hesabın var mı? giriş yap

  • kendime sürekli olarak "oğlum, sen türkçe biliyorsun; alt yazıları okumana gerek yok" diye telkinde bulunsam da aksini yapamadığım yarışma.

  • başkası anlatsa ütopik bir karakter olduğunu sanacağım ama bugün bizzat kendisiyle tanışıtığım hoca.

    bildiğin elinde bir kutu kuru pasta ve tepsiyle geldi. hevesle herkesin sırasına çayları ve plastik tabaklarda servis ettiği kuru pastaları, un kurabiyelerini bıraktı. sınav erken olduğundan "kahvaltı yapmamışızdır" diye düşünülmüş.

    bana 6 yıllık yüksek öğrenim hayatımın en kötü geçen vizesini yaşatacak sorular sormuş olmasına rağmen şu an hiç kızgın değilim kendisine. aksine sarılasım var.

    buradan bütün akademisyenlerin kendilerine bir hayat dersi çıkarmalarını umuyorum. tanışın bu hocayla, arkadaş olun. az insanlık öğrenin.

    not: olay ilköğretimde değil, yüksek lisans seviyesinde gerçekleşen bir sınavda yaşanmıştır.

  • üzerinde çok konuşulan bir başka konu;

    pilot kurtarma sistemleri: yüksek performanslı savaş uçaklarında bu tip sistemler bulunmaktadır, genellikle şu mantıkla çalışırlar;

    - pilot atlama komutu verir
    - birçok patlayıcı aynı anda ateşlenir
    - bir grup patlayıcı kanopiyi kırar veya uçaktan güvenli ayrılmasını sağlarken, bir grup patlayıcı pilotun oturmakta olduğu koltuğu uçaktan fırlatır.

    kağıt üzerinde basit gözükmesine rağmen çok disiplinli ve geliştirmesi zor sistemlerdir, temel olarak dünyada kullanılan sistemler ikiye ayrılır;

    - pilotun uçaktan güvenli ayrılması için belirli bir ileri hız ve/veya irtifa gereksinimine sahip sistemler.
    - uçak sıfır hız ve sıfır irtifada iken güvenli, ayrılmayı sağlayan sistemler.

    ikinci grup sistemler "0-0 fırlatma koltuğu" olarak adlandırılır, göreceli olarak yeni sistemlerdir, dünyadaki en büyük üreticisi ingiliz martin-baker firmasıdır.

    0-0 sistemler pilotların kurtulma şansını arttırsa da genellikle çok yeni platformlarda bulunmaktadır, bu tip sistemlerin eski platformlara entegre edilmesi çok külfetli bir iş olması sebebiyle tercih edilmemektedir.

    peki pilotlar hangi durumlarda bu sistemi kullanmaktadır;

    - uçağın kurtulması imkansız bir tutunma kaybı ve/veya spin durumu ile karşı karşıya kalması.

    - uçakta yangın çıkması, acil iniş şansı bulunmaması, patlama riski.

    - savaşta vurulma vb.

    savaş olmayan bir durumda uçağın kurtarılabilir durumda olup olmadığının anlaşılması için bir dizi prosedürün izlenmesi gerekmektedir, bu acil durum prosedürleri izlenmeden pilot uçağı terk edemez.

    pilot bir sorun olduğunu fark etmeyebilir yada çok geç fark edebilir, bu durum genellikle bir başka hava aracı veya yer ile çarpışma senaryolarında görülür.

    pilot tehlikenin farkında olsa da uçağı son ana kadar terk etmek istemeyebilir, uçağı kurtarmak veya yerleşim yerlerinden uzaklaştırmak için kendini feda edebilir.

    pilot doğru zamanda komut verse dahi söz konusu sistemler belirli hız, irtifa ve uçak pozisyonu zarfları içerisinde güvenli ayrılma sağlar, zarf dışı bir fırlatma pilotun uçakla çarpışmasına sebep olabilir, pilot koltuktan ayrılamayabilir, paraşüt açılsa da ters dönüp pilotu yavaşlatmayabilir.

    sonuç olarak söz konusu sistemler önemli bir güvenlik sağlasa da %100 can kurtarmamaktadır, bu sistemlerin başarısı havacılığın her dalında olduğu gibi birçok prosedürün doğru bir şekilde takip edilmesine, doğru kararların doğru zamanda verilmesine bağlıdır.

  • aslında çok kolay hayatımdan insan çıkaramam ama şöyle oldu

    çocukluk arkadaşım telefonla çok sık görüşürdük yalnızca yaz aylarında yan yana gelebilirdik. biraz patavatsızdı ama son zamanlarda iyice zıvanadan çıkmıştı.

    genellikle bar çıkışı gecenin bir yarısı eve dönerken ( ya da normal bir saat eve giderken yolda köpek varsa ve etrafta kimse yoksa ) arar uykumu böler beni konuşmaya mecbur eder sonra " ben eve geldim. " deyip bir sağ ol bile demeden telefonu suratıma kapatırdı. bu bence bir insanla ilişkinizi kesmek için yeterli bir neden olabilir ama biz eski dostuz.

    sürekli yalnızlıktan şikayet ediyordu ( hangimiz etmiyoruz ki ) bir gün yine aradı çok sinirliydi ve

    - ya bi adam var yazıp duruyor. neyine güveniyor anlamıyorum ki. hadi sen olsan neyse de... ( burdan sonrasını pek dinlemedim. sen olsan derken ya kendini çok ciddiye aldı ya da beni çok hafife.) ( bu benim ondan biraz uzaklaşmama neden oldu.)

    sonra birgün benim konuşmaya ihtiyacım oldu hep o beni esir alacak değil ya aradım. olanları anlattım ( o zaman hayatımda biri vardı benden annesine bahsetmişti annesi de ona " oğlum o boşanmış aile çocuğu onun aile kavramı olmaz." demişti ve bu beni çok üzmüştü. gerçekten çok üzüldüm yani. birine anlatmak istedim.) aldığım cevap

    - hahahaha ay gerçekten öyle mi demiş ya aslında annenle babanın hiç evlenmediğini duysaydı.

    ( destek olmadığı gibi arkadan yaptıkları dedikoduları asılsız pis iftiralarını da ağzından kaçırmış oldu.)

    resmen koyunda beslenen yılan. bence bu nedenler çok bile.

  • 16-17 yaşlarındayken yaşının 30 olduğunu öğrendiğim insanlara "ohaaa 30 mu yuuhhh" diyordum. 30 yaşındaki insanlar bana 70 yaşında gibi geliyordu. şu an 32 yaşındayım ve hala kendimi çok genç hissediyorum. içimde hala bir çocuk var çünkü hamileyim :((( şaka lan şaka erkeğim ben.

    neyse konudan uzaklaşmayalım, 32 yaş çok değil evlen gitsin.