şaşırtıcı derecede atletikmiş ve brando'ya karşı kendini koruyabilirmiş, brando sürekli el şakası vs derken dövermiş wally'yi. ikisinin birbirine uymayan fiziksel özelliklerine rağmen bu kadar iyi anlaşabilmelerine aileleri dahil herkes şaşırırmış.

    brando sinemada yavaş yavaş yükselirken, cox tv dünyasında yükseliş yapmaya çabalamış. önce özel partilerde, sonra da halka açık stand-up komedisi sergilemiş ve gösteri dünyasına komedyen olarak girmiş. sonra brando'nun kendisi kadar çılgın olan annesi oğluna rakun hediye etmiş. new york'taki bir apartman dairesinde russell adında bir evcil rakunları olmuş. wally cox, "sen ne değişik bir insansın, hiç evde rakun beslenir mi" dedikten sonra rakunun kokusuna ve davranışlarına dayanamayarak evden taşınmış.

    brando, arkadaşı wally'yi desteğini hiç esirgememiş. cox'u oyunculuk eğitmeni stella adler'den oyunculuk dersleri almaya ikna etmiş. ve böylece wally cox aktif oyunculuk kariyerine devam edebilmiş. brando bir film yıldızı olurken cox da televizyon'a giriş yaparak 1950'lerin başında ünlü olmuşlar.

    sonra marlon brando ve wally cox kaliforniya'da yaşamaya başlamış ve sık sık birbirlerinin evlerinde görüşmeye devam etmişler. çoğu zaman ikisi beraber ölüm vadisi'ne yürüyüşe gidermiş. wally cox 3 kere evlenmiş ve eşleri, brando'nun kızgın ruh halleri ve tuhaf davranışları nedeniyle ona katlanamazmış ama wally, brando'ya çoğu kişiden daha iyi tahammül ve idare edermiş.

    1973'de brando'nun kariyeri the godfather ile geri dönüş yaparken, wally cox 48 yaşında aniden kalp yetmezliğinden ölmüş. bu kayıp brando'yu epey yıkmış tabi. anma törenine katılmamış ve yasını kişisel olarak gizli tutmuş. cox'un cenazesi yakılmış ve dul eşi brando'dan külleri özel bir yerde dağıtmasını istemiş. bir nevi vasiyet gibi bir şeymiş bu. brando bunun yerine, arkadaşının kalıntılarını savurmak yerine yıllarca saklamış. hatta yıllar sonra brando bir röportajda wally'nin külleriyle konuştuğunu bile söylemiş. marlon brando öldükten sonra onun da cenazesi yakılmış ve ailesi her iki adamın da küllerini yürüyüş yaptıkları ölüm vadisi'ne saçmış.

    marlon brando time dergisine verdiği bir röportajda, wally cox'u kardeşi olarak gördüğünü ve "o adamı ne kadar özlediğimi ve sevdiğimi anlatamam" demiş.

    ölümüne kadar arkadaşı hep yanındaymış, brando da öldükten sonra beraber savrulup gitmişler. rip.

  • indirilen altyazı, filme uyuyor mu diye bakarken, sürekli diyalog olmayan sahnelere denk gelmek.

  • yaş:6
    cinsiyet:kız
    tür:sarı saçlı ve (hep şaşkın bakan) kocaman ela gözlü.
    yakınlık: yeğen

    yağmurun bastırması ile birlikte apar topar binilen takside şaşkın ve ürkek bakışlarla yüzüme baktı ve yarı fısıldar, korkak bir ses tonuyla;

    -ayıp olmadı mı ya böyle adama sormadan arabasına bindik?

    dedi.*

    yıllar sonra gelen edit; bu çocuğu soranlar oluyor bazen. neden taksiye şaşırdı diye, kendisi küçük bir ilçede büyüdüğü için taksinin ne demek olduğunu bilmiyordu, çünkü ailesi hiç taksiye ihtiyaç duymuyordu. o gün bursa merkeze gezmeye gitmiştik. olay 2006 senesine ait. o kız şimdi üniversitede animasyon okuyor. oldukça gelişmiş bir hayal dünyası ve kendine özgü bir yeteneği var.... vay be zaman nasıl geçiyor. (2019)

    o kız geçen hafta mezun oldu. istanbul'da iş buldu çalışmaya gidiyor. ben 3 sene daha yaşlandım bu arada.

