hesabın var mı? giriş yap

  • konumuz "ekşi sözlük'e bir daha gelinse alınacak nick'ler" değil. tarih konuşacağız... buyursunlar:

    italyan ve alman zırh ustaları 1400'lerde tam plaka zırhları geliştirdiler. bu icat, savaş alanında tam bir nimet olsa da tuvaletini yapmak isteyen bir süvari ya da şövalye için can sıkıcı bir duruma sebep olabiliyordu. görsel

    1450 yılından italyan tam plaka zırh: görsel
    1555 yılında fransa kralı ikinci henry için yapılan zırh: görsel

    zırh takımlarında, ata binmeyi zorlaştırdığı için kasıkları veya kalça kısmını kaplayan metal plakalar kullanılmıyordu ancak düşmanın bacakların arasından yukarıya doğru bir kılıç ya da mızrak saplamasını önlemek için dökümlü bir zincir gömlek ya da zincir etekler kullanılıyordu. şövalye ve süvariler uzuvlarının tahriş olmasını önlemek için bu zincir gömleğin altına kapitone pamuklu bir tayt giyiyordu.

    çelik bacak plakalarının ayak bileklerine doğru kayıp acı vermemesi için bu plakaların bir bel kemerine ya da gövde zırhına bağlanması gerekiyordu.

    tüm bunları giyen bir şövalye, doğa kendisini çağırdığında ve tuvalete girmek zorunda kaldığında çömelebilmek için arkadaki tüm bu aksesuarları kaldırmak için yaverine ihtiyaç duyardı.

    bacak zırhlarının bel kemerine bağlı olması ve alta giyilen bir tayt da söz konusu olunca şövalyenin tuvalete girebilmesi için tüm bu aksesuarların çıkarılması gerekliliği de doğardı.

    şövalyenin dizanteri olması ve ishal problemi yaşaması durumunda tüm bu teferruatla uğraşırken altına sıçacağını hatta bunu tercih edebileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

    nasılsa zırhını ve kendisini temizleyecek bir yaveri var... işinizi sevmiyorsanız bu yaverin yaşadıklarını aklınıza getirin...

    bundan sonra da montla sıç yerine zırhla sıç dersiniz...
    görsel

    kaynak: bbc history extra

  • ben bir kere küçükken bu konuyu dedeme açtım. "işte ona renk körü denir" dedi. konu kapandı.

  • buna sokağa çıkma yasağı demeyelim de "gün içinde yaya olarak istediğinizi yapabilirsiniz yasağı" diyelim siz de kurtulun biz de kurtulalım..

  • üniversite 2. sınıfta evlenseydim, kuracağım cümle olurdu.

    herhalde bu cümleyi kuran ilk erkek de ben olurdum amk.

  • tikilikle uzaktan yakindan alakasi yoktur.

    preppy genclerin belkemigi eski paradir-- bir nevi amerikan aristokrasisine dahiliyet soz konusudur (boyle bir sınıfın varligi tartisilabilir, ancak goreceli olarak bu sifat bu genclerin ailelerine fena halde yakismaktadir). golf, lacrosse, squash oynar; lacoste degil, kendi minik toplumlari icinde cok unlu olan, ancak sosyal atmosferlerinin disindakilerinin erisimi olmayan minik butiklerden giyinip, giysilere deliler gibi para harcarlar: giydikleri ise paster renkli pololar, diz boyu kumas sortlar, cinsiyete opsiyonel olarak sac bantlari, beyaz elbiseler vsdir.

    iyi okullara giderler, ve iyi okullarda iyi egitimler alip,"iyi" uyusturucular kullanirlar. mankene benzeyen fiziklerini sabah aksam kusmaya, ya da sadece salata yemeye borcludurlar, bir de gyme giderler deli gibi. zeki olanlarinin muhabbeti cok sarar, cunku aldiklari egitim kim ne derse desin kalitelidir. ote yandan, yaklasilamazliklari ve surekli minik sosyal cemberlerinde takilmalari bu gencleri zaman zaman sana bana karsi zirhlar. kimse bilmez, ama cogu zaman bir iki minik estetikleri olur kizlarinin. ote yandan, mukemmel olmak icin butun bu ugrasi, dogallik cercevesindedir-- preppy kizlarin yaptigi makyaj bir rimeldir en fazla, saclarini da kahverengiye boyarlar eger boyarlarsa. oyle takiya makiya abanmazlar.

    "effortless perfection" bu insanlarin sloganidir, cabalarini saklamak ise ihtisaslari.

    (bkz: insecurity)

  • adetlerine bayıldığım özel gün...

    sabah tüm aile aynı saatte uyanır. erkekler namaza gider, kadınlar kahvaltı hazırlar. her şey özel olmalıdır o yüzden her sabah yenmeyen şeyler hazırlanır. erkekler geldiğinde bayramlaşma anı gelmiştir. önce anne ve baba bayramlaşır, akabinde çocuklar... anne babamın eli öpülür ve kahvaltıya geçilir. kahvaltıdan sonra herkes en güzel kıyafetlerini giyer ve komşular gezildikten sonra, önce baba tarafı gezilir, sonra anne tarafı`:doğu geleneği... babaanne kesin loğuk yapmıştır, deli gibi yersin. her ziyaretten sonra harçlıklar hesaplanır ve uzun zamandır görüşülmeyen sevilenlere sürprizler yapılır... artık 500üncü kez teklif edilen baklavayı reddetmek için bin takla atılır, tatlıyı yemek istemeyen misafire "ama bu ev baklavası, çok hafif..." denir, sanki baklavanın hafifi olurmuş gibi... bayramın son gününde ise şekerlikte kalan tüm şekerler çocukların önüne verirlir. işte o an bayram bitmiştir...

    her gününde akşam eve yorgun dönülse de, hatta sadece bayramlarda giyilen iskarpinler insanın topuğunu paralasa da zevklidir bayram ve bayramın tadını en çok kalabalık aileler çıkarır.