hesabın var mı? giriş yap

  • ahahahah 5dk önce ahmet çakar: "benim kerim soyadlı arkadaşım var"

    5 dk sonra

    "fenasi kardeşime selamlar"

    kız arkadaşımla yok yere ayrıldım tam bir hafta önce allah sizden razı olsun beyler

  • kentlesme sürecinde duygusuzlasmis ve mekaniklesmis insanoglu için tekrar dogaya dönüs dönemidir romantizm. romantik sairler****** bembeyaz bir sayfa olarak dogan bir bebegin kentsel toplum düzeninde kirlendigini düsündügünden bir gün hiç kimsenin kendisi olarak kalamayacagina, normlara yapisik bir seri üretim ürünü olacagina inanir. bu yüzden siirlerinde ya kirlenmeyi ya da arinmayi ele alir. ama bunu yaparken tek bir hataya düserler: o da abartmak. dogalligi anlatirken dogal olamazlar. süslerler, sulandirirlar. bu yüzden eserleri su anda klisenin önde gideni yapmacik saçmaliklar olarak gelebilir. ama her yazari da kendi dönemi içinde degerlendirmekte fayda vardir..

    ha bu terim, o günlerden bu günlere nasil evrilip çevrilmis, günümüze "iki mum, bir sarap aldim. kari bana kesin verecek olum"a gelmistir o da apayri bir mevzudur..

  • six feet under'ın finali.
    hani bir deyim vardır yaa.
    koltuğa çivilenmek.
    ben onu birebir yaşadım ilk izlediğimde.
    hareketsiz bir şekilde ekrana baktım.
    final bitti ben halen kımıldayamadım.
    bir hafta sonra tekrar izledim finali ve yine aynı şekilde koltuğuma çivilendim.
    gelmiş geçmiş en büyük ve en kaliteli dizi finali six feet under'ın finalidir

  • (bkz: brawler)

    arasina bol maydanozu ve limonu da basmissam, lahmacunun hamuru da incecik ve citir citir kenarliysa deme keyfime.

    sanki yalida buyuduk mumuna koyim.

  • bilişsel davranışçı terapi üzerine inşa edilmiş yenilikçi ve bütünleştirici terapi yöntemi.

    nedir peki bu bilişsel davranışçı terapi? en basit ifadeyle duygularınızı bilişlerinizin oluşturduğunu söyler ve çarpıtılmış bilişlerinizin yerine daha sağlıklı ve işlevsel olanları koymayı amaçlar. bir bilisin carpitilmis olup olmadigina karar vermek biraz pratik gerektiren bir mesele. bu yuzden uzerinde calismayi surekli sorgulama yapmayi gerektirir. bilişsel davranışçı terapi durum odakli bir terapidir. size kendinizi kötu hissettiren bir durumda eger carpitilmis dusuncelerinizin etkisi yoksa o duygu saglikli bir duygudur. duygudurum degerlendirmelerinin yapilmasinin sonrasinda her şeyin kökenine inilir. yani yukarıdan aşağıya doğru bir işleyiş vardır. ancak burda bir takim kabullenilmesi zor iddialar mevcut. bdt genellikle insanlari siz ask bagimlisisiniz, siz iste onay bagimlisisiniz diye ikna etmeye calisir ve bu bagimliliklardan kurtulmayi telkin eder. daha dogrusu onay olmadan da mutlu bir hayat surebilirsin der ki bence bunda kismen haklidir. ama bu bagimlilik iddiasi genelde insanlari -beni de - pek ikna etmez. sema terapi iste bu noktada yeni bir bakis acisi sunar. bu insanlar bagimli degil arkadas ihtiyac halinde. tam o sirada depresyon hastalari alkis kiyamet aaron beck adli guzide bilim insanina tekme tokat dalarlar. jeffrey young, aaron beck in doktora ogrencisidir(yanlis biliyorsam psikiyatristler beni linc edebilir). olanlari dehsetle izleyen jeffrey young kivirir ve sema terapiyi gelistirir. tabii benim doğrularım bana senin dogrularin sana söyleminde inatçı olup var olan ve sizi rahatsız eden ruh haline devam etmek kisinin kendi bilecegi is. bu tarz düzeltilmesi bdt ile mümkün görünmeyen veya düzeltildikten sonra tekrar eden, oldukca inatci bir seyir gösteren bozukluklar için ortaya konmuş yeni bir yöntemdir şema terapi.

