hesabın var mı? giriş yap

  • enes batur vb. amipleri takip eden ve onlar gibi davranmaya çalışan kitlenin umrunda olmayacak çocuk.
    destekleyelim o zaman güzel kardeşimizi.

    edit: entry girerken 290 civarı abone vardı. şimdi 8.000’lere dayanmış durumda. daha da fazla olacak eminim. bu güzel olayın fitilini yakan, başlığı açıp kardeşimizi tanımamızı sağlayan yazar arkadaşa çok teşekkürler.
    edit 2: ekşi sözlük için teşekkür videosu hazırlamış https://youtu.be/wtevlkp8vqu
    mutluluğu gözlerinden okunuyor resmen, kalbi güzel çocuk, yolun açık olsun.

  • osmanlı padişahı sultan üçüncü murad'ın 100 - 130 arası sayıda çocuk sahibi olduğu doğrudur.
    bu sebeple de ölümünün ardından tahta geçen oğlu üçüncü mehmed, osmanlı saray tarihinin görüp görebileceği en büyük katliamı gerçekleştirecektir. 19 kardeşini boğduracaktır o gece. babasından hamile olan nice cariye de denize atılır.

    üçüncü murad'ın bu denli çocuk sahibi olma sebebi ise annesi nurbanu sultan ile karısı safiye sultan arasındaki çekişmedir.

    nurbanu sultan, valide sultan olarak haremdeki tüm gücü elinde tutmak ve üçüncü murad'ın kör kütük âşık olduğu safiye sultan'ın oğlunun gözünden düşmesini sağlamak istemektedir. bu sebeple dünyanın çeşitli yerlerinden gencecik ve güzel hâtunlar getirilir hareme.
    öyle ki üçüncü murad'ın 500 civarında cariyesi bulunmaktadır.

    nurbanu sultan'ın bu amansız cariye merakı sebebiyle tutsak pazarında 200 - 300 altından 3.000 - 5.000 altına çıkmıştır fiyatlar. yahudî kadın tüccarları, büyücüler sarayda cirit atmaktadır.

    saraydaki çekişmeyi şuradan da anlayabiliriz: üçüncü murad; 11 defa sadrazam, 7 defa şeyhülislam değişikliği yapmıştır.
    sokollu mehmed paşa bu dönemde suikast sonucu öldürülmüştür.

    ayrıca bu dönem osmanlı imparatorluğu'nun dünya siyasetinde hâlâ en güçlü devlet konumunda bulunduğu bir zamandır ve güç zehirlenmesi yaşanmaktadır.

    üçüncü murad'ın babası gafil sarı selim, padişahın ordu ile birlikte sefere çıkmaması geleneğini başlatmıştır. padişah da sarayda ne yapsın?
    cuma selamlığı da olmasa haremden çıkmıyordu zaten.

    lâkin şunu da söylemem gerekir: üçüncü murad, bunca cariye ile cima eylemesine ve bunca çocuk sahibi olmasına rağmen safiye sultan'a olan aşkı her daim yerinde durmuştur. safiye sultan bu sebeple gittikçe güçlenecek ve devletin başına bela olacaktır.

    üçüncü murad'ın türbesi ayasofya camii haziresinde bulunmaktadır. padişahın yanı sıra haseki safiye sultan, yirmi şehzade, kızları fatma, fahri ve mihriban sultanlarla padişahın diğer yirmi kızının kabirleri bulunmaktadır.

    bu devrin, sarayda böyle karışıklıklar varken hâlâ daha toprak kazanımlarıyla devam etmesinin başlıca nedenlerinden biri de özdemiroğlu osman paşa'dır. nâm-ı diğer kafkas fatihi.

    kendisi türk tarihinin en büyük mareşallarından birisidir. saygıyla anıyorum.

  • kış indirimlerinin bitmesine üç günden az kalan platform.
    50 lira altı 50 adet oyunu şuraya bırakayım.
    (video olarak isterseniz şöyle bir indirim videosu

    listeye başlamadan önce, paradox interactivein oyunlarına yüzde 300den fazla zam geleceğini hatırlatayım. cities skylines, stellaris, hearts of iron vs oyunları seviyorsanız bir bakın derim. bu firma cogunlukla strateji oyunlarının yayıncılıgını yapıyor ve bu zam konusunu resmi olarak acıkladılar.

