ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
vakaların artmasının sebebi hepimiziz 84 milyon
-
tabi canım kurallara uyalım. fahrettin bey, izninizle;
1. mesela öğretmenleri aşılayalım dediğimiz zaman, gerçekten aşılayalım, yalan söylemeyelim.
(bkz: 45 gunde 26 ogretmenin hayatini kaybetmesi)
https://www.hurriyet.com.tr/…mini-acikladi-41737651
linkte şubat sonu diyor arkadaşlar.
2. mesela toplu faaliyetlerden kaçınalım değil mi, kongreler falan düzenlemeyelim değil mi?
(bkz: akp kongresinden virus kapan adamin olmesi)
https://www.sozcu.com.tr/…ayatini-kaybetti-6361085/
3. mesela cenazelere katılmayalım değil mi, bir de arkada saklanmaya da çalışmayalım?
https://www.cumhuriyet.com.tr/…le-gizlenmis-1820744
https://www.cumhuriyet.com.tr/…-ozur-diledi-1816210
4. mesela milletimize alenen yalan söylemeyelim vakalar hususunda değil mi? aynı ailede 1'den fazla covidli vaka varsa mesela, diğerlerine test yapalım ki, doğru vaka / test oranına ulaşabilelim değil mi?
https://www.sozcu.com.tr/…an-tepki-yagiyor-6141278/
5. mesela verileri dünya sağlık örgütüyle paylaşırken bile manipule etmeyelim değil mi? covidden ölenleri doğal ölüm olarak yazmayalım değil mi?
https://www.dw.com/…kiyeye-korona-notası/a-55522557
https://www.cumhuriyet.com.tr/…olum-yazildi-1790281
bunun gibi bir çok kurala önce kendiniz uyun da, sonra millete ahkam kesersiniz. bulunduğunuz koltukta dakika durmayacak adamlar halen halka yükleniyorlar.
edit: belgelerle geldim.
edit 2: ruh halim;
https://www.youtube.com/watch?v=6ci1cvpkeog
cumhurbaşkanına tayyip diyorlar
-
ama tayyip'e "cumhurbaşkanı" demiyorlar.
bir düşün neden acaba?
hamiş: böyle de disosiyatif kimlik bozukluğum var gibi olmuş: kendim çalıp kendim oynamışım gibi :) yok yahu, üstte birisi feryat ediyordu eskiden, su içerken testiden. neyse.
zihinde yer etmiş anonslar
-
trafik polisi anonsudur:
“mercedes devam edin lütfen,şahin sallanma”
fransız özel timi
-
şu göruntuyu izledikten sonra rehinlelerden birkacini öldurduklerini dusundugum ozel timdir. köy dugununde havaya sıkar gibi mermi sıkılmaz ki.özel tim denilince insan bi duzen tetribat bekliyor. bu ne amk bizim taraftar gruplari bassaydi bu mekani daha sessiz sedasiz hallolurdu is.
kim milyoner olmak ister
-
bir artiztin huzunlu sonunu izletti bize az once. a a adana diye diye gitti. twitter hesabindan kendinden once yarisan yarismaciya ozurlu kontenjanindan katilmis heralde yazmis. bahsettigi yarismaci 30.000 lira kazandi kendisi ilk soruda elendi. boyle tipler ilk soruda elenince acaip bir huzur kapliyor icimi.
27 ocak 2022 amazon.com.tr memnuniyeti
-
türkiyeyi isveçe çeviren şirket.
sagopa kajmer şarkılarında geçen mükemmel sözler
-
kaçıyorum iyi olmanın yetmediği o yerlerden,
karartan içimi kopkoyu renklerden.
topladım beni yerden,yerle bir olduğum yerlerden ben.
(bkz: sertlik kanında var hayatın)
abdulhamit'in torununun ev yapımı salça satması
-
ben bir sakınca görmüyorum. bu ülkedeki her vatandaş nasıl parayı emeğiyle kazanıyorsa, bunlar da galatasaray adasını falan istemek yerine emeğiyle para kazanmayı öğrenecek.
ayrıca fırsat ve ortam bulsa tepemize çıkacaklar, bırakın salça malçayla oyalansınlar.
2.5 milyon yasadışı bahisçiye para cezası
-
yanlış anlaşılmasın, niye kumar oynuyorsunuz cezası değildir.
niye kumar oynarken devletinizin de payını vermiyorsunuz, parayı yasa dışı oynatanlara kaptırıyorsunuz cezasıdır.
verin devlet babanızın payını gönül rahatlığıyla oynayın gitsin değil mi?
wi-fi'den telefona internet depolamak
-
geç bile kalınmış, herkesin hayatına mutluluk getirecek gereklilik. yapın artık bunu abi. akıllı telefonlar wifi ye bağlıyken bir yandan internet depolasın, telefonu şarj eder gibi telefona internet şarj edebilelim artık.
hazır 4g teknolojisine geçeceğimiz şu günlerde kurumuş dimağlara limonata gibi gelecektir. tamam belki internet sağlayıcıları biraz zam yapacak ama imkansız değil. mesela devlet kurumlarındaki kablosuz ağlardan yükleyemeyelim. kamu dairelerinde kısıtlama olsun.
onun dışında kendi evlerimizdeki veya şirketlerdeki kablosuz ağlardan internet yükleyebilelim. ya da günlük belli bir kotaya kadar depolayabilelim.
edit: evet galiba linç başlıyor.
edit 2: tamam arkadaşlar güldük, eğlendik yeter artık vurmayın. sağ gözüm seğirmeye başladı.
edit 3: lan cidden herkes ne kadar asabi ya! yahu altı üstü buraya bir fikir beyan ettim, olur mu olmaz mı tartışılır. teknoloji bu nihayetinde sonu yok. olmadı diyelim ama nerede olursanız olun evdeki bağlantınızı kullanarak erişim sağlanabilir o da olumlu. zavallı diyeni mi ararsın, özel mesajdan çemkireni mi ararsın.... neyse gün gelecek yediğim her linç için ağıtlar yakacaksınız vizyonsuz nutellacılar. ve son olarak beni galileo'nun yanına gömün. aasdfgkjh!
ne alacağını anlamadan bakkala giden çocuk
-
bu çocuk bir de yaratıcı(!) bir bakkal amcayla eşleşirse fantastik sonuçlar elde edilebilir.
usta: aslan, kap gel bakalım bir ufak yoğurt!
