hesabın var mı? giriş yap

  • asıl kullanım amacı alzheimer tedavisi olan enteresan bir maddedir. alzheimer vücuttaki asetilkolin denilen maddenin azalması sebebi ile olur. galantamin ' nin amacıda zaten asetilkolin miktarını arttırmaktır.

    lakin bu asetilkolin rem uykusunun başlamasında ve devam ettirilmesinde önemli rol oynar. rem uykusu kabaca rüya gördüğümüz uyku evresi olduğu için, vücutta artan asetilkolin miktarı ; daha çabuk , daha uzun , daha hatırlanabilir ve daha canlı rüyalar görmek anlamına gelir.

    bu sebepten galantamin "rüya sırasında rüya gördüğünün bilincide olmak" (lucid dream) amacı ilede kullanılır. eğer iyi besleniyorsanız , haftada 4 veya daha fazla rüya görüyorsanız ve hayatınızda bir kere bile olsun rüya sırasında rüya gördüğünüzün bilincinde olmayı becermişseniz; bi hafta boyunca , her gün uykudan bir saat önce 8mg galantamin kullanımı ile bu tecrübeyi tekrar yaşamak işten bile değildir. eğer yukardaki şartlar sizin için geçerli değilse , galantamin' in yanında "300mg" kadar choline almanız asetilkolin üretimini ciddi anlamda arttırıcak ve şansınızı yükseltecektir.
    choline yumurta sarısı, tavuk özellikle tavuk ciğeri ve hindide bulunur. ama içinde choline bulunan bi hap almak daha pratik olacaktır. hemen hemen bütün kompleks b vitamini haplarında veya "once a day" multivitaminlerde bulunur. prospektüse bakıp içinde 200-400 mg arası choline bulunduran bi hap seçmek yeterli olacaktır.

    galantamin her ne kadar tamamen doğal, bizim topraklarımızda da yetişen kafkas kardeleni çiçeğinden (galanthus , snowdrop) temin edilen zararsız bi madde olsada, doz aşımında veya oyuncak edip bokunu çıkarma durumunda tehlikeli olabilir. sağlık açısından mide bulantısı dışında çok bi yan etkisi yoktur ama unutulmamalıdır ki kafa ayarını fazla kurcalamak her daim tehlikelidir.

    astral seyahatin ilk basamağı lucid dream olduğu için, galantamin astral seyahat hapı diyede adlandırılır. ama asıl misyonu "lucid dream" dir.

  • düşüncesini ifade eden tutuklu gazetecileri serbest bıracaksınız.
    toplumda ayrışmayı körükleyici şeyler yapmayacaksınız.
    hep kendiniz yemeyeceksiniz.
    yakınlarınızı işe almayacaksınız.
    bütün ihaleleri yandaşlarınıza vermeyeceksiniz.
    insanların giyimleri hakkında infial yaratacak yaralayıcı açıklama yapmayacaksınız.
    başı açık insanları tecavüz edilebilir şeklinde yaftalamayacaksınız.
    halkı kin ve nefrete sürüklemeyeceksiniz.
    devletin içine sızıp bütünlüğüne kasteden ve onu yıkmak isteyen terör örgütlerine yardım etmeyeceksiniz.
    forloop der ki; memlekette imam hatip merkezli değil akıl tabanlı eğitim vereceksiniz.
    carlosspicywiener der ki; görüşlerini begenmediginiz memurlara mobbing uygulamayacaksiniz.
    camiden adidas caldim bol geldi der ki; sayistay raporlarinin akibetini, örtülü odenekleri, deprem vergilerinin nereye gittigini ve mit tırlarını aciklayacaksiniz.

    bütün bu yaptıklarınız için 'bağımsız yargı' önüne çıkacaksınız.

    kalanlarınız olursa oturup konuşuruz.

  • (bkz: gerçek finlandiya bu değil)

    edit: sadece boş bkz girmeye gönlüm el vermedi. abi anlamıyorum, bu adamlar savaştan kaçmadılar mı? canları tehlikede değil miydi? avrupa'ya geçebilmek için türlü yol denemediler mi? haberde tornio'dan helsinki'ye 700 küsür km yol gittikleri yazıyor. yani beyefendiler tornio'yu da beğenmemiş helsinki'ye gelmiş. sonra helsinki'deki sosyal hayat da kesmemiş bunları gerisin geri tornio'ya, oradan da isveç'e geri dönmeyi düşünüyorlar. tamam, buz gibi nemrut havayı ben de sevmem, tek başına depresyon sebebidir, ama seyyah gibi tüm kabile bir oraya bir buraya göç edecek enerjiyi nereden buluyorlar anlamıyorum. ser sefil yollarda sürünmek hoşlarına gidiyor herhalde. çay yokmuş! çayı ne yapacaksın anasını satayım. adam finlandiya'ya gitmiş çay yok diyor. troll müdür nedir...

  • okul yıllarında hiçbirşey beni matematik dersleri kadar sıkmayı başaramadı. bu matematikle değil, tamamen öğretmenimizin yaklaşımıyla ilgili bir durumdu. kendisi yaşamı normal hayat ve matematik hayatı olarak ikiye ayırmış olan bir kişilikti. derste kımıldamanıza bile izin vermezdi. yere düşen kaleminizi eğilip alamazdınız mesela. öyle yani.
    herneyse benim sıra altından kitap okuma, yanımdakilerle konuşma, yazışma ve hatta camdan dışarıyı izleme girişimlerimin hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. atatürkün gençliğe hitabesinde ve istiklal marşımızda kaç harf olduğunu sayalı 2 hafta kadar oluyordu. sınıfımızın zemini enine 84 boyuna 132 parça taştan oluşuyordu. ben dakikada 14 kez nefes alıyor ortalama 18 kez göz kırpıyordum. deli pösteki sayar gibi lafı benim için artık sadece pösteki sayar gibi şekline dönüşmüştü. hiç işinize yaramayacak şeyleri saymak delilik değildi, aksine akıl sağlığınızı koruyan uykunuzu kaçırıp zihninizi dinç tutan yararlı bir aktiviteydi ama sınıfta sayılabilecek şeylerin sayısı giderek azalıyordu. günlerden bir gün bir harita method yaprağında kaç kare var sorusu zihnimde bu yapraktan kaç adet kağıt gemi yapılabilir şekline dönüştü. evet işte aylardır aradığım, ihtiyacım olan şey buydu... origami.
    ilk denemeler tabi ki başarısızlıkla sonuçlandı. sevgili öğretmenim uzunluğu 5 cmyi geçen her gemiyi fark ediyor, yapım işlemi tamamlanır tamamlanmaz kaçak mal taşıyan bir gemi tespit etmiş sahil güvenlik botu gibi yanıma yanaşıyor ve el emeği göz nuru eserlerime el koyuyordu. daha küçük gemiler yapılmalıydı evet daha küçük, çok daha küçük. sene sonuna doğru kareli defterin bir karesinden gemi yapabilir hale gelmiştim. bu gemiler büyükleri kadar rahat tanımlanamıyor, öğretmenimin radarında tespit edilse bile ne oldukları çıkarılamadığından büyük bir tehlike atlatılmıyordu. sene sonunda matematikten geçmiş, akıl sağlığımı korumuş ve final sınavının soru kağıdından yapılma 286 parçalık bir filoyu matematik öğretmenime hediye etmiştim.
    öğretmenleri seviniz arkadaşlar. onlar içinizdeki yaratıcılığın aynasıdır.