hesabın var mı? giriş yap

  • ufak yeğeni omzuma almıştım salonda turluyorduk. bir ara odamda telefonumun çaldığını duydum odaya doğru koşturmaya başladım, tam salondan çıkıcaz küüüüt! diye bir ses geldi. yeğen kapıya yaklaşınca aslında çığlık attı ama ben koşturmaya başlayınca hani hoşuna gidiyor ondan bağırıyor sandım, hiç aklıma gelmedi kapının üstü.

  • ''seni kim uyuttuysa onun rüyasını görüyorsun.''
    tuhaf'ın ilk sayısında ahmet mümtaz taylan ile propaganda üzerine söyleşisi okunasıdır.

  • düz adam cikarimi yapacagim simdi. kore yapimi olan ve globalde cok ses getiren bir diger yapip parazit filmiydi. iki yapimin da ortak konusu fakirlikten kirilan insanlarin zengin olma cabasi diyebiliriz. buradan yola cikarak korede ciddi bir gelir adaletsizligi oldugu cikarimi yapabilir miyiz?

  • - merhaba ben ekşi sözlük yazarıyım ve 6 yıllık ilişkim aldatılma ile bitti
    * hadi ya, geçmiş olsun... nickin neydi sözlükte?
    - amcokelek abi... amcokelek...
    * ahahahahahahaha
    - abi?!
    * yok ya sana gülmüyorum, aklıma bir şey geldi de... ahahahah.... hay amk ya...

  • şimdi ekpe'nin burada kendini bulması, basketbolunu geliştirmesi, avrupa'nın en değerli uzununa dönüşmesi, gördüğü ilgi vs kendisi açısından büyük kazanımlardır. bu konuda minnettar olduğuna eminim.

    ayrıca bu sadece ekpe'nin kazancı da değildir. fenerbahçe açısından da win/win durumu söz konusudur. euroleague şampiyonluğunda en büyük paylardan biri ekpe'ye aittir.

    dolayısıyla hiç birimizin ekpe'ye niye gidiyorsun demeye hakkı da yoktur. zira;

    1-adamın içinde yüksek sıra draftı olmasına rağmen nba'de tutunamaması ukde olarak kalmıştır. kendini kanıtlama çabası en az bir rookie kadardır -hatta kötü hatıralar düşünüldüğünde daha fazladır-.

    2-avrupa basketbolu bakımından tatmin olmuştur. hem euroleague şampiyonu hem finaller mvp'sidir. motivasyonu geçen sene başında olduğu kadar yüksek olmayabilir. (hatırlarsanız geçen sene yaz döneminde yeni kontratını alır almaz #feneryear hashtagi açmış, tüm yaz boyunca kimsenin çalışmadığı kadar çalışmıştır)

    3-burada çılgınlar gibi sevilse de sadece amerika'da yaşamak istediği için dahi ayrılmak istiyor olabilir.

    yukarıdaki tüm unsurlara saygı duyuyorum, kaldı ki aşağıda yazacağım konularda da ekpe'yi çok sevdiğim ve başarılı olmasını arzu ettiğim için kararına yönelik eleştirilerimi sıralayacağım. zira müstakbel bu ayrılık her halükarda bizleri çok üzecekti, ancak en azından ekpe'nin kendisi için çok daha iyi şartlarla ayrılmasını isterdim. nedenlerine gelince;

    1-gittiği takım gordon hayward'ın takımdan ayrılmasıyla, neredeyse playoff iddiası dahi olmayan bir takıma dönüşmüştür (free agent döneminin bitmesini ve utah'ın olacaksa diğer hamlelerini beklemekte fayda olduğundan yine de temkinli yaklaşıyorum)

    2- daha önemlisi takımın elinde kalan tek franchise player (bu arada franchise playerlığı da son derece tartışmalıdır, bana göre değildir) rudy gobert. şimdi bu uzun arkadaş 25 yaşında. yıllık $21,224,719'dan başlayan giderek artan ve 2020/2021 sezonu sonunda bitecek bir kontrata sahip. oyunun bir çok alanında ham bir oyuncu olmasına ve bana göre ekpe'nin oldukça altında olmasına rağmen, nba'in evrildiği son dönem için korkunç bir fiziğe ve defansif becerilere sahip. dolayısıyla utah'ta ilk beşe yazılacak ilk isim konumunda. bu uzun arkadaş geçen sezon ortalama 34 dakika süre almış.

    ekpe'nin nba'da 4 numara oynayabilmesi imkansız. yani kendisine maksimum kalan süre 14 dakika, hadi diyelim biraz dakika çaldı yine de 20 dk ortalamayı bulabilmesi dahi çok zor. (kaldı ki daha jeff whithey'den tut, boris diaw ve derrick favors'da uzun rotasyonun içindeler)