    - valve complete pack %96 indirimle 44 lira

    indirim oranı %90 olan oyunlar
    - submerged 3 lira
    - sniper elite 4, 8 lira ( tüm se serisi indirimde)
    - payday 2, 2 lira
    - unravel 2, 12 lira - unravel bundle 19 lira
    - limbo 4 lira
    - ınside 8 lira
    - erzurum 1 lira
    - ken follet's the pillars of the earth 7 lira
    - battlefield v 49 lira (tüm bf serisi indirimde)
    - strange brigade 7 lira
    - sid meier's civilization vı 21 lira

    star wars jedi fallen order %88 indirimle 33 lira

    indirim oranı %85 olan oyunlar
    - batman arkham collection 15 lira
    - tekken 7, 17 lira
    - code vein 37 lira
    - darkest dungeon 5 lira
    - shadow of war 10 lira, definitive edition 12 lira
    - deus ex mankind divided 11 lira
    - outlastın ilk oyunu 4 lira ikinci oyunu 7 lira
    - aragami 4 lira

    ace combat 7 skies unknown %84 indirimle 31 lira
    titanfall 2 %84 indirimle 31 lira
    ı zombie %81 indirimle 0.76 lira

    indirim oranı %80 olan oyunlar
    - conarium 6 lira
    - dead ısland definitive edition 6 lira
    - witcher 3 complete edition 14 lira
    - this war of mine 24 lira
    - a way out 39 lira
    - mortal kombat 11, 16 lira
    - dying light definitive edition 19 lira
    - cat quest ıı 5 lira

    little nightmares ı ve 2 %78 indirimle 45 lira
    the forest %77 indirimle 7 lira

    indirim oranı %75 olan oyunlar
    - disco elysium 15 lira
    - darksiders genesis 16 lira
    - hellblade senua's sacrifice 12 lira
    - bad north 7 lira
    - metal gear solid 5 phantom pain 13 lira
    - what remains of edith finch 13 lira
    - celeste 7 lira
    - alan wake 7 lira

    slay the spire %66 indirimle 13 lira
    late shift %62 indirimle 8 lira
    hades %50 indirimle 20 lira
    hollow knight %50 indirimle 12 lira
    tribes of midgard %50 indirimle 16 lira
    lake %40 indirimle 19 lira

    iyi eğlenceler

  • bireysel emeklilik olayının ne demek olduğunu yazdığımda insanlar bana kızmıştı. (bkz: bireysel emeklilik/#44018930)

    bunun özet olarak, en yalın haliyle anlamı şudur; "sana verdiğimiz paranın bir kısmını ver de biz onu işletelim. ancak bu yolla piyasa derinliği elde edebiliriz".

    insanlar şunu görmüyor; türkiye'de çok genç bir nüfus geldi ve şu anda hüküm sürüyor. ama bu gençler devlet iyi planlama yapmadığı için çok çok çok büyük bir oranda yetersiz; vasat insanlardan oluşuyor. buna kendimi de dahil ediyorum. iyi yetiştirilmedik. yaptığımız işlere baktığımızda, bu işleri dünyayla kıyasladığımızda katma değerimizin çok düşük olduğunu görmeliyiz. bizler entelektüel derinliğe sahip olmamızı sağlayacak o eğitimi almadığımız için üretimimiz de vasat. bununla beraber geçmişte erkenden emekli olan dedeler ve babalarımız; gelecekte sosyal patlama yaşanacağı gerçeğinin fitilini ateşlediler. bu genç nüfus; bu vasatlıkla emekli olursa ve bu emeklilik hakkıyla sosyal yardım alırsa ekonomik sistemimizin göçeceği açık. peki bu hangi sonuçları doğurdu reaksiyon olarak;

    (bkz: sigortalı olmayanların 213 tl ödeme zorunluluğu)
    (bkz: 65 yaşında emekli olmak)
    (bkz: bireysel emeklilik)
    (bkz: doğum kontrol oyununu artık bozuyoruz)
    (bkz: en az 3 çocuk)

    bu son 2 bakınız gelecekte çok fazla yaşlı olmasına karşın; çok az genç nüfus bulunacağından bir felaketin habercisi olarak yorumlanmaka olan gidişatı ifade ediyor.

