hesabın var mı? giriş yap

  • ders: ilköğretim fen bilgisi

    soru: kurbağaların dolaşım sistemi nasıldır?
    cevap: zıplaya zıplaya dolaşırlar.

    (bu cevap birebir gerçektir ve fen bilgisi öğretmeni olan babamın yaptığı bir yazılıda verilmiştir. babam gösterdiydi de altıma sıçtıydım gülmekten.)

  • senden ayrılmadan önce o kişiyle tanıştığını, bir kaç özelliğini senden daha çok beğendiğini,o kişiyle evlenme olasılığını çok yüksek gördükten sonra seni terkettigini ispatlayamam ama yemin edebilirim.

  • emekli olduktan sonra, belki de kendini önemli biri olarak hissetmeye devam edemediği için kafayı yemiş eski bir futbolcu tarafından ortaya atılmış, neresinden tutsan bilim dışı bir şeyle karşılaştığımız komplo teorisinin merkezinde bulunan sözde canlı türünün genel adı.

    bu canlıların bir kısmı gezegenimizde bir kısmı da başka gezegenlerde evrilip gelişmişler. böyle bir önerme ortaya atabilmek için biyolojiden gerçekten anlamamak lazım. söz konusu saçmalık iki farklı gezegende aynı tür canlının evrilmiş olması değil, zira birinin tohumunu diğeri atmış diyor zaten kendisi. esas sıkıntı gezegenimizde sürüngen soyundan "zeki" bir canlının evrilmiş olması. bir kere gezegenimizin doğal döngüsü yarı sıcak ya da soğuk kanlı bir hayvanın bu kadar evrilmesine izin verecek nitelikte zaten değil. kaldı ki "sıcak kan" olayı evrimde bir üst aşamadır. ancak david amca bir çok kere bu canlıların soğuk kanlı ya da yarı sıcak kanlı olduğunu defalarca belirtmiş. hatta ve hatta youtube(!) üzerinde dönmekte olan bu komplo teorileriyle alakalı videolarda güya bu canlılarla röportaj(!) yapmış insanlar da çok kez bundan bahsetmişler. güneşi çok sevmelerine rağmen yer altında saklanıyorlar kendileri. kendi yapay güneşleri(!) olmasına rağmen gerçeğinin yerini tutmuyormuş. ayrıca sıcak suda yüzmeyi de seviyorlar keratalar. ha bir de kuyrukları yok. kuyruğun evrim açısından gereksiz bir şey olduğunu fark edip kendi genetik yapılarıyla oynamışlar. ama bir sıcak kanlı olamamışlar sefiller...

    diğer bir saçmalık da bu canlı türünün "kötü enerji" ile beslendiği. bu yüzden insanları türlü alavere dalavereyle kötülük yapmaya iterek yapılan eylem sonrası açığa çıkan enerjiden besleniyorlarmış. yani bu canlının varlığına inanabilmek için herşeyden önce iyilik ve kötülüğün bir enerji türü olduğuna inanmak gerekiyor. zira reptilianlar "kötü enerji" ile beslenmekte. bunun için de gördüğümüz üzere simbiyotik bir yaşama ihtiyaçları var. evrimin hangi sürecinde, doğrudan enerji ile beslenmeye geçtikleri hakkında bir fikrimiz yok. ayrıca beslenme şekilleri de pek organik değil. yani bir doğal kötülükle beslenmek var bir de fitne fesatla beslenmek var. bence böyle beslenmeye devam ederlerse soyları çok fena tükenecek. insanların kendi içlerindeki kötülüğü sürekli başka şeylerin üzerine atma eğilimi göstermelerinden olsa gerek hemen kabul görüyor böyle saçma önermeler.

    bu canlılar yer altında çok gelişmiş teknolojileri ile bizden gizlenirken bir yandan da gezegeni ele geçirme ve insanları köleleştirme planları yapıyorlar. modern insan ırkının gezegendeki var oluş süresi düşünülürse, biraz gecikmişler diyebiliriz. zira bu canlılar bizden çok çok önceki zamanlarda evrimlerini tamamlamışlar. (bir canlının evriminin tamamlanması gibi bir cümle kurmak da ayrı bir cahillik unsuru tabi) bu kadar "kötü" olan bir tür, bu zamana kadar insan gibi aciz bir yaratığın evrimleşmesini kendi gezegeninde çoktan engellemiş olmalıydı. evrimsel süreçte baskın tür olarak zaten bunu doğası gereği yapmalıydı. zira biz insanlar uzun bir süredir bunu yapıyoruz. bir de üstelik güneşi bu kadar seven canlılar bizim yüzümüzden yer altında bizden saklanarak yaşıyorlar. kötü enerji üretmemizi sağlamak için onca komplo kuruyor, uğraşıp duruyorlar. hal bu ki teknolojileri kendi genetik yapılarıyla oynayabilecek kadar gelişmişken, insana gelinceye kadar, aynı bizim tavuk çiftlikleri kurmamız gibi bin bir çeşit zeki canlı türü üretip bunlara kötülükler yaptırtabilirlerdi...

    reptilianların halihazırda zaten köle yaptıkları bir çok "insan türü" bulunuyor. bunların başında da bizim çok bildiğimiz tipik uzaylı çeşidi olan griler var. bakın ilginç kısım şu, david amca'nın önerisine göre insan türü ve reptilian türü bu gezegene özel türler değiller. bizim uzaylı dediğimiz şeyler toplam dört ana türden oluşuyor. bizden ve sürüngenlerden çok çok üstün olan kediler ve kartallar var. bunlar zamanında insanlar ve sürüngenler gibi doğal düşmanlarmış. kendi aralarında uyumu yakalamışlar ve ruhani(!) açıdan bir üst boyut'a(!) geçmişler. sonra bizim galaksimize gelip insanlar ve sürüngenler arasındaki bu düşmanlık oyununu başlatmışlar.

