hesabın var mı? giriş yap

  • -son bir iş için dostum, sadece son lanet olası bir iş.
    +almeida ne zaman katılacak aramıza.
    -maalesef, almeida başaramadı dostum.

  • adeta kaybedeni olmayan bir secim. eline mikrofonu alan başarılı olduğunu iddia ediyor.
    ıyı parti onca baskıya ve medyaya rağmen %10 aldi. başarılı.
    mhp baraj altı kalacak derken %11 aldı. başarılı.
    erdoğan %52 ile 16 yıl sonra yine kazandi. basarili.
    ınce partisinden 8 puan ileride. başarılı
    hdp barajı geçti. başarılı
    kim kaybetti lan bu seçimi ?

  • türkiye'de askerlik, insan onurunun hiçe sayıldığı, er kişide kalıcı hasara yol açan bir olay olduğu için, imkanı olup da bedelli askerlik yaparak kendini bu cehennemden uzak tutabilen erkeklere saygı duymalıdır.

    kadının bedeni üzerinden kimliğini ve toplumsal rolünü tanımlamak ne kadar çirkin ve çağdışı bir yaklaşım ise, erkeği de askerlik yapıp yapmaması üzerinden tanımlamak ve hatta yargılamak o ölçüde çirkin ve çifte standartçı bir yaklaşımdır.

    tsk kendini modernize etmediği müddetçe, "vatanı korumak" mottosuyla askere uğurlanan er kişinin kocaman adam olduğu halde yerden izmarit toplamasını, kompleksli üstlerinden azar işitmesini ve psikolojik tacize maruz kalmasını "vatana borcunu tamamlamak" olarak tanımlayabilen bir kadın, yaşadığı çağın gerisinde kalmış, dar fikirler arasında sıkışmış ve insan onurunun, hak ve adalet duygusunun, eşitliğin; cinsiyetçi tabulardan ve dogmalardan çok daha üstün ve kutsal olduğunu kavrayabilecek kapasiteden yoksun kalmıştır. ciddiye alınmamalıdır.

  • bir de o başlıkta orda oturan dayılara laf edenler vardı!! bu zamanda kimse kimseye yardım etmez bunlar yüzünden. biliyordum böyle olacağını.

  • kuzenim, 14 yaşındaki oğlunun facebook mesajlarına bakmaktadır. "yin yang, gel gel beraber okuyalım çok komik" çağrısıyla birlikte bu eşsiz günaha katılıyorum. yazışmalar muazzam.

    ilk mesajla birlikte her şey hızla gelişiyor..

    erkek: beni eklemişsin? tanışıyor muyuz?
    kız: ben sizin okuldan bilmem ne sınıfından bilmem kim. ben seni tanıyorum ama demek ki sen beni tanımıyorsun.

    araya birkaç kısa geyik serpiştirildikten sonra:

    erkek: çıkalım mı?
    kız: düşünmem lazım..
    1-2 dakika sonra kız: düşünüyorum...
    1-2 dakika sonra kız: tamam kabul ediyorum.
    erkek: oleyy. çok sevindim :)))

    5 dakika sonra erkek: aşkım?
    kız: aşkımmmm.

    yarım saat sonra erkek: o senin fotoğrafının altına yazıp duran lavuk kim?
    kız: salağın teki ya boşver. peşimde koşup duruyo. yüz vermiyorum. önemli biri değil, kafana takma.
    erkek: benim için önemli ama!..
    kız: ya boşver, yakında vazgeçer zaten.
    erkek: neyse ben onu hallederim en kısa zamanda..

