hesabın var mı? giriş yap

  • yunanistan'dan dönen edirne savcısı fatih aslan'ın arabasını arayan gümrük muhafaza memuru için açılan davada istenen ceza. sebebi de hakimler ve savcılar kanunu'nun 88. maddesi uyarınca savcı ve hakimlerin aranmasının yasak olması. oysa gümrük mevzuatına göre gümrük kapılarında istisnasız her araç aranır. savcı, memur hakkında soruşturma açtırdı. soruşturmayı açan başka bir savcı 2 kez takipsizlik kararı verdi. ama savcı fatih aslan'ın itirazları sonucu üçüncü başvuruda memur hakkında dava açıldı.

    bugün davanın ilk duruşması görüldü. gümrük memurunu edirne baro başkanı dahil 3 avukat savundu. trakya gümrük başmüdürlüğü üst yetkilileri memura destek amacıyla tam kadro mahkemeye geldi. mahkeme nisan ayına ertelendi.

    sonuç olarak devletin iki farklı kanununun birbiriyle çakışması yüzünden ihale memura kaldı. savcı, olayı saçma bir şekilde onur meselesi haline getirip dava üstüne dava açtı. bu dava sonunda memur, istenen 1 yıllık cezayı alırsa o günden sonra sınır kapılarında memur olanlar araçları aramazsa haklıdır.

  • röportajında benim gibi kekeme olduğunu fark edince içim ısındı çocuğa. bilmeyenler için biz kekemeler, bazı kelimeleri söyleyemeyince elimizi kolumuzu oynatarak o kelimeyi söylemeye çalışırız. bazen söyleyene kadar nefessiz kalırız. bu tür hareketler kekemeliğin sebep olduğu bir çeşit tik. herhangi bir rahatsızlığı yok çocuğun, sadece bazı kelimeleri söyleyemiyor, takılıyor ve istemsizce tik oluşuyor.

    gururumuzsun, başarılarının devamını dilerim.

  • milli değerleri varmış gibi görünen ahlaki değerleri olmayan hırsızdır. tanıdık geldi değil mi?

  • başlık: koptum piçler okuyun

    1. ikinci dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill radyoda konuşma yapmaya gidiyormuş. radyo evinin kapısına gelince, bindiği taksinin şoförüne sormuş: “beni yarım saat bekleyebilir misin?” karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför: “özür dilerim sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.” churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin uzatmış. şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş: “skerim churchill’i, sizi bekliyorum efendim.

  • devletin yapılan yollardan ve köprülerden kullanım ücreti alması şu mantığa dayanır.

    devlet vatandaşın kullanması için yol yapar ve bu yolun yapılmasının ardından bu yolun yapım maliyetini çıkarana kadar kullanım ücreti alır.

    ancak bizim ülkemizde bu şekilde olmuyor. 30 sene önce yapılan yoldan köprüden hala para kesilmeye devam ediliyor ki benim şahsi görüşüme göre bu vatandasa atilan arsizca bir kaziktir.

  • kemal doğulu diyor ki; ben anlayamadığım insanları severim.

    sanki benim başıma hep stephen hawking'lerle, einstein'larla takılıyor. hande yener'in kankasısın işte ne anlayamadığım insanı?

    hande yener'i bile anlayamadıysan o da ayrı bir dram tabi.

    edit: diğer enteller gibi 'ya ben hep felsefe entrysi giriyorum ama bu saçma entrym debe oldu ühü' demeyeceğim. diyemem zaten son 5-6 entrym bu başlığa :( sadece şunu diyeyim, senin ben osmanlıcana sokayım uzun it. geber artık.

  • sarsıcı karakterlerle unutulmaz sahnelere sahip bir film. zaman zaman bayan, zaman zaman heyecanlandıran, bazen üçüncü sınıf amerikan filmi bazense başyapıt tadı veren sıradışı bir yapım. yüzüklerin efendisinde yüzüğün gitmesi gerektiği yere ulaşması için nasıl dişli bir mücadele veriliyorsa bu filmde de aynı destansı savaşa tanıklık ediyoruz. iyi ve kötü arasındaki savaşı olağanüstü öğelerle donatıp sunulan yüksek zeka ve aşmış hayal gücü ürünü film.

