hesabın var mı? giriş yap

  • sonunda sözlükte takipçiler görünecek, dahası buna onay vermemiz isteniyor. ama onay vermezseniz de bütün takip listeniz silinecek. tam da sözlük tarzı demokrat bir uygulama.

    (bkz: ben yaptım oldu)

  • oynarken keyif aldığım oyunlardan
    yeni başlayanlar ya da kazanma ihtimalini arttırmak isteyenler için naçizane önerilerim ;

    1) oyuna siz başlıyorsanız yazacağınız kelimedeki sesli harfleri h2'lerin çevresine denk getirmemeye bakın . sessiz harflerin puanları daha yüksek olacağından rakibin h2'ye yazacağı sessiz harf yüksek puan almasına neden olacaktır .
    2) j(10) , ğ(8) , f (7) , ö(7) , v (7) , g(5) , h(5), p(5) gibi 1 tane bulunan majör harfleri etkin kullanabilmek çok önemli . en az 25 puanlı kelime yazamıyorsanız bunları zorunlu olmadıkça kelime içinde kullanmayın.
    3 ) elinizde hepsi sesli ya da hepsi sessiz varsa puandan bağımsız en az 3 ünü çıkartacak şekilde kelimeler yazmaya çalışın . örneğin elinizde k,r,s,s,t,m,n varsa tahtada e varsa stres , krem , mest , sert , ters vb. kelime yazın .
    4 ) elinizde sadece 1 sesli ya da 1 sessiz varsa 3. önerideki gibi eldeki tek sesli ya da sessizi çıkarmadan puandan bağımsız 3 sesli-sessiz çıkacak şekilde kelime yazmaya çalışın . amaç eldeki sesli/sessiz dengesini koruyabilmek
    5 ) h3 çevresine zorunlu olmadıkça sesli harf bırakmayın . rakipte majör harf varsa tek harfle 40-60 arası puan alması muhtemel .
    6) örneğin tahtaya hem akaju hem de kaju yazabiliyorsunuz . akaju yazında 36 puan kaju yazınca 35 puan alıyorsanız , 1 puan için a harfini kullanmayın . sesli harfler önemli .
    7) panoda harf kalmadığında rakipte majör harf kaldıysa ( özellikle j harji ) onu kullandırtmamaya çalışın . rakibin elinde kalırsa oyun sonunda size 20 puanlık avantaj sağlatacak .
    8 ) panoda harf kalmadığında yazabildiğiniz en uzun kelimeyi yazmaya çalışın . oyunu siz bitirip rakibin elinde harf kalınca elde kalan puanlar rakipten düşüp size ekleneceğinden ciddi avantaj sağlatacak .
    9) elinizde joker varsa kolay harcamayın . örneğin jokerli 30 puanlı bir kelime, jokersiz 25 puanlı bir kelime yazıyorsanız jokeri kullanmayın . 5 puan için jokeri kullanmaya değmez . en az ekstra 25 puan kazandırabilecek bir kelimede kullanın .
    10 ) sık sık karıştır seçeneğini kullanın . bazen hiç aklınıza gelmeyen kelimeyi bu sayede görebiliyorsunuz .

    oynamak isteyen kelimelik severleri beklerim .
    mrwhoareyou

    keyifli oyunlar .

  • ya bu yabancılar daha dürüsttür algısını kim oturttu zihnimize. her yerde sahtekar düzenbaz adam çıkar. ama medeni toplumlarda kurallar o kadar iyi uygulanır ki bu adamlara fırsat verilmez.

    türkiye'de siyanürle altın çıkaran kanadalı firma ne kadar sahtekar, çevre düşmanı ve kötü değil mi? peki bunu kanada'da yapabilir mi ? hayır.

    yani işin özü bizim kurallarımız ve sistemimiz iyi olmadıkça, en doğru ülkeden en doğru insanları getirin onlar da yozlaşır.

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.

  • anusu delip gecip bagirsaga kadar gicir gicir yikanmak istenilmiyorsa su tazyiginin ve boru ucu lokasyonunun iyi ayarlanmasi gereken musluk turu.

    (ayrica biri bana, oyle bir gun gelecek ki cumartesi gecesi evde yalniz oturup cekirdek citerek taharet muslugunun incelikleri hakkinda yazi yazacaksin deseydi inanmazdim)

  • çocukluk, gecenin bir yarısı tuvaletten odana koşarken kimsenin seni yemediğine sevinmektir.

  • turkcell henüz reklamlarında kullanmadığına göre yeterince bıkılmamış demek ki.

  • ulan 81 ilde bu kadar üniversite açılmışken, hala baraj altı kalanlar bırakın boğulsun. bomboş açıklama. ülke yanıyor, adamın derdine bak aq.

  • bir yemeği yerken onu koklayarak, tadına vararak yemek,
    bir müzik dinlerken tüm bedeninizle, duyumsamalarınızla (sensation) onu dinlemek,
    bir yere giderken etrafınıza, insanlara, olan bitene bakarak, görerek ve şeyleri fark ederek gitmek,
    herhangi bir olumlu/olumsuz deneyimi biliş (cognition), duygu (emotion) ve davranış (action) ile bütünsel olarak yaşamak...

    üzüntü, hayalkırıklığı, şok olma gibi "istenmeyen" duygulardan kaçmak yerine, onu sonuna kadar yaşamayı içeren bir kavram... bir yaşantıyı rasyonalize etmeden, tüm savunmalarınızı bırakarak bir parçanız gibi kabul etmeniz.

    bana hep şu sözleri hatırlatır: "more than machinery, we need humanity. more than cleverness, we need kindness and gentleness."

    itiraf: ne zaman akıl edip de taktiklerini uygulasam, kendimle daha bir barışık, insanlara karşı daha anlayışlı olurum. çatışmalarımın yerini huzur alır. ama her an hatırlamak ne mümkün!