    3- udoh nba'de ne yapabilir? bir kere fiziğinin hem kısa hem zayıf olması (nba ölçülerinde) ve sırtı dönük oyuncuları savunmadaki zaafiyetinin nba'de büyük dezavantaj yaratacağı aşikar. ekpe avrupa'daki gibi korkunç bir çember savunucu olamayacak nba'de. yine ribauntlarda da sıkıntı yaşayacak.

    ancak avrupa'da özellikle işin hücum kısmında kendisini pas dahil bir çok konuda geliştirdiği için, yine de nba'de 20-25 dk şans bulan iyi bir rotasyon oyuncusu olabilir. doğru bir takımda ve organizasyon'da 6. adam dahi olabilir (ya da ilk beş başlayan ama 25 dk civarı olan bir oyuncu da olabilir)

    şimdi bu tip bir oyuncunun nba'de özellikle yayın gelirlerinin inanılmaz boyutlara ulaşmasıyla yıllık olarak kazandığı paralara 10 örnekle bakalım:
    1- joakim noah -$17,765,000
    2- ian mahinmi -$16,661,641
    3- timofey mozgov - $15,280,000
    4- robin lopez - $13,788,500
    5- miles plumlee - $12,500,000
    6- ömer aşık - $10,595,505
    7- meyers leonard - $9,904,494
    8- kosta koufos - $8,393,000
    9- cole aldrich - $7,300,000
    10- boban marjanovic - $7,000,000

    şimdi ekpe'nin kazanacağı para bu isimlerin yanında oldukça komik kalıyor.

    gelelim sonuca kendisine tercihinde saygı duyduğum sebepleri de eleştirilerimi de sıraladım. şöyle bir sonuç çıkarabiliyorum sadece utah ve nba seçiminde: salt lake city küçük bir yer. bir çok hikayeden (ve özellikle mehmet okur'dan) kolej havası olduğunu, oyuncuların taraftarlarla ilişkilerinin çok yoğun olduğunu, bir ekol olduğunu, basketbolun oradaki en önemli şeylerden biri olduğunu biliyoruz.

    sanıyorum ekpe nba hayaline tekrar kavuşmak isterken buradaki özellikle saha dışındaki etkileşimi de sağlayabileceği bir yer seçmek istedi (adamın kitap kulübü filan var bildiğiniz gibi)

    kendisi için çok daha iyi şartlarda ayrılmasını isterdim. yerini hem sportif hem de insani anlamda doldurmak çok zor olacak. ancak kararına eleştirilerime rağmen saygı duyuyorum. seni çok sevdik ekpe umuyorum hem çok mutlu hem de çok başarılı olursun.

  • brezilyali - turkiye'de ingilizceyi nasil boyle ogrendiniz?
    tr - universitelerde* ingilizce okutulur dersler. bazi liselerde de oyledir.
    brezilyali - anlamadim, neden ingilizce? ha misyoner okulu gibi mi?
    tr - hayir devletin resmi okullarinda
    brezilyali - ama nasil olur, nedenkine? turkiye hicbir zaman somurge olmadi ki?
    tr - ee sey...
    brezilyali - ben yok anlamak. nicin ingilizce universite olsun ki? siz aranizda ingilizce mi konusuyorsunuz?
    tr - ee sey...
    brezilyali - hadi hindistan olsa anlarim. ingiliz somurgesiydi. ha bir de lise diyorsun. ciddi ciddi dersleri ingilizce mi okudunuz simdi?
    tr - eee eyter beaa ingilizin amerikalinin kopegiz tamam mi? ondan ingilizce okuyoruz. catongggg!!! hem birgun herkes turk olacak!

  • az önce aklıma gelen şey. yaz günü, iş güç yok, istanbul levent'teymiş ofis. bir yazar olarak hakkım diye düşünüyorum. gelsin çaylar gitsin gazozlar. otururuz. karşılıklı entry girer masadan masaya ne diyem mahmut mu diyem, okuyamadım durumumuz yoktu falan deriz. komik komik espiriler yaparız. valla çok eğlenceli olur. ben akşama kadar oturabilirim. ssg öğlen bize lahmacun veyahut kıymalı pide de söyler. gelmek isteyen varsa gidelim. hem bak kaç sene oldu yazıyoruz sitede bi ofise gidip de nasılsın deyip yüzyüze hal hatır soramadık. bir bakıma ayıp da oluyor yani. en kısa zamanda bi borcam alıp gidelim.

  • the'den sonra sessiz harf geliyorsa dı diye okunur.

    ornegin,

    the best, the last, the one (van diye okunur. baslangici sessiz harf).

    the'dan sonra sesli harf geliyorsa di diye okunur.

    ornegin,

    the old, the end, the honorable (aniribil diye okunur. baslangici sesli harf)

    ek olarak,

    cumlede "the" function word oldugundan okunurken kisaltilir veya vurgulanmadan gecilir.