hesabın var mı? giriş yap

  • kara murat/malkoçoğlu filmlerinin vazgeçilmez bir ikilemidir. buna göre siyah elbiseli hain bizans askerleri (en az 10 kişi) kara murat'la karşılaştıklarında, kahramanımıza mutlaka sırayla saldırırlar. biri kara murat'ın üstüne atlayıp folloş olurken, elleri silahlı diğer askerler oldukları yerde sallanaıp sıralarını beklemektedirler. biri de demez mi ki arkadaş sen arkadan tut ben vereyim kılıcı, vereyim topuzu. yok olmaz. illa ki teker teker olacaktır. hatta bu öyle bir hal almıştır ki, kendi sırasında kara murat tarafından öldürülen bazı askerler, kara murat başkalarıyla dövüştüğü sırada çaktırmadan yerde yuvarlanarak kadraj dışına çıkmakta ve yepyeni bi asker edasıyla tekrardan saldırmaktadırlar (kalifiye eleman eksikliği var tabi). bu bazen öyle bir hal alır ki karamurat biriyle dövüşürken, arkasını döndüğü sırada bile bu bizanslılar bir şey yapmadan beklerler ellerinde kılıçlarla. sonra yok koca bizans neden yıkıldı, yok istanbul aslında konstantinapolis... iyi valla.

  • avukat olduktan sonra çok yaşadım bu durumu. ya savcılığa şikayetçi olacaksınız ya da polisten şikayetçi olacaksınız.

    yaşadığım örnekler;
    1-telefonla dolandırılmaya çalışılan adam karakola geldi. az önce aradılar numarası gözüküyor, dedi. polis, sen dolandırılmamışsın bir şey yapamayız, dedi ifade almadan gönderdi.

    2-müvekkilin mağazasında hırsızlık oldu. kamera kaydı var. önce cdye atın biz flash açmıyoruz almıyoruz dedi. cdye attık ben açamam onu program lazım dedi. tak bi çalışır belki dediğimizde tamam açıldı ama şirket yetkilisi gelsin, dedi. arçelik mağazasında hırsızlık olsa ali koç mu gelecek müdür burada avukat burada desek de ikna edemedik.

    3-hırsızlık için girerken işyerinin mührünü kırmışlar. bi tutanak olsun diye geldik diyoruz. kamera kaydı istedi. verdik. yukarıdaki cd muhabbeti oldu tabi yine. mühür bozulurken gözükmüyor, diyor. sen yaz diye ısrar edince olay yeri gelecek gidin bekleyin sonra ifade alıcaz diye saatlerce esir ettiler.

    4-ifadeye çağrılmış müvekkille gittik bekliyoruz. o gün de adamın biri cinayet işlemiş ama yakalanmış vs her şey net. karakolda sürekli bi hareket var ama hiçbir şey yapılmıyor. bizim gibi ifade vermeye gelenleri bekletiyorlar. ne zaman ifade alırsınız, bugün alır mısınız, diye soruyoruz. dur kardeşim şimdi olay var, iş çıkartma başımıza, diyor. sanki pastaneye geldik de profiterol istiyoruz ama içeride adam vurmuşlar. karakol değil mi burası sonuçta, böyle şeyler olması normal değil mi!

    5-müvekkili ifadeye çağırdılar. pazartesi geleceğiz, dedik. pazartesi de adamın işi çıktı salı sabah gittik. memur, ben sizi pazartesi bekliyordum, evrakınızı iade etmiş olabilirim, ifadeyi artık savcıya verirsiniz, diye bir saat kafa şişirdi, müvekkilin yanında. sonra baktı, aa daha göndermemişim, hadi alalım ifadenizi dedi.

    6-birgün saat 15.00-16.00 gibi müvekkili uyuşturucu ticaretinden gözaltına almışlar. ben saat 19.00-20.00 gibi karakola gittim. ifade kaçta alındı biliyor musunuz? saat sabah 06.00'da!

    7-arabanın aynalarını kırmışlar, kasko istiyor diye şikayetçi olacağız. fotoğrafların renkli çıktısından tanık beyanına, neler istemediler ki!