    şema terapi ile bdt arasındaki temel fark görünenle değil temelde yatan çekirdek bilişlerle ilgilenmesi. yani sizin direkt şemalarınıza odaklanır. semalar temelde bir bilistir ve dunyanin ne olduguna dair beyinin kisa yoludur. bu şemalar erken çocukluk döneminde oluşmuş olup değiştirilmesi oldukça zor düşünce kalıpları ve bilişlerdir. değiştirilmesi ciddi anlamda çok zordur çünkü bu artık kişinin kimliği haline gelmiştir. bir şema ne kadar acı verse de tanıdık olduğu için güvenli ve rahatlatıcı görünür.ders calismamak icin yapilan anlamsiz isler basarisizlik semasinin bir etkisi mesela. mesela duygusal yoksunluk şeması olan bir kişi kendisine duygusal olarak tatmin etmeyecek insanlari cekici bulmasi veya asik olmasi. çünkü sadece o kişiler şemaları tetikleyebilir. bu 3 uyumsuz baş etme biçiminden biridir. şema teslimi. eger bir semaya teslim olursaniz semayi beslersiniz. semaya teslim olmak cok aci verici olasa da bundan asla vazgecmezsiniz. isin kotu tarafi bir sema terapistine gitseniz sizi surekli semaniz ile baglantida tutmaya ihtiyaci vardir. yani dusunsene aci cekiyorsun psikologa gidiyorsun ve o bu acinin bir sure daha devam etmesini saglayacak. bu yuzden de baslangicta hastalarin terapiyi birakma riski oldukca yuksek. tabii bu konuda uzman kisiler cok daha iyi bilirler. bugüne kadar aşkın ne olduğuna dair bence en bilimsel cevabı bu şema terapisi veriyor. şema kimyası. sözlükte başlığının bile olmaması enteresan.oda ayrı bir entry konusu olur artık.

    şema terapi hastayı şemalar konusunda eğitmekle ve farkındalığı arttırmakla başlar. terapist hastanin hayatı yeniden keşfedin kitabını okumasını sağlar ve danışan kişi şemalarını ve bas etme biçimlerini keşfeder. dediğim gibi şemaların değişmesi iyileşmesi o kadar zor ki zaman zaman şemaya teslim olup umutsuzluğa kapılabilir insan. bir semayi degistirirken kesinlikle ve kesinlikle kucuk adimlarla ilerlemeniz gerekir. hatta mehteran takimi gibi bir ileri bir geri gittiginizi dusunursunuz. ama kararlılığı sürdürürseniz emin olun bir sure sonra kontrol sizde olacaktir. soyle soylemek daha dogru olur. amigdalaya kodlanmis olan semalar uzerinde on beyniniz yardimiyla kontrolunuzu arttiracaksiniz. tedavinin amaci kabaca budur benim anladigim kadariyla. tabii bunlar hep teori hep kuram henüz yasaya dönüsmedi. zaten yok sosyal ogrenme kurami yok iste efendime soyleyeyim kisilik kurami varsa yoksa kuram.( yazar burda bir ironi yapiyor) ne olacak bu psikolojinin hali.

    sema terapi o derece etkili olmuş ki ileri derecede kişilik bozuklukları için bile uygulanabilir hale gelmiş. borderline icin en etkili tedavilerden biridir mesela. terapiye ek olarak borderline kişilik bozukluğu olan hastalar için geliştirilmiş bir de sema mod calismasi vardir. bu pek kendi kendinize uygulayabileceginiz bir yontem gibi gorunmuyor. zaten hayati yeniden kesfedin de olabildigince basit bir bicimde anlatmaya calismislar. sema terapi adli kitapta bu konuda derinlemesine bilgiler edinebilirsiniz.

  • evet şimdi "bonco yopolmomoolı yatıyoolar" ergenlerini sırayla izleyelim.

    bak düşük zekalı, anlayacağın gibi anlatayım; üniversitedeki bir profesör hocadan doçentine, hastanede muayeneye gittiğin doktorundan, ameliyat için kendini emanet ettiğin cerrahına, kolluk güçlerinden itfaiyesine herkesi ilgilendiriyor bu mesele, paşam memuru ptt'de memuriyetle sınırlayan bir dünyası var çünkü, tabi gel gör ki o adamlar da ne kafa patlatıyor senin imza ve okuma yazma bilmeyen dede ve ninelerinin işlerine, yüz yüze günde 25 dakika konuşmadığı çocuğuna 6 saat emanet ettiği öğretmene de ne yapıyor diyor bu adam sonuçta.

    sen sanıyor musun bu ülkede 500-600 dolara profesör-doçent akademisyenleri, cerrahları, diş doktorlarını tutabileceksin? ama yok paşam masa başı memuruna kinlendiği için bu adamlar da mutsuz edilmeli.

    memur ekibi bu zammı haketmiyor görüşünü sadece "memursen" üyelikleri sebebi ile savunursanız hak veririm o kadar, bu sarı sendika yetkili olduğu müddetçe kimse gün yüzü göremeyecek.

    bir akademisyen olarak söylüyorum, bu sene 2 makalem yayınlandı, 2 sunumum var fakat gel gör ki polonya'daki bir garson kadar maaş alamıyoruz, daha önce de yazdım; makale, dergi bunlar karın doyurmuyor artık kur, coin, endeks takip eder olduk "yok olan" maaşlarımız yüzünden.