  • trabzonlu ali sait yılmaz, yaklaşık 20 yıldır yenimahalle incirlik camii yaşatma derneği başkanlığı yapıyor.

    her milli bayramda camiye türk bayrağı astıklarını söyleyen yılmaz, 29 ağustos akşamı zafer bayramı için cami duvarına atatürk posteri de astı. ama 30 ağustos sabahı yılmaz'a müftülükten “o resmi kaldırın” telefonu geldi.

    iki kez arandığını anlatan yılmaz, “indirmiyorum” dedi, 30 ağustos boyunca bayrak ve atatürk posteri cami duvarında asılı kaldı. yılmaz, olayı şöyle aktardı:

    “atatürk bayrağımız bugüne kadar yoktu. bir arkadaşımdan 30 ağustos için ödünç aldım. 30 ağustos'ta önce cami imamını aramışlar. sonra ben il müftülüğü'nün telefonundan arandım. müdür olduğunu söyleyen kişi ‘o resmi kaldır' dedi. ‘hangi resmi?' diye sordum. atatürk denilmedi, ismini dahi söylemediler. ben de ‘kaldırmam' dedim. saat 19.00 gibi trabzon müftü yardımcısı olduğunu söyleyen bir kişi, özel cep telefonundan aradı. ‘o resmi kaldırın. bayrak dursun orada. yola asın o resmi de' dedi. ‘neden?' diye sordum. ‘bayrak bizim simgemiz' dedi. ‘atatürk bizim kurtarıcımız, cumhuriyet'in kurtarıcısı' dedim. bana ‘terbiyesizlik yapma' dedi.”

    kaynak~

  • bazı şeyler kitaplarda, filmlerde, şarkılarda karşımıza çıktığında kalbimize dokunuyor, hoşumuza gidiyor, duygulanıyoruz, empati yapıyoruz. gerçek hayatta benzer durumlarla karşılaştığımızdaysa kurgudakine benzer şeyler yaşayan insanlara tahammül edemiyoruz... ne garip değil mi?

    aylardan beri çeşitli aşamalardan geçiyorum. inkar ettim, isyan ettim, kendimi dağıttım, bol bol ağladım, okudum, eve kapandım, kendimi dışarıya attım... çoğunu da tek başıma yaptım. yolu hala yarılayamadım.
    “güçlüyüm bak, böyle de eğleniyorum hah hayyy!” diye oynamadım. arabeskleşmedim, şarkılarla, sosyal medya mesajlarıyla laf sokmadım, haber alabileceğim, haber taşıyabilecek tanıdıklarla görüşmedim ama yine de zaman zaman tesadüfler sonucu, zaman zaman merakıma yenik düştüğümden dolayı öğrendiğim her yeni bilgi canımı biraz daha yaktı.

    hediyelerde, anılarda, fotoğraflarda soykırım yaptım. bazı fotoğrafları silmeye kıyamadım, o kadar güzellerdi ki... baktım olmuyor, gittim kendime yeni bir telefon aldım doğum günümde, o kıyamadığım fotoğrafların olduğu telefonu gözlerimi kapatıp fabrika ayarlarına döndürdüm, oğluma verdim. çok sevindi çocuk.

    bugün pazar ve evde oturuyorum. en şen kahkahalarda bile içindeki kırıklıkları gizleyemeyen bir kadınla harcanamayacak kadar kıymetli bir gün büyük şehirde. ben de oturdum, bilgisayarımın damarlarına sızmış geçmişin son kırıntılarını temizliyorum. bütün o gezilerdeki, bütün o güzel fotoğrafların iki kişilik olması haksızlık. bir fotoğrafı iphoto’da kesiyorum. öyle güzel gülümsemişim ki... ama ne yapsam da omuzumda kalan eli çıkartamıyorum. o kadar şey yaşadım, o kadar aşamadan geçtim, hiçbir şey bu el kadar koymadı... metin altıok'un şiiri geliyor aklıma, sezen aksu’dan dinliyorum...

    şimdi biraz ağlayacağım. arka arkaya birkaç sigara içeceğim. bir mola vereceğim ve sonra temizliğe devam edeceğim. dezenfektanlarla girişeceğim, parlatmaya çalışsam da biliyorum bazı lekeler hiç silinmeyecek. olsun. 21. yüz yıla yakışır bir hızda olmasa da yavaş yavaş, sakin sakin ilerlemeye devam edeceğim. gün gelecek, kendimi kendime yaptıklarımdan dolayı affedeceğim.

    omzumda bir kesik el ki hala durmadan kanar...

  • otelinizin muazzam bir kahvaltısı var diyen italyan arkadaşa sövmekle geçmişti ilk günkü italya kahvaltım. espresso, her çeşit kruvasan, bin çeşit kadar marmelat ve reçel. kolay adapte olan bir insan olduğum ve tatlıyı sevdiğim için alıştım ikinci gün.

    yine de merak edip klasik italyan kahvaltısı hep böyle midir, diye sordum 70'lerindeki meslektaşıma. böyle derken? dedi. işte kruvasan, marmelat ve espresso böyle boktan mıydı hep geleneksel italyan kahvaltısı, dedim. yok benim gençliğimde farklıydı her şey, dedi. nasıldı, dedim. kahvaltı sadece espresso ve sigaraydı, çok güzeldi, dedi.

    sonra beatles'ın 1965 yılındaki velodromo vigorelli milan konserine gitmek için evden nasıl kaçtığını anlatmaya başladı.

