hesabın var mı? giriş yap

  • o kadar alışmışsınız ki insanların acısını, sevincini sosyal medya üzerinden göstere göstere yaşamasına insan bir gün sessiz kalıp yasını yaşasa size garip bir olaymış gibi geliyor.

    çıkın artık şu kalıplaşmış durumlardan.

  • gördüğüm kadarıyla çok kişinin içinde bulunduğu durum.

    edit: bir sigara yakıp içenler +1

    edit 2: iyi seneler beyler

    edit 3: yılbaşında çay içmeyen ezikler diye başlık açarız bu gidişle, herkes eşe dosta mesaj atsın çay demliyoruz.

  • karnesini gösteren ilköğretim öğrencilerine yeter ki okusunlar diye ücretsiz kitap dağıtan bir şirkette, elinde pek de parlak olmayan bir karne ile gözüne kestirdiği bir masaya yaklaşıp son derece mahçup bir eda takınarak ''sadece takdir ve teşekkür belgesi alanlara mı kitap veriyorsunuz?'' diyen bir çocuğun; çalışanın ''olur mu öyle şey? ver bakalım karneni? hmm...fena değilmiş. ama bence sen seneye daha çok çalışıp takdir belgesi alacaksın, bana öyle geliyor. al bakalım kitabını.'' demesi üzerine yüzünde açan güllerin sayısına ve elinde kitabıyla sekerek uzaklaşmasına şahit olmak.

  • cehaletin alamet-i farikası, cahilin yüzündeki arsız tebessüm. bunu farkettiğimden beri, şaşmaz bir kesinlikle tanıdım cahili büyük kalabalıkların arasında bile.

    uzak durmaya çalışsam da, bazen aynı masayı paylaşmak zorunda kaldığım da oldu; çok iyi bildiğini sandığı konuda getirilen eleştiriye, o arsız tebessümle papağan gibi ezberlediği cevapları vererek zafer kazanmış havasına girdiğini gördüm.

    bu bir savunma refleksi. düşman olduğu, daha iyi semtlerde yaşayan, daha eğitimli ve daha fazla para kazanan kişiler. teşhisi doğru yapıyoruz, ama nedenlerini ıskalıyoruz. bu insan profilinden nefret ediyor olması, en temelinde, onlar gibi olmayı düşleyip de olamaması. hiçbir zaman özendiği bu insanlar gibi olamayacağını bilmesi.

    sahip olamadığı arabayı çizen barbarın davranışı ile kendisini beğenmeyen kadının yüzüne kezzap atmak veya öldürmek benzer. hiç kuramayacağı cümleleri kurana duyduğu öfke de, aynı ateşten besleniyor. o yüzden, cahilin en büyük düşmanı cehaleti ve yoksulluğu değil, ulaşamadıkları.

  • açılın restoran işletmecisiyim.

    bu açıklama öncelikle gerçekten önemlidir. yemek kartı şirketleri için çok ciddi küçülme anlamına gelebileceğini düşünüyorum.

    paket servis restoranı işletiyorum ve ciromun %30'dan fazlası yemek kartları üzerinden geliyor. yemek kartlarına yatan paraların bir şekilde yemek siparişine dönme zorunluluğu nedeniyle müşterilerimin restoranımdan daha sık sipariş verdiklerini gözlemliyorum. bu para nakit olarak verilirse benim satışlarım ciddi oranda düşecektir. çünkü iş yerlerine değil evlere servis veriyorum ve insanlar evde yemek yapıp nakitlerini diğer ihtiyaçları için harcayacaklardır.

    fakat edeceğim bu ciro kaybı umurumda değil. çünkü yemek kartı sisteminin en başından beri yemek kartı şirketleri haricindeki paydaşlarına zararlı olduğunu düşünüyorum.

    2018 sonunda yapılan düzenlemeyle komisyon oranları yüzde altıya çekilen bu şirketlerin aldıkları bu komisyon gereksiz bir finansal yük oluşturuyor. bu yük ilk bakışta restoranlar üzerine binmiş gözükse de aslında günün sonunda nihai tüketiciye biniyor. çünkü restoranlar fiyatlarını belirlerken gider kalemleri içinde bu komisyonları da görüyorlar ve ona göre ürünlerin fiyatlarını olması gerekenin biraz daha üzerine çıkarıyorlar. benzer durum online sipariş platformları yemeksepeti, getir, trendyol vb.. için de geçerli. onların da aldığı yüzde 10-12 arası komisyonlar da aslında tüketici tarafından finanse edilmiş oluyor. daha önce bu konunun detaylarını yazmıştım (bkz: #99164497)

    özetle, restoranların ürün fiyatlarının düşmesi ile tüketicinin alım gücüne pozitif etki edecek bir gelişmedir. restoran sektörü için ise ciddi ciro kaybı demek olacaktır. olsun yine de doğru olan olmalı. bir muhalif olarak bu kararı olumlu buluyorum.

  • yirmi beş asır, hatırasının üzerinden kasırga gibi değil yumuşak bir rüzgar gibi geçmiştir zira sappho'nun dürüstlüğünün, duruluğunun ve ifade kuvvetinin eşi yoktur. örneklemek gerekirse;

    kızlığım ah kızlığım
    nereye gideceksin
    seni yitirdiğimde?

    bir daha
    dönülmeyen
    bir yere gideceğim
    tatlı gelin!
    bir daha sana hiç
    dönmeyeceğim!

  • bak desen ki günümüzde et yemeye ihtiyacımız yok, çünkü tarım var, etin verdiği kaloriyi alabiliyoruz. derim ki gerzekçe bir argüman değil.

    ama ne tarih bilirsin ne biyoloji bilirsin ne bilmemne...

    bak bi özet geçelim.

    atalarımızın diyeti: ne bulurlarsa onu yemek. meyve, tohum, böcek, tavşan mantar...

    ne bulursak yiyorduk.

    sonra ateşi bulduk. ateşi bulmamızla yiyecekleri pişirerek yemeyi öğrendik. ve çiğ şekilde yememiz ve sindirmemiz saatlerce sürecek(neden? çünkü dedim ya böcek möcek yiyen hayvanlarız, sindirim sistemimiz ona göre evrimleşmişti) eti pişirerek 1 saatte "sofradan kalkar" hale geldik.

    pişmiş yiyeceklerin sayesinde bağırsaklarımız kısaldı, bağırsağa harcadığımız enerjiyi de beynimizi büyütmeye yönlendirdik.

    1 parça etin sağladığı kalori için saatlerce yerde tohum böcek arayıp yememiz lazım. böylece, etin verdiği inanılmaz kalori patlaması ve bağırsakların kısalmasının verdiği avantajla beynimiz büyüdü, sonra o oldu bu oldu işte.

    köpek dişin var, türün mamutların, dev slothların, filkuşlarının soyunu tüketmiş hala insan doğasında et yemek yok diyen adam zır cahildir.