    david amca ve müritlerine göre tanrısal bir oyun var. her galakside bu oyun oynanıyor. doğal olarak bir birine zıt iki farklı tür geliştiriliyor. birisi şimdi bizim galaksimizde insanların temsil ettiği, ruhani açıdan gelişmiş*doğanın ve düzenin koruyucusu(!) bir ırk ve bunun tam tersi olan ve şimdi galaksimizde sürüngenler tarafından temsil edilen, teknolojik açıdan gelişmiş ve her şeyin sahibi olduğuna inanan diğer ırk. bunları galaksiyi savaşarak yok etmesinler diye kontrol altında tutuyorlar ve bir birlerine kırdırtıyorlar. ta ki iki ırk uyum içinde yaşamayı öğrenene kadar. uyumu sağlayınca ırklar boyut atlıyor ve her boyutun kendine has başka oyunları var. ırklar yeterince gelişince de tanrıyla bütünleşiyorlar. bu şekilde tanrı kendi kendini deneyimleyip biraz daha gelişmiş oluyor. zira bu teoriye göre hepimizin bir ruhu var. bu ruh dediğimiz şey tanrının bir parçası. tanrı bilerek kendi kendini paraçalara ayırıyor ve sonra tekrar birleşiyor. her birleştiğinde biraz daha gelişmiş oluyor.

    artık buna teori yerine dini inanç desek yeridir. bu inanca göre gezegenimizden çok çok önce, başka yıldız sistemlerinde ve gezegenlerde evrimleşen sürüngenler ve insanlar mevcut. hepsi bir birine benzememekle birlikte ruhani dna'larımız aynı(!) bütün bu inancın temeli uzak doğu felsefelerine kadar gidiyor. reankarnasyon, ruhlar vs vs...

    bunu kanıtlamak için de düşük çözünürlükle yapılmış çekimlerde oluşan piksel piksel bozukluklar neticesinde insanların abuk subuk şekillere girmesi, röportajlarda tv programı çekimlerinde bir kaç sn'liğine konuşmacıların gözlerinden kamera ışığının yansıması gibi son derece bilimsel yöntemler kullanıyorlar.

    öff bir de işin içinde illuminati falan da var ki o konuya hiç girmesem daha iyi. insanların ciddi ciddi gerçek olduğuna inandığı bu saçmalıkları daha çok merak ediyorsanız biraz reptilian diye araştırma yapın. okumayı sevmiyorsanız özellikle engin bir bilgi kaynağı olan youtube(!) üzerinden bunu yapın. bilimkurgu-fantastik kitaplar serisi gibi eğlenceli olabiliyor. *

  • bir gün atatürk'ün sözleri bilimle çelişirse bilime inanırız mutlaka.

    ama atatürk'ün sözleri dinle çelişirse dini seçecek halimiz yok.

  • dünyanın en sikko deyişlerinden biridir.
    ulan zaten dünyada insan hayatının en değersiz olduğu ülkelerden birinde dünyaya gelmişsin. bedava alman gereken (çünkü deli gibi vergi veriyorsun) sağlık, eğitim gibi hizmetlerin hepsi mantar. üstüne üstlük yurtdışı çıkış harcı, deprem vergisi ve parasını çıkardıktan sonra bedava olacağı söylenmesine rağmen paralı kalan köprü geçişlerine kadar devlet eliyle soygunun diğer adı olan daha birçok gereksiz şey ödüyorsun. ondan sonra hıyarın biri çıkıyor ve "vatan borcu, namus borcudur" diye bir laf ediyor. bunu söylerken de kendi çocuğunu askerden yırttırabilmek için amerika'da okutuyor.
    arkadaşlar kimseye borcunuz falan yok. siz zaten vergilerinizle devlete yeteri kadar para kazandırıyorsunuz. dünyanın en pahalı benzinini ve en pahalı pasaportlarından birini kullanıyorsunuz. bir gün biri çıkar da "sen hala vatan borcunu ödemedin mi?" diye sorarsa, ona en okkalısından "hassssktir ulan" demek insani bir görevdir.

  • bir içki oyunu. gerekenler: büyük bir bardak, oyuncu sayısı kadar ufak bardak, içki (tercihen bira), bir ya da birkaç deste iskambil kağıdı, 2 ya da daha çok oyuncu.

    herkesin önüne bir ufak bardak içki doldurulur. büyük bardak boş halde ortaya konur, iskambil kartları da bardağın üstüne açık şekilde istiflenir. oyuncular sırayla kartlara üfleyerek düşürmeye çalışırlar. ortaya çıkan her as için, üfleyen oyuncu önündekini fondiplemek durumundadır. örneğin, bir oyuncu üfledikten sonra dağılan kartların arasında 3 tane as gözüküyorsa, 3 ufak bardak fondip yapmak zorundadır. yine her ortaya çıkan papaz için ise üfleyen oyuncu istediği birine içirme hakkı kazanır (birden fazla papaz için bu hak ister aynı kişi, isterse farklı kişiler üzerinde kullanılabilir). büyük bardağın üstünde kart kalmayınca son üfleyen kişi o bardağın tamamını doldurup fondipler. eğer oyuncu tek kart bırakmayı becerebilirse, istediği birine büyük bardaktan içirir. her üflemede kart düşürmek şarttır, eğer kart düşmezse oyuncu önündekini fondiplemek ve tekrardan üflemek zorundadır..