hesabın var mı? giriş yap

  • kusurlarından. bu kadınları değil insanları sevme kriteridir, birinin kusurlarını kabullenip ve hatta onları benimsemeye başladığınızda, o insanı sevdiğinizi anlarsınız.

  • galatasaraylıyım.
    parçalı bizim canımız.
    beşiktaş'ı ya da başka bir rakibimizi elbette sevmem.
    ancak kazanılan büyük başarıları da delikanlı gibi takdir etmesini bilirim.
    uzun lafın kısası her takımın içinde bulunabilen istisnaları ayıklarsak büyük galatasaray camiasının bir üyesi olarak tebrikler beşiktaş. yolunuz açık olsun.

    not: tineri bırakıp uçak benzini içmeye başladınız. yeter olm. bu nasıl beşiktaş... tekrar tebrikler dostlar.

  • akp’ye oy veren seçmen türkiye yabancı bir ülkeye satılsa veya rte canlı yayında türk bayrağını yaksa bile kesinlikle pişman olmayacaktır.

  • sıcacık detayların saklı olduğu, sıcacık bir "detayları farkedebilme" filmi.

    "bugün aslında dündü ve bugün aslında yarın" diye söze başlıyor ve ekliyor;

    her gün aynı güne uyandığını hissettiğin olmuyor mu hiç? aynı rutinleri yaşarken bulmuyor musun kendini? zaman geçip gidiyor, daha doğrusu bir türlü geçmiyor, ve sen çoğu zaman memnun değilsin belki de? tekdüzelikten şikayet ediyorsun, sıkışmış hissediyorsun kendini her gün tekrarlanan bu günde. çünkü farkedemiyorsun, sıradan bir günün içine sıkışıp kalmış ufak ayrıntıları, keyfini süremiyorsun inceliklerin, yürüyüp geçiyorsun yanlarından. fransızca mı öğrenmek istiyorsun, öğren. piyano mu çalmak istiyorsun, durma çal. buzdan heykel mi yapmak istiyorsun, senindir. denemek istediğin, öğrenmek istediğin, görmek istediğin, yapmak istediğin, söylemek istediğin ne varsa bu gününün içinde olabilir, sen istersen.

    sen aynı günü defalarca yaşarken, zamanın bir türlü geçip gitmediğini düşünürken, sürekli farklı birşeyler istediğini söyleyip dururken, zaman aslında geçip gidiyor. köşe başında saklı duran deja vu'ları, küçük ayrıntıları, farklı renkleri yaşadığın bu güne katmak için, onları sadece mutfakta ararsan eğer yanılabilirsin, bilesin.

    phil: do you ever have déjà vu, mrs. lancaster?
    mrs. lancaster: i don't think so, but i could check with the kitchen.

  • ev partisi gibi bir organizasyonun ilerleyen saatlerinde sıkılınmış ve oradan ayrılmak istenmektedir. şarja takılan telefonun bulunduğu odada kapasitesinin üzerinde sayıda insan olduğundan, telefonun bulunduğu sehpaya zor varılır. sehpanın önünde oturan kızla diyalog:

    - pardon, ben gidiyorum da. telefonu alabilir miyim?
    - hımm, şey, olur. 0543...

    çüşşş. bu kadar kolay mıydı bu işler?