***
çırak: ufak nohut var mı?
bakkal: ufak nohut mu? leblebidir o oğlum; ufak nohut diye bir şey olmaz.
çırak: tamam. leblebi olsun.
bakkal: ama leblebimiz biraz bayat şimdi. ben sana şam fıstığı vereyim, taze taze.
***
usta: ???!!!
babadan soğunulan ilk an
-
çok alkol alan bir babaydı. evde de huzursuzluk, tartışma sık yaşanıyordu. hiç detaylara girmeyeyim, bir çocuk ne hissederse onu hissediyordum.
ama hiç unutmuyorum anne tarafımın bir tanıdığı olan kişinin düğününe gitmiştik. dayımla babam düğün sonunda yerlerde oynuyorlardı. ikisi de küfelik olana kadar içmişlerdi. 8 veya 9 yaşlarındaydım daha.
o kadar utanmıştım ki! onun sarhoşluğundan çocuk halimle ben utanmıştım.
zaten ilerleyen yıllarda ev içindeki sorunlar daha da artmış, annem daha fazla dayanamamış, yurtdışına iş vesilesi ile gitmiş ve bir daha da dönmemişti.
beni aldırtmaya çalışmıştı ama velayetim babaya verilmişti. kendi kurtulmak istediği cehenneme beni bırakmıştı.
yıllar sonra "eğer gitmeseydim, dayanamazdım" demişti ama benden dayanmamı beklemişti! ya ben de dayanamasaydım, ya öyle sorunlu bir insan yüzünden yanlışa sürüklenseydim, kendime bir şey yapsaydım?
ama yapmadım, güçlenmeyi seçtim. ufacık yaşımda söz verdim kendime "pes etmek yok" dedim.
anneannemin yanına kaçtım 17 yaşımda. sonrasında bir şekilde hayatımı toparladım derken eşimle tanıştım, uzun bir birlikteliğin ardından evlendik. hani hep denir ya "kız çocukları babasına benzeyen insanları bulur" diye. eşim babamın tam tersiydi.
hayatımda verdiğim en doğru kararlardandı. güzel bir ailem olmadı ama kendim güzel bir aile kurdum. ileride ne olur bilmiyorum ama 2 yıllık birliktelik ve 20 yıllık evliliğin ardından ben de ondan razıyım ve eminim o da benden razıdır.
beraber elele verdik, çok çalıştık, çabaladık ve şimdi birçok şeye sahibim hayatta, şükrediyorum.
yıllar sonra baba kişisi telefonumu bulmuş, beni aradı görüşmek için. 22 yıl aramadı, ne haldeyim sormadı. evlenmişim, çocuğum olmuş, maddi olarak iyi durumdayım, arıyor!
hayatıma sokmadım çünkü aradığında bile sarhoştu. ama onun tarafından olan akrabalarımdan duydum "hayırsız evladım" ben. ne kolay birini yaftalamak hayırsız diye. bir kendi evladıma bakıyorum, içimdeki sevgiye, gösterdiğim ilgiye, verdiğim çabaya bir de kendi babama.
hayatta herkesin bir sınavı var. kiminin içine doğduğu aileyle, kiminin kurduğu aileyle, kiminin maddiyatla, kiminin çevresiyle, dış görünüşüyle, sağlığıyla vs.. ama herkesin öyle ya da böyle bir sınavı var. kiminin sınavı ağır, kiminin daha kolay. bazı şeyler kader ama bazılarını da biz seçiyoruz. başımıza gelen kader ama seçimlerimiz bize ait.
o yüzden mümkün olduğunca isyankarlığa yönelmeden durumu kabul edip seçimlerimizi sağlıklı yapmalıyız. başka hayatımız yok çünkü.
ayakta dimdik durmaktan başka bir yol bilmiyorum ben.
sonradan gelen düzenleme:
kimileri de içerliyor, mesaj atıyor "ne de olsa babadır" diye. keşke herkes sizin gibi çiçek çocukluk yaşasa keşke. ama maalesef her evin içi kendi eviniz gibi değil. en son görüşmemizde benim yüzüme karşı "seninle görüşsem de olur görüşmesem de. benim için önemli olduğunu mu sanıyorsun?" diyen bir babayla, yirmi iki yıldır arayıp sormayan bir babayla görüşmediğim için kusura bakmayın kendimi suçlu hissetmiyorum.
bana babalık ettiyse rahmetli k.pederim etti. beni öz çocuklarından ayırmadı, bağrına bastı. gönlüm sadece onu baba biliyor. içimden gele gele de hep "babacım" dedim.
herkes aynı değil. her gün haberlerde görüyorsunuz harcanmış çocukları. çocuk dünyaya getirmek ayrı, anne/baba olabilmek ayrı.
kendi ebeveynlerimden nasıl ebeveyn olunmayacağını öğrendim en çok.