    8-müvekkil dayak yemiş şikayetçi olucaz. git rapor getir diyor. biz ifade verelim sonra raporu da getirir istersen beraber gideriz hastaneye diyorum. hep öyle diyorlardı giden gelmiyor valla rapor gelmeyince ifade almamaya karar verdik, diyor.

    öte yandan ifade alınca da kafasına göre ifade yazıyor. kendi aklınca düzeltiyor ya da yardımcı oluyor. müvekkil teyple oynarken kaza yapıyor. polis sağ olsun teybi karıştırmadım yardımcı oldum ha, diyor. müvekkil tecavüzden ifade veriyor, polis aramış savcıya özet geçiyor. sevgililermiş savcım, diyor, savcı da salıveriyor.

    türkiye'de hukuk bitmiş. bunu da eyyorlamam bu kadar işte.

  • "nasa'nın argeye ayırdığı para kadar biz de diyanete ayırıyoruz, o kadar research ediyoruz ki yeni bir din bulmamız an meselesi"

  • sayfiye yerlerinde veya kırsalda müstakil ev yapan yap-satçı müteahhitler satış yaparken size müteahhit olduğunu söylemezler. yapımının tamamlanmaya yakın içine iki eşya atıp yaşamaya başlarlar, ilana sahibinden diye çıkarlar. görüşmeye gittiğinizden "kendim için çok özenerek yapmıştım, kısmet değilmiş" derler. satma sebebi olarak "işlerim bozuldu" diyenden "çocuğum kanser, tedavisi için sürekli büyük şehirde kalmamız gerekiyor" diyene kadar yalan olduğuna ihtimal veremeyeceğiniz detaylı hikayeler anlatıp size ağlarlar. zalim olanları paraya çok ihtiyacı olduğundan karşı tarafın çok iyi pazarlık yapıp aldığına inandırarak, vicdanlı olanı ise zor durumdaki insanı iyice zor duruma düşürmemek için fazla pazarlık yapmamalarını sağlayarak kazıklarlar. anlatılan hikayelere inanmayın, bu durumun %99'u sahtekardır, ancak %1'i gerçek olabilir. o gerçek hikayesi olanın evini zaten şahin emlakçılar veya çevreyi iyi bilen bir müteahhit anında satın alır, fiyat artırıp tekrar satışa çıkarır.

    bazı hikayeler değişiklik gösterebilir, onlara da inanmayın. bir takım örnekler:

    - arsa bizimdi/ arsayı aldık, kendi evimin maliyetini çıkarmak için site yaptım, diğerlerini satıyorum. kendim de oturacağım için yapımına çok özendim, hepsinin içi aynı bakabilirsiniz. (emin olun ya bir bahaneyle kendi oturmayacak ya da gözle göremediğiniz konularda sıkıntı var ya da kendi oturacağını bile sallamıyor.)

    - müteahhit olduğunu söyler, büyük şehirlerde büyük projeler yaptığını anlatır. bu küçük yeri kendimize yapmıştık/ kankama yapmıştım, vb.

    - bir de başkasına yansıtma yaparlar. bu evi bir ünlüye yapmıştım veya avrupalı bir akademisyenin evi, vb. işleri dolayısıyla satıp gidecek gibi bahaneler öne sürülür.

    bunun gibi hikayelerin hepsi sizin gözünüzü boyayıp, karar verme yetinizi baltalamak ve duruma tarafsız bakamamanızı sağlamak için öne sürülen hikayelerdir. pazar araştırmanızı iyi yapın, bütün bu laf kalabalıklarından sıyrılın objektif bakarak almaya çalışın. unutmayın sahtekarlar sizi bir şeyin düşeş teklif olduğuna inandırmaya çalışarak kazıklar.

  • evime gelip wi-fi sifresini soran akrabalarim ve arkadaslarim yuzunden gidip bir tane (bkz: traffic shaper) ve bir tane de (bkz: access point) alip, gelenlere ozel misafir agi yaratip, onun sifresini de ucubik bir sey yapip kullanim kotasini 512 kbit/saniye ile sinirlandirdim. her gelen sifre istiyor, misafir sifresini veriyorum, bu cok yavas deyince de, benimki de oyle gulum deyip baglandigina baglanacagina pisman ediyorum. bir sonraki asamada, virus bulastirmak icin bir tane makina koyacagim ki, alsin ebesinin megabaytini...