  • şu anda onun şehrinden kendi şehrime giden bir otobüsün 21 numaralı koltuğunda yazıyorum bunu. onu başka bir şehirde bırakıp tekrar beni kimsenin beklemediği o eve gidiyorum...virusten dolayı 3 aydır onu göremedim... geçen cuma biraz umut ve koskoca bir korku ile yanına geldim. acaba beni unutmuşmudur diye korktum... çok korktum... bu dünyadan yok olup gitmeye razıyım... yeter ki beni unutmasın... mutfakta yerde oturmuş bebeklerin o mutfak eşyaları ile oynama rituelini gerçekleştiriyordu... kızım dedim... bana baktı bir an... elindeki eşyaları düzenli ve sakin bir şekilde bıraktı elinden. ayağa kalkıp bana yürüdü ellerini uzattı. kucağıma aldım. başını omzuma koyup defalarca baba dedi... sonra bana evdeki insanları tanıtmaya başladı. anne anne, dede , teyze.... diye.. sanki ben onları tanımıyorum gibi... sonra bana odasını gösterdi oyuncaklarını. sonra otur dedi oyuncak oynayalım... bir odada 6 7 kisi otururken ben ayağa kalkınca baba otur diyor. giderim yine diye... otur... maalesef 4 gün sonra otur dese dahi oturmadan yola çıkmak zorunda kaldım... dün gece onu ben uyuttum annesinin 4 aylıkken uyuturken dinlettiği ninniyi açtım... gülümseyerek uyudu... 25. mayıs tarihinde vefat etmişti annesi.. üzerinden 1 25 mayıs daha geçti...

  • adamlarda nasıl bir ufuk var arkadaş. dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin vefat etmiş şarkıcısının nispeten az bilinen bir şarkısını (ben hastasıyım o ayrı) keşfedip, sampleını alıp üzerine rap yapıyorsun. şaşkınım sözlük.

  • insan neden mutsuz olduğu bir ilişkiyi ısrarla devam ettirir?

    akıllıca bir karar neye göre alınır? geçmişte verdiğin kararlara göre mi yoksa gelecekte edinmeyi umduğun kazanca göre mi?

    bir ton para verdiğin her şey dahil bir otele gittin. tatilin ortalarında bir lokma bir şey yiyemeyecek kadar doymuş hissediyorsun.hangi davranışın seni mutlu edeceğini düşünüyorsun? bir ton para verdiğin için yemeye devam edersen mi mutlu olacaksın, yoksa daha fazla yemek senin için iyi olmayacağından yemeyi bırakacak mısın? peki dört gün tatile gidip beş kilo alan insanların hepsi görgüsüzlüğünden mi bu kadar yiyor?

    düşmana göre çok fazla kayıp verdiğin bir savaşta artık üstün durumdasın ve sonsuza kadar barış yapma şansın var. barışı sağlayacak mısın yoksa çok kayıp verdiğin için düşmanı yok etmeyi mi düşünüyorsun? kuzey irlanda'nın ira ile olan mücadelesinin sonuna gelindiğinde bazı milletvekilleri "çok kayıp vedikleri gerekçesiyle" barış referandumunda "hayır" oyu kullandı. bu milletvekilleri 25 yılllık savaşı bitirmeye "evet" demek varken daha çok kayıp anlamına gelen "hayır" oyunu neden kullandı?

    bu gibi mantık dışı, bir bakıma takıntılı davranışları açıklamak için üretilen teorilerden birinin adı parayı batırma yanılımı (sunk cost fallacy). elindeki seçenekleri gelecekte elde edeceği kazançlara göre değil de geçmişteki kararlarına göre değerlendiren kişilerin bu düşünme biçimine mağlup olduğunu söyleyebiliriz.

    parayı batırma yanılımı üzerine bugüne dek pekçok araştırma yapıldı. bu araştırmaların birinde üç grup deneğe, üç farklı fiyattan sezonluk sinema bileti satıldı. birinci gruba satılan kombine biletin fiyatı 15 dolarken, ikinci grubunki 2 dolar, üçüncü grubunki ise 7 dolardı. sezon sonunda deneklerin kaç film izlediği araştırıldı. ucuz bilet alan denekler, pahalı bilet alanlara oranla daha az sayıda filme gitmişlerdi. en fazla sayıda filmi 15 dolar ödeyen grup izlemişti.

    diğer bir araştırmada kaliforniya üniversitesi'nden ha hoang ve barry staw'ın antrenörler üzerinde yürüttüğü bir çalışmada oyuncuların, performanslarına göre değil aldıkları ücretlere göre değerlendirildikleri ortaya çıktı. pahalı oyuncuların daha fazla oyunda oynatıldığı ve takımda daha uzun süre tutulduğu izlendi.

