hesabın var mı? giriş yap

  • dün gece öksürük nöbetleri geçiren oğlumun, uyanmaya yakın gülümsemesi ve uyanınca gördüğü rüyayı anlatması: bir havuz varmış, suyu kırmızıymış, içine hooop diye atlamış sular fışkırmış vs vs... :)

  • evet görüyorum ki algı operasyonu başarılı olmuş.

    söz konusu olan zam; memurun 3 senede ufak ufak alacağı zamdır.

    *memur en son temmuz'da yüzde 3 zam almıştır. o da bir ay içinde enflasyona yenik düşmüştür. (aslında memur son 20 senede hiç zam almamıştır hep enflasyona yenik düşüp enflasyon farkı almıştır.)

    ** adamlar işini biliyor.
    doktora 5 bin, diyorlar.
    öğretmene 2 bin, diyorlar.
    memura yüzde 35, diyorlar.

    vatandaş da bunların gerçek olduğuna inanıp bu meslek gruplarına karşı gereksiz kıskançlık ve düşmanlık besliyor.

  • merkeze gelir gelmez kaldığımız otelin hemen dibinde karşılaştığımız manzara ile tebessüm ettirmiştir.
    link

  • ıtalyan oldugu icin mancini'den bir farki olmayan teknik direktor. cunku butun italyan teknik direktorler birbirinin aynisidir.

    aynen butun almanlarin hirsli, disiplinli ve sistemli olmasi, tum hollanda'lilarin 4-3-3 oynatmasi gibi.

    siz futbol konusmayin gercekten komik oluyor.

  • izlemeye başlamadan önce breaking bad'den daha iyi olduğunu söyleyen insanlar görünce “yok ya nasıl olabilir ki” diyordum. izledim, ve ben de gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, her ne kadar breaking bad arşa çıkmış bir dizi olsa da better call saul çok daha başarılı bir dizi.

    nedenlerinden bahsedecek olursam, burayı okuyanların breaking bad izlemiş olduğunu düşünerekten yazıyorum, ilk olarak better call saul'da hiçbir karakter gereksiz değildi. salamancalardan tutun kim'e howard'a nacho'ya… hepsini izlemek çok keyif vermişti. breaking bad'in son sezonunda ansızın gelen ve düşman olan karakterleri düşünecek olursak bence onları koymak yapımcıların en büyük yanlışıydı.

    ikinci olarak ise gerçekten çok ayağı yere basan bir dizi. her şey kendi içindeki mantıktan hiç sapmadan ilerliyor ve yine aynı yolun sonunda muhteşem, hatta izlediğim en iyi dizi finaliyle bitiyor. bittiğinde içtenlikle dedim ki, dizi dediğin böyle olur.

    şimdi diziyle ilgili bahsetmek istediğim spoilerlı kısımlara geliyorum;

    --- spoiler ---

    öncelikle söylemek istiyorum ki nacho'nun ölüm sahnesi gördüğüm en etkileyici ölüm sahnesi olabilir. oyunculuklar zaten muazzam. hector'a onu zehirlediğini söylerken ki o nefreti gözlerinden çok açık şekilde okunuyordu. son yemek yiyişi, babasıyla son vedası, hepsi çok üst düzeydi. ölmesine tabii ki çok üzlüldüm ama beklediğimiz bir şeydi zaten. en azından onların elinden değilde kendi rızasıyla ölmesi biraz içimi rahatlattı.

    chuck'tan bahsetmek istiyorum. chuck'ın sorunu, sürekli doğru olanı yapmaya çalışması ama istediği sevgiyi, mutluluğu elde edememesiydi. ona her zaman üzülüyordum. hep doğruyu yapmasına rağmen jimmy gibi sevilmiyordu, karakter meselesi işte. eşini bile jimmy gibi güldüremiyordu. yalnızlığı ben chuck'ta gördüm. hep yalnızdı ve tutunabildiği tek şey "hukuk"tu. çünkü orada saygı görüyordu.

    jimmy de chuck da birbirini çok seviyordu. ama hep yanlış zamanlarda birbirlerine yanlış haraketlerde bulundular. jimmy chuck'ı chuck'ın ona en çok güvendiği anda kandırdı, chuck'sa jimmy'i aynı şekilde. sonunda da jimmy chuck'ın elinden, kendisinin de itiraf ettiği gibi, sahip olduğu tek şey olan hukuk'u aldı... final bölümündeki sahneleri o kadar güzeldi ki... chuck'ın "that's not what i had in mind" dediği kısımda sesi titremesi... jimmy'i gerçekten seviyordu ve bir abi gibi davranmak istiyordu, ikisi de denedi, olmadı...

    salamancalar ve gus'a geçmek gerekirse, lalo'nun ölüm sahnesinde acı içinde kıvranırken bile gus'a bunu belli etmemek için ona bakarken gülmesi, gus'ın da aynı şekilde ona yaralı olmasına rağmen dimdik ve duygusuz bir şekilde bakması, işte saf nefreti orada gördüm ben.