  • yunanistan ana karasının en etkileyici yerlerinden birisi.

    buraya selanik'ten günübirlik turlarla geliyor bazı insanlar, düpedüz haksızlık ve gereksiz yorucu! meteora, içinde barındırdığı manastırlar ve kayaların kendiliğinden kattığı atmosferle daha fazlasını hak ediyor, en azından gecesini görmek gerekiyor. ve bu bölgede kalınacaksa, kalambaka'dan ziyade kastraki tercih edilmeli bence. küçücük bir köyde, çok güzel bir gece geçiriyorsunuz böylece. taverna gardenia'yı yemek için öneririm. kalmak için ise köyün tam da içinde bulunan sevimli bir pansiyon diyebileceğimiz san giorgio villa, ekonomik bir tercih arayanlar için harika bir seçenek olacaktır. üstelik odanızdan meteora kayalarını da izleyebilirsiniz.

    manastırları arabanız yoksa yürüyerek zorlu bir şekilde gezebileceğiniz gibi, 7 euro gibi bir fiyatla en tepedeki manastıra kadar taksiyle çıkıp yürüyerek dönebilirsiniz. fakat zaman gerekiyor, eğer bunu da yapamayacak gibiyseniz saati 20 euro'ya, 2-2.5 saat arasında 3-4 manastır görebiliyorsunuz bir tura katılıp. otobüsler ise sabah 9 ve öğlen 1'de çıkıyorlar, kaçırmamanız gerek. daha ayrıntılı burada yazdım.

  • filmin genelde son sahnesinde, genis açı, gece, bir cok ambulans , polis arabası, bir kalabalik bir curcuna, kahramanlarımız ambulansın arka kapısında battaniyeyle ve bi tarafları sargılı olarak otururlar

  • 1984 yılında amerikalı union carbide şirketinin hindistan, bhopal'de kurulu fabrikasından salınan metil isosiyanat gazı nedeniyle oluşmuş çok büyük bir felakettir. felaketin ilk haftasında 8000 olmak üzere toplam 20.000 kişinin ölümüne, 150.000 kişininse sakatlanmasına neden olmuştur.

    union carbide, olayın bir sabotaj olduğunu savunmuşsa da, hindistan hükümeti felaketin şirketin faaliyetteki teknik başarısızlığı ve hatasından kaynaklandığını söylemiştir. şirket maliyet azaltmak için çalışanlarına yeterli eğitim vermemiş, işletmedeki güvenlik sistemlerini umursamamıştır. borular temizlenirken, metil isosiyanat dolu tanka su sızmış; gaz sızıntılarını önlemek için var olması gereken altı güvenlik mekanizması düzgün çalışmadığından felaket meydana gelmiştir. fabrikanın çevreye verdiği zararın bu felaketten ibaret olmadığı da daha sonra anlaşılmıştır. ayrıca fabrika kapatılmasına rağmen fabrikanın bulunduğu çevrede doğru düzgün bir temizlik politikası uygulanmadığından, günümüzde fabrikanın zehirli atıkları halen toprakta ve suda bulunmaktadır.

    işin insani boyutu bir yana hukuki boyutu da ayrı garabettir. 1985 yılında, abd'de union carbide şirketine karşı 5 milyar dolardan 50 milyar dolara kadar tazminat davası açılmıştır. union carbide, amerika'da bulunan şirketin hukuki olarak hindistan'daki şirketten farklı tüzel kişiliğe sahip olduğunu, hindistan'daki şirketin faaliyetlerinden amerika'daki şirketin sorumlu olmadığını iddia ederek yetki itirazında bulunmuştur. dava sonunda bu itiraz kabul edilmiş ve abd mahkemeleri davayı reddetmiştir. sonrasında 1986 yılında bhopal yerel mahkemesinde dava açılmış, yerel mahkeme 270 milyon dolar ihtiyati tedbir kararı vermişse de, bir üst mahkeme bu miktarı 195 milyon dolara düşürmüştür. dava temyiz aşamasındayken union carbide ile hindistan hükümeti 470 milyon dolar üzerinde uzlaşma sağlamıştır. ama bu miktar bahsedilen felaket için komik bir rakam olduğundan, mağdur başına 2.200 dolar gibi komik bir tazminat düşmüş, mağdurlar tıbbi giderlerini dahi karşılayamamıştır. peki hindistan hükümeti niye bu anlaşmayı yapmış? ülkeye yabancı yatırımcı çekebilmek için milletin gözünü korkutmak istememiş.

    sonuç olarak şirketin sermaye hırsının sebebiyet verdiği felaket, ülkenin sermaye hırsıyla birleşmiş; ölen öldüğüyle kalmıştır. roller değişse; hindistanlı bir şirket abd'de böyle bir felakete yol açsa neler olabileceğini ise hepimiz tahmin ediyoruzdur herhalde.

    felakete dair bazı fotoğraflar şuradan görülebilir. gazdan etkilenmiş bölge halkının çocukları halen engelli olarak doğmakta.