hesabın var mı? giriş yap

  • messier katalogu'nun otuzüçüncü cismi. triangulum galaksisi. samanyolu'nun da içinde bulunduğu yerel grubun bir üyesidir. komşusu andromeda'ya oranla çok küçük olmasına rağmen bütün uzay içinde ortalama büyüklüğe sahip bir spiral gökadadır. 5.7 kadirlik görünür parlaklığı ile ancak karanlık bir gecede şehir ışıklarından uzak yerlerde seçilebilir.

  • adaletsizliklerle doludur.

    bir balya dokümanı fotokopi makinesinin camlı yüzeyine koyup, "neden hepsini çekmedi de bir sayfayı çekti?" diye soran adam benim aldığım paranın en az 6 katı ücret alır..

  • yuva kurmayı başarmak ne yahu? bir başarı mi evlenmek sizin için? aksine ben bekar ve yalnız yaşayan insanların hayatla başa çıkmak açısından daha başarılı olduklarını düşünüyorum.

    edit: oha. daha önce hiç 176 kişi beğenmemişti yazdıklarımı. vay anasını be.

    edit 2: günaydın. arkadaşlar napiyosunuz? 473 kişi olmuş. neyse hastaydım. birazcık sevindim. hehehe. artık nasıl garibansam; beğeni sayısına seviniyorum.

  • binlerce yıldır söylenegeldiği gibi ve son olarak neil gaiman'ın da ifadesiyle:

    "hayatın bir oyun olduğuna, hayatın zalim bir şaka olduğuna, hayatın sen yaşarken olanlar olduğuna, bu yüzden arkana yaslanıp zevkini çıkarman gerektiğine inanıyorum."

  • "asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: bir
    hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa
    bağlanır. hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan
    içine tatlı bir yiyecek konur. bu yarık sadece maymunun elini
    açıkken sokacağı büyüklüktedir. yumruk yaptığında elini dışarı
    çıkaramaz. maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için
    elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması
    olanaksızdır. sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz.
    avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. aslında bu
    maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. onu sadece, kendi
    bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. yapması gereken tek şey, elini
    açıp yiyeceği bırakmaktır."

  • tamam çok güzel dizi ben de bayılarak izliyorum fakat: ulan bu ted denen herif ne pis ne terbiyesiz bi adamdır ki çocuklarına robin teyzenizi şöyle öptüm böyle düdükledim diye anlatabiliyor? bu cavurların aile kültürü yok mu lan? benim babam gelse safiye teyzeni şöyle düdükledim böyle eline verdim o da benim kucağıma oturdu sabaha kadar hoppidi hoppidi zıplattım dese iyi mi? terbiyesiz...

  • bugün, ekşi şeyler'e giren bir entry'de işlevsiz olduğu iddia edilse de her zaman o şekilde işlemezler. hatta, ışığın zamanlamasını ayarlamak için veri elde etmek üzere de kullanılırlar.

    kadıköy'ü bilenler, göztepe parkı'na (60. yıl parkı) aşinadır. sahilyolu üzerinde göztepe ışıklara çıkmak üzere girdiğiniz yolunda bir adet trafik lambası bulunur. bu trafik lambasının hemen gerisinde, vakıfbank'ın az ilerisinde ise, otomobiller için hiç kırmızıya dönmeyen bir adet trafik lambası daha vardır. bu trafik lambası

    işte bu trafik lambası bir gün yine burada yazar olan yakın arkadaşım ile benim enteresan bir denememize konu olmuştur. neden kırmızıya dönmediğini merak ettiğimiz için üşenmeden arabadan inmiş ve birkaç deneme yaparak otomobil sürücülerinin sinirlerini sınamıştık.

    yaya butonuna her bastığımızda ışık, 10 saniye içerisinde kırmızıya dönüyordu. bunu birkaç kere (sayıyı ben de hatırlamıyorum, o ara çok işsizdik) denediğimizde ışığın sadece butona basılınca kırmızıya döndüğünü gördük.

    butonun çalışması bir yana, hemen 2-3 gün sonrasında bu trafik lambası otomobillere otomatik olarak kırmızı olarak yanmaya başladı. o güne kadar hiç kırmızı yandığını görmediğimiz ve durmadığımız trafik lambasında, buton kullanım verilerinin alındığını ve yoğunluk nedeni ile zaman ayarlaması yapıldığını düşünüyoruz. (bu, otomatik olarak işleyen bir sistem de olabilir.)

    özetle, bugün dahi o ışıkta (ki sürekli kırmızıda denk geliyoruz) durduğumuzda eserimizle gurur duyar (yalan, sinir oluyoruz) o malum geceyi anarız. siz de denk gelirseniz kulaklarımızı çınlatabilirsiniz zira biz kendi kendimize sövmeden geçmiyoruz.

    ayrıca, londra ve edinburgh'da neredeyse kullandığım tüm butonlar aktif olarak çalışıyordu. gecenin körü de olsa, gün içi de olsa butona bastığınızda (bazıları anında, bazıları kısa bir gecikme sonrası) trafiği durduruyorlardı.

  • az once genc bir arkadasimiz yazmis:

    "hiçbir korku filmi insana babanin 36 cevapsiz çagrisi kadar korku veremez"

  • kız isteme, söz, nişan, kına, düğün, balayı şeklinde seri albüm yapan, her albüme ortalama 200 fotograf ekleyen bağyan arkadaşın duvar'ına doğru;

    "aman bu gazla gerdek gecesi resimlerini de koymayasın banu'cum"

  • doğru kişi diye bir şeyin olmadığını ve günümüzde herkesin her şeye katlandığını, evlilerin hepsinin mutsuz olduğunu fark eden insan dolayısıyla hiç evlenmeyecekmiş gibi hissediyor. kötü bir duygu değildir, evli olup mutsuz olmak mı yoksa hiç evlenmeyecekmiş gibi hissetmek mi deseler kuşkusuz hiç evlenmeyecek gibi hissetmeyi seçerim