    lalo salamanca karakteri ise izlerken en keyif aldığım karakterlerden biriydi. salamancaların en tehlikeli ve zekisiydi, ama tony dalton'un hakkını vermek gerek, muhteşem bir oyunculuk sergilemiş.

    bütün karakterleri çok sevmekle beraber en sevdiğim karakter howard'dı. nedeni ise, çoğu kişinin hissettiği gibi başlarda ben de onunla ilgili negatif düşüncelere sahiptim. fakat sonradan anladık ki asla tahmin ettiğimiz gibi biri değilmiş. aslında bu alışkın olmadığımız bir durum çünkü böyle zengin, iyi görünümlü, başarılı insanların hep bir kusuru (genelde kibir olur bu) olmasına alışkınız. howard'da bu yoktu. herkese iyi niyetle yaklaşan, arabasını alan valeye bile içtenlikle halini hatrını soran, saf iyiliğin resmedilmiş hali gibi bir insandı. ölümünü kabullenmek cidden çok zor oldu. bu konuya tekrar değineceğim.

    jimmy ve kim'den bahsetmek istiyorum. breaking bad evreninde ve buradaki diğer karakterlerden farklı olarak kurbanlarını "oyunun" içinde olmayan biri seçmişlerdi. her ne kadar walter white bir cani olsa da kendi bildiğinden sapmayan bir insandı. ailesine asla zarar gelmesini istemiyordu, yoluna çıkanlarlaydı işi. ama howard öyle miydi? tam tersi, zarardan çok faydası dokunmuştu onlara, özellikle kim'e. ama onlar tam da howard'ın dediği gibi "ruhsuz" bir şekilde onunla uğraştılar. howard son sözlerinde sonuna kadar haklıydı. sonu ise tam bir trajediydi. "yok yere" öldürüldü. bir hiç uğruna... ve cesedi attıkları çukur, işte orada parçalandım. bir insanın nereden başlayıp nereye geldiği (hem de hiç haketmediği bir şekilde) tüm gerçekliğiyle gösterildi bize.

    bu olaydan sonra ikisinden nefret ettim. hatta dizinin sonunda ölmelerini istiyordum. ama dizi senaristleri öyle yetenekli insanlar ki, kendimi dizinin sonunda onları ağlayarak izlerken buldum. o son bakışma sahnelerini izlediğimde hala ağlıyorum. bir dizi finali ancak bu kadar ruhuma dokunabilirdi. benim için bulunmaz maden değerinde bir final. daha iyisini izlediğimi hatırlamıyorum. bütün taşların tek tek yerine oturduğu, aklımdaki bütün soruların cevabını aldığım bir bölüm oldu.

    jimmy ve saul, aslında iki farklı insan gibilerdi. jimmy'nin sorunlarından kaçmak için oluşturduğu karakteri saul, ama nihayetinde tekrar bizim sevdiğimiz jimmy'miz oldu. belki de ilk defa hatalarının sorumluğunu aldı. chuck'ın son bölümdeki flashback'te dediğini yaptı, "if you don't like where you're heading, there's no shame in going back and changing your path." ve ilk defa chuck'ı yanılttı, değişti. 86 yıl hapis cezası almasına rağmen aslında hiç olmadığı kadar özgürdü.

    --- spoiler ---

    muhteşem bir dizi, muhteşem bir final. çoğumuzun yaşantısından uzak bir dizi olmasına rağmen, aslında bir o kadar da "biz" olan bir dizi. inişlerimizi çıkışlarımızı, değerlerimizi, doğruyla yanlışı, zamanı, tüm gerçekliğiyle betimleyen bir başyapıt. harcadığım en kaliteli zamanlardandı izlediğim anlar. asla unutmayacağım.

    "we all make our choices. and those choices, they put us on a road. sometimes those choices seem small, but they put you on the road. you think about getting off. but eventually, you're back on it."
    -mike ehrmantraut

  • bir kaç saat önce cnbcede yarım yamalak(sonu ve başını izleyemedim) izlediğim film. filmin sonunu izleyememiş olmam son anlarda babamın odaya girip aynen söyle bir muhabbet açmış olması:

    [filmin sonuna geldiğimizi düşünüyorum, 3 adamında bir odada yıkıntılar arasında otururken yağmur yağdığı sahne]
    baba - oğlum bu ne? vampir filmimi yine?
    ben - hayır baba
    [baba yabancı dilde söylenenleri duymuştur]
    baba - alman filmi herhalde savaş filmimi
    ben - hayır baba rus filmi
    [yağmur yağmaya başlar]
    baba - kominist filmi yani? belli baksana yağmur bariz yapay
    ben - bilmiorum baba! hem ne alakası var, izliyorum bi sn ya!
    [yağmur durur]
    baba - işte kominist filmi belli hemen bitti suları ancak bu kadar yetmiştir
    (bkz: nası yani)