    ındiana üniversitesi'nden anne mccarthy ve araştırma ekibinin yürüttüğü başka bir araştırmada, yeni iş kuran girişimcilerin işleri yolunda gitmese de yatırımları kısmayıp büyük bir inatla işi sürdürdükleri görüldü.

    parayı batırma yanılımına benzeyen diğer bir teori ortaya 1996 yılında atıldı. concorde yanılımı teorisi (diğer adıyla umut teorisi) adı verilen bu teori, aklı başında pek çok insanın parayı batırma yanılımına nasıl düştüğünü açıklayıcı nitelikteydi. concorde isimli uçağın ilk deneme uçuşlarında başarısız olmasına rağmen, uçağa yapılan yatırımlara devam edilmesi, yatırımcıların geçmişteki yatırımlarını düşünerek "yeter" diyememesi uçağın, concorde teorisinin isim babası olmasına vesile oldu.

    concorde yanılımı, evrim teorisi kapsamında zoologlar tarafından ortaya atılan bir kavram. hayvanlar eş bulmak, yuva kurmak gibi birçok sorumluluğun altına girer. eş bulurken pekçok özveride bulunur. karşısına engeller çıktığında şimdiki durumunu değerlendirerek sorumluluğunu devam ettirip ettirmeme kararı verir. 1972 yılında newark'taki rutgers üniversitesi evrim teorisyeni robert trivers, çift oluşturan hayvanlarda eşlerden birinin yuvayı terkederek yavruların büyütülmesi sorumluluğunu diğer çiftin sırtına yüklediğini fark etti. trivers'e göre yuvayı terkeden genellikle daha az yatırımda bulunan taraf (çoğunlukla erkek) oluyordu.

    oxford üniversitesi'nden richard dawkins ve öğrencisi tamsin carlisle, hayvanların önlerindeki seçenekleri değerlendirirken gelecekteki kazançtan çok ilk yatırımları göz önünde bulundurduğunu iddia eden trivers'e karşı çıktılar. dawkins'e göre doğal ayıklama sürecinde yuvayı terk eden taraf, yalnızca bu işten avantaj sağladığı için çeker gider; yaptığı ön yatırımları düşündüğü için değil. ne var ki dawkins araştırmalarını derinleştirdikçe hayvanlarda concorde yanılımı adı verilen takıntının mümkün olabileceğini fark etti.

    kendi ayaklarımızın üstünde durma gücümüz, alternatif bir yaşam kuracak maddi koşullarımız olsa da ağır aksak ilerleyen, bize acı veren bir ilişkiyi bitirmemiz bazen yıllar alır. ilişki bittikten sonra neden bu kadar uzattığımızı düşünür dururuz. "ne kadar aptalmışım" der geçeriz. bazen bir ilişkide bir taraf daha kolay vazgeçer ilişkiden ve "nasıl bu kadar kolay vazgeçebildi" diye şaşırır kalırız. yanılım teorileri bize açıklıyor ki ilişkimizi bir kumara benzetecek olursak; çocuklarımız, geçen yıllarımız, ilişki için verdiğimiz mücadeleler, üstesinden geldiğimiz zorlukların hepsi bu kumar sırasında ödediğimiz bedeller. tek yapmamız gerekenin masadan kalkmak olduğunu biliyoruz, ama önceki kararlarımız buna engel oluyor ve kendi kendimize fısıldıyoruz: "son bir el daha"

    edit: yazıyı daha çok hoşuma gidecek şekilde yeniden düzenledim. yazınin orjinali reyhan oksay'a aittir.