    (bkz: ipek'e yardım elini uzat)

  • annenin gönül rahatlığıyla bebeği/çocuğu ona bırakıp gidebilir olmasıdır.

    ben 8.5 aylık bebeğimizi bırakıp bir iş için 1 haftalığına şehir dışına gitmiştim.
    bir arkadaşım kızı 9 yaşındayken kanser sonucu bu dünyaya gözlerini yumup öte aleme gitti.

    1 haftalığına ya da bir ömürlüğüne çocuğu babasına emanet edip giderken, gönlünün teli bile titremeyecek kadar güveniyorsa adama;
    yani annenin içi rahatsa o kadar,
    o adam baba gibi babadır bence

    anneye yavrusu hakkında "bensiz ne yapar" duygusunu hissettirmeyecek kadar babalığının altını doldurabilmiş tüm adamlara selam olsun.

  • bu amk cümlesini nedense hep zenginler kuruyor. sizce de bunda bir tuhaflık yok mu? yorum sizin…

    edit: gelen yüzlerce mesaja istinaden, burada beni ikna etme, düşüncemi çürütme ya da anti tez önermeye çalışmayın özelden mesajlar atarak. ne demişim entry sonunda: “yorum sizin”.

    ayrıca, madem parayla mutlu olunmaz, o zaman sabah erkenden kalkıp eşek gibi işe gitmeyin kardeşim, oturun mutlu mutlu evlerinizde beş parasız. ne de olsa parayla mutlu olunmuyordu dimi?

    para bir amaç değil, araçtır arkadaşlar. mutluluğa açılan en büyük kapıdır. o güzel güzel yiyip içtikleriniz ve paylaştıklarınız, gezdikleriniz ve de gördükleriniz, direksiyonundan yol fotosu çektiğiniz, starbucks vs diğer kahve ve de gold rakılarınız, meşelerde dinlendirilmiş keyif viskileriniz, vs. kısacası, huzur ve mutlu olmanıza vesile olacak her şey para ile satın alınıyorsa… e o zaman..?

    son olarak, acun üzerinden gidelim hadi! adam tadılabilecek neredeyse tüm dünyevi şeyleri tatmış, her yeri gezmiş, yaşı kaç olmasına rağmen (toplumda aslında sıradan biri yaptığında ayıplanacak) kızları yaşında kadınlarla takılan, jeti, yatı, katı, özel tv'si, ingiltere ve de iskoçya'da futbol kulübü vs olan bir adam kusura bakmayın da parayla mutlu olunmaz demesin!

    bana laf anlatmaya çalışmayın, yazın başlığın altına düşüncenizi, insanları ikna edin de beni favlayacaklarına sizi favlasınlar, kapiş..?

    ekstra edit: ve de sonun sonu olarak, parayla mutlu olunmuyor diyip de fakirliğe dönen bi zengin gösterdiğiniz gün ben de bu entry'imi düzeltip özür dileyeceğim! çünkü o güçten, istediğini kolayca elde edebilmekten ve o kadar maldan vaz geçmek hiçbir babayiğidin harcı değildir!

    saygılar…

  • ulan bir de şikayetçi olan adamı haksız bulmuşlar.

    bunun gibi tipler işte bir kaç sene sonra haberlerde gördüğünüz tecavüz, taciz haberlerinin sanığı oluyorlar. bir insanın itibarını kazanması seneler alıyor ve çoğu meslek dalında bu itibar hem yeteneğinden hem de çalışma hevesinden daha önemli görülüyor. adam ay geçmiş üzerinden ulaşmaya çalışmış, çocuk geri yazınca da velisini istemiş. haksız bir durum yok ortada. az bile yapmışsın.

  • derin derin dusunmeye baslamadan once birkac dortlugunun okunmasi gerektigine inandigim alim.
    zihni ve kalbi 'kalaylar'.

    "niceleri geldi , neler istediler,
    sonunda dunyayi bırakip gittiler.
    sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi?
    o gidenler de hep senin gibiydiler..."

    ayrica sevmenin olcusunu de tanimlayan adamdir.. olcusuz sevmektir: canla basla.

    "benim halimden haber sorarsan,
    bir cift sozum var sana, yurekten
    sevginle girecegim topraga,
    sevginle cikacagım topraktan."

    (bkz: ilahi ask)