ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
100 metreyi 9 saniyenin altında koşmak
-
usain bolt'un 9.58'lik rekorunu kırmaktır. askerde keyif verici madde kullananları ortaya çıkarmıştır.
17 ocak 2022 bir rus'un araç çıkışımı kapatması
-
yandan çık.
18 temmuz 2016 tsk'nin subay açığı
-
iett soforlerine ucak kullanmayi ogretirler artik. metro turizm muavinleri de yedekte dursun.
izzet yıldızhan
-
türk kadın şarkıcıların kıyafeti ile kafayı bozmuş bir adam.
ancak ben kendisini şöyle hatırlıyorum. zannediyorum sene 2008, cerrahpaşa tıp fakultesi son sınıfta öğrenciyim. acilde nöbet tutuyorum. izzet yildizhan'in da bir yakını mi ne acilde , kapıda bekliyor. o zaman böyle ayna camlı gozlukler meşhur, böyle kürk filan giymiş, tavus kuşu gibi kabarıyor, sen hesap et.
bizim genel cerrahide bir asistan abi vardı, sanırım azeriydi, tarkan kadar ünlü olmadıkça bir turk arabest şarkıcısini tanımazdi ama sanırım bunu bir yerden gözü ısırdı. izzet yıldızhan in yanına geldi.
-ben sizi bir yerden tanıyor muyum?
- eee tabi, yani taninirim evet
- paşa konağında mı çalışıyorsunuz?
cevap vermeden hızlıca uzaklaştı.
paşa konağı cerrahpaşa karşısında bir kebapciydi, orada çalışanlara benzetmiş. işte taa o zamanlardan beri ünlü olmaya çalışıyor. beceremiyor.
debe edit: beni debeye taşıyan siz sevgili sözlük yazarları ve büyük sanatçı izzet yıldızhan'a çok teşekkür ediyorum.
bir insanı yaptığı ilk hatada hayatından çıkarmak
-
tabii, çıkarın gitsin. 21. yüzyıl insansızlık çağı. teknoloji, pandemiler "insansız olun" diyor. kimse kimseyi sahiden sevmiyor, özlemiyor.
üstat behçet necatigil, bu zamana "çok çiğ çağ"* demişti, bir kilim metaforu üzerinden. "ama biz dokuduk bu kilimi. eh, bir dereceye kadar."
evet, bizim eserimiz. sadece çiğ değil, sığlığın gözde olduğu bir çağ..
affetmek hak vermek değil, anlamaktır.
ilk hatada çıkarırsanız, hayatınız yol geçen hanına döner; bir insanı gerçekten ve yakından tanıma şansınız olmaz. dostluk olmaz, olsa da kalmaz.
hadi dostluğu boş verin; dostluk denilen, ya böbürlenmek ya da yakınmak için*. fakat insansız yaşamak..o kadar güçlü müsünüz bakalım? sonra yalnızlık duvarında ağlamayın.
"ilk merhamet ölür, sonra insan
ve büyümez insan oluş
büyür yalnızlık.."*
anneannelerden öğrenilenler
-
açıkçası benim anneannem hiç bir şey öğretmedi bana. kadının hayat felsefesi şu şekilde:
''yi, iç, sıcak tut kendini, yi, yat, bismill, yi, çay iç içini ısıt, yimek yi, sıcak tut kendini tirrik olma, bismilll, yi, yavrım, çay iç, bismill, yavrım, foksu aç, bismill...''
anneanne ne lan öyle? modern gibi takılmalar. bildiğimiz nene bu işte.
hastaneye sıçan teyzenin olası ekşi sözlük nicki
gündemi ekşi sözlük'ten takip etmek
-
akıllı akıllı okumayı gerektiren iştir. sabah ya da sözcü okumaya benzemez.
herşeden ilk senin haberin olur ama neye itibar edip edemeyeceğini anlamak için kafanın çalışması ve bolca saçma sapan şeyi de okuman gerekir.
gündem butonu, dünün en beğenilenleri, şükela modu ve linkler aracılığıyla yapabilirsiniz.
1 haftalık sevgilinin 17 bin 250 tl borç istemesi
-
bedelli nin üstünü tamamliyordur.
türk kızlarının hepsinin zengin erkek araması
-
"kadınlar kendilerini güçsüz olana bir idol, güçlü olana bir eşya gibi sunarlar."
cesare pavese
çok zeki insanın nasılsın sorusuna vereceği cevap
-
(bkz: çok zekiyim)
internetten alışverişin daha uzun sürmesi
-
özellikle benim gibi al-çık yapan için kesinlikle doğru bir olay.
bir ürün bakacaksın, oturup araştır. insanların yorumlarını oku. kararsız kalıp bir sonraki modellerine bak. bir o siteye gir, bir bu siteye gir. dön baba dön. tek fark avm'de değilsin ama beynin yanıyor artık. bir tane kıçıkırık ürün için "bir kere alıyorum canım" diyerek 50 tane segme açıyorsun.
o kadar çok seçenek, kararsızlığı da beraberinde getiriyor. döne döne saatlerin gidiyor. oysa bir avm'ye, çarşıya pazara çıksan al gülüm-ver gülüm bitecek iş. üstüne de efor sarf etmiş olacağım, sağlıklı olacak.
sabahtan beri yatak bakıyorum. alacağım ortopedik adam gibi bir yatakken öğrendim ki, visco diye bir model varmış ve übermiş. üzerinde uyursam çok mutlu olacakmışım. bakmadığım site-yorum kalmadı. oysa bir mobilyacının önünden geçsem herhangi bir yatağa bakar "sarın" der alırdım.
yine bir 100 tl monitörden 5.000 tl'lik tv'ye uzanan yol vakası yaşıyorum.
peşin edit: tabii ki internetten alışveriş güzel, çok avantajları var. doğru olan şeyi daha kolay buluyorsun filan. benimki biraz serseniş ve modern hayata isyan.
zengin çocuklarının daha başarılı olması
-
hayatın acı gerçeklerinden biri.
zengin babanın, çevresinin, çocuğuna sunduğu egitim ve diger olanakların buna sebep olduğu herkesin malumu.
bense hemen göze çarpmayan başka bir faktörden bahsedeyim. aynı kalitede eğitim almış da olsanız, aynı zekaya da sahip olsanız, ayni ise de girseniz zengin çocuğunun sizden daha başarılı olması beklenir. sebep? kendine güven. örneğin siz şirketteki işinize muhtaç olduğunuz için zengin çocuğu kadar kendinden emin konuşamazsınız. zengin çocuğu ise yetiştiği ortamdan ötürü genel müdürü filan kendi dengi gibi düşünür.
bu sav tabii ki her bireyi tasvir etmiyor. ortalamalardan bahsediyorum.
***
bu durumla savaşmanın bilinen tek yolu devletin tüm vatandaşlarına sunduğu sosyal olanakları artırması. iskandinav ülkelerindeki social mobility'nin abd'den kat kat yüksek olmasının temel sebebi bu.
vahşi kapitalist sistemde fakir doğan genelde fakir ölüyor.