hesabın var mı? giriş yap

  • bu filmi çekme fikri kimden çıktıysa onun kafa yapısını çok merak ediyorum. abraham lincoln'ün annesini vampirler yemiş, o da sinirlenip vampir avcısı olmuş. gerçekten tebrik ediyorum.

    hasılat başarısına bakıcam, ona göre benim kafamda da bir uyarlama fikri var. celal bayar'ın annesine üç harfliler dadanıyor. böylece celal bayar cinlerle savaşmaya başlıyor. türk sinema tarihinin en pahalı filmi olacak. sponsor arıyorum. yatırım yapmak isteyen mesaj kutumun ışığını yaksın.

  • izleyicide yoğun bir duygusal etki bırakmak için izlenen klasik bir strateji.

    insan beyni eskileri, eskilerin yaşandığı zamandan daha güzel anımsamaya eğilimlidir. romalılar buna "memoria praeteritorum bonorum" derlermiş.

    nostalji duygusu, toz pembe retrospeksiyondur, bilişsel bir önyargıdır. insanın gerçeklik görüşünü bozar, lakin bireyin kendisine duyduğu saygıyı artırır ve psikolojik olarak faydalıdır. geçmişe duyulan bu özlem, evrimin insanoğluna miras bıraktığı bir tür psikolojik kalkandır.

    post apokaliptik filmler hayatta kalma mücadelesini işlerler, yani canlıların en temel dürtüsünü. bu tür filmlerde görülen depresif fütürizm, izleyiciye yabancılık, güvensizlik duygusunu verir. böylelikle nostaljinin zıttı bir etki yaratır.

    nasıl sıcak ve akışkan çikolatalı sufleler ve buz gibi dondurmalar aynı tabakta servis edildiklerinde, ağızda etkileyici bir tat bırakıyorlarsa; post apokaliptik filmlerdeki retrofütürizm de aynı şeyin insan beynine yapılışıdır. yıkık dökük bir metropolde, tek başına swing diyen biri, izleyiciye kolay yoldan duygusal kargaşa yaşatır; film endüstrisi de haliyle bayılır buna.

  • yapılmaması gerekeni öğreten öğretmendir.

    şöyle ki, ben ilkokuldayken babamın kendi dükkanı ve işçileri vardı. babamın mesleği sorulduğunda serbest meslek derdim, halbuki ne serbesti, kendi dükkanı var lan babanın. desene triko tükanı var diye. niyeyse utanırdım işte.
    bir de şu versiyonu vardı: "nerelisin?" "rizeliyim, ama laz değiliz, istanbul'da doğdum bir de" derdim. rezillik ya bir de açıklıyormuşum, çocukluk işte.
    son versiyon da şöyle: "tatilde ne yaptınız?" "bir şey yapmadık, 3 ay sokakta oynadım anasını satim" diyemiyosun ki, "köye gittim, teyzemlere gittim, amcamlarda kaldım". günlük gezileri 3 ay yapmışsın gibi salla babam salla.

    ilkokul çocuğu utanır çekinir, yeri gelir adından bile utanır, "neden benim adım ahmet değil de mehmet?" der mesela. bu nedenle hiç sormadığım ve sormayacağım soruları öğretmiştir kısaca. en sevdiği filmi, en son okuduğu kitabı, ne olmak istediğini, en büyük hayalini soruyorum ben de. daha temiz.