  • mangal gibi yurekleri vardir ve her cesur insan gibi majestelerinin agiz dolusu hakaretine maruz kalmislardir.

    “şimdi geliyorum çok enteresan şurada bir grup, affedersiniz edebim müsaade etmiyor tabi de, sırtlarını dönerek işaret yapıyorlar. ya sizde zerre kadar nezaket varsa, haysiyet varsa, yani zerre kadar kabiliyetiniz varsa siyasette yer parlamentodur. orada konuşursunuz. meydanlarda konuşursunuz. kalkıp da bu tür tehditlerle bu tür affedersiniz ahlaki olmayan yöntemlerle bir yere varamazsınız."

    http://haber.sol.org.tr/…sizde-haysiyet-olsa-118308

  • dönerciler döneri böyle yaprak kadar ince kesip ekmeğin arasına koyuyor ya hani, göze de az geliyor. birgün bütün döner halkasını kocaman, böyle hayvan gibi ısırmak istiyorum sözlük.

  • pen ödülü kurucularından marry lee settle film hakkında şöyle demiştir: "hayatımın en mutlu üç yılını aralarında geçirdiğim insanlarla kıyasla arabistanlı lawrence ve geceyarısı ekspresi'nde gördüğüm türkler çizgi film karikatürü gibiydiler."

    pauline kael: "hikaye hemen hemen herhangi bir ülkede geçiyor olabilirdi, ancak eğer billy hayes azami menfaat gütmek için hapse girmeyi planlıyorduysa bunu bir türk hapishanesinden daha iyi nerede yapabilirdi? kim türkleri savunmak isteyecekti? (columbia pictures'ın nasıl temsil edildikleriyle ilgili kaygılanmasını gerektirecek kadar bile yeterli bir film piyasaları yok)"

    world film directors yorumcularından biri: "geceyarısı ekspresi'nden daha vahşi bir milletten nefret ettirme filmi hatırlayamıyorum. ufku daraltan, izleyicilerinin en adi korkularını ve önyargılarını ve kinlerini onaylayıcı bir film."

    david denby: "doğrudan anti-türklükle alakalı, ve mahkumların haklarını veya hapishane şartlarını eleştirmekle hiçbir alakası olmayan, filmdeki bütün türklerin -gerek gardiyan gerek mahkum olsun- "ezik" ve "domuz" olarak lanse edildiği, ve hiçbir istisnaya yer bırakmayacak şekilde bütün türklerin dejenere, aptal ayılar olarak sunulduğu bir film."

    tanınmış ispanyol film dergisi fotogramas: "yapılmış en varsayımcı ırkçılık eylemlerinden biridir, hem de üstüne bir de ilericilik etiketiyle pazarlanıyor."
    kaynak

    filmin gerçek hayattan konu aldığı billy hayes bile bir röportajda filmin türkleri lanse etme biçimini eleştirmiş ve haksız bulduğunu söylemiştir. ayrıca film için özür dilemeye türkiye'ye gelmiştir. "türkler bu filmi hak etmiyorlar" demiştir. kaynak

    ana karakterin gerçek hayattaki versionu bile filmi haksız bulurken ekşisözlük cengaverleri nesnellik ve haklı eleştiri adı altında bu ırkçılığı aklamayı becerebiliyorlar. neyse artık yabancı eleştirileri de yazdım, batı filtrenizden geçtiğine göre bu fikri de onaylayabilirsiniz.

    düzeltme: uzun yorumlu eklemeyi silme ve yazım hatalarının düzeltimi.