  • uzun zamandır dikkatimi çeken ve de sanırım sadece bilkent üniversitesine özel olan bir tuhaf durumdur. bilkent üniversitesinde hoca olmak için belki de bi kriterdir. normal bi isim ve soyisimle öyle burda hoca olamazsınız diye bir koşul vardır belki de. yani hoca denirken akla ne gelir; işte mahmut yıldız efendime söyliyim mustafa kaya hadi biraz daha nadir olsun ayşenur özdemir ne bilim en fazla asuman tekin olur hoca dediğin ama bilkent üniversitesi öyle mi;

    jülide akşiyote
    iletişim ve tasarımı bölümü

    isim zaten nadir de ama bu soyisimle yanyana gelince dünyada tek herhalde. hatta önümüzdeki 5000 yıl boyunca da böyle bir gelmez bence daha.

    bilin neyaptı
    iktisat bölümü

    insanda durup dururken şüphe uyandıran bir isim. okurken de düşündüren bi isim. düşünürken de düşündüren öyle görünmese de çok akademik bir isim.

    ayışığı başak sevdik çallı
    bilgisayar mühendisliği bölümü

    sanki şifreli bir mesaj var ya da bizden birşey bulmamız bekleniyor da bunlar ipucu kelimeler. hmmm. bi şiir kitabı adı da olabilir bilemedim.

    zühre sü gül
    mimarlık bölümü

    hani zühre gül olsa bi nevi anlaşılır hatta zühre su gül olsa bile ama o su neden sü oluyor abi nasıl bi ünlü yumuşaması çeşidi bu.

    satılmış topçu
    bilişim sistemleri ve teknolojileri bölümü

    mesela neymar gibi zira kendisi satıldı 220 milyon euro'ya ve de topçu. ama messi öyle değil çünkü bonservisi elinde gitti. o yüzden o serbest bırakılmış topçu.

    ayşe henry
    mimarlık bölümü

    on numara çok kral efsane bir isim soyisim. annesi de fatma djorkaeff.

    andre santos nouri
    iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü

    portekiz milli takımının sol beki gibi başlayıp kızılcahamam müftüsü gibi biten bi isim. cok acayip.

    esma burçin dengiz olin
    iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü

    ya allah aşkına esma burçin neyine yetmemiş. hani esma burçin olsan ne güzel kulağa da hoş geliyor ama sonra dengiz olin ne abi. mogolistan hanı mısım sen yoksa pagan tanrısı mı.

    örsan örge
    doktora: kansas üniversitesi

    ör parantezine alınabilirmiş aslında. sange ile devam edilebilirmiş.

    tijen sonkan türkkan
    iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümü

    slogan gibi isim. dişe dişe kana kana intikam diye de devam edebilirmiş.

    atıl kurttekin
    grafik tasarımı bölümü

    bu hocamızın asıl soyisminin kurt oldugunu düşünüyorum. anne ve babası ona kötü bi şaka yaparak ismini atıl koyduklarını buna intikam olarak da hocamızın soyismini değiştirdiğini düşünüyorum.

    dominique kassab tezgör
    güzel sanatlar bölümü

    italya alplerinde başlayıp adana toroslarında biten bir fay hattı gibi adeta öyle bi isim.

    serge randriambololona
    matematik bölümü

    sonlara doğru klavyeye random basılmış belli.

    glenn terry kukkola
    mimarlık bölümü
    yaşlı amcaların coca cola'ya seslenme şekli gibi bir soyisim bu da.

    tudor onea
    uluslararası ilişkiler bölümü

    soyisimi zaten tepkiyi bizden önce koymuş.

    costantino costantini
    kültürler, medeniyetler ve düşünceler programı

    istanbul istanbul olalı şarkısının yunancası bu da.

    sinan pekinton
    lisans: hacettepe üniversitesi ankara devlet konservatuvarı

    eyalet ismi gibi washington mesela ama onun ali express’ten sipariş ettiğinizi düşünün.

    daha bunun gibi onlarca aşırı marjinal hoca isimleri;

    nazende özkaramete coşkun
    fulten larlar
    ilgi gerçek
    celile ıtır göğüş
    okyay say
    arzu sibel ikinci
    lori russell dağ

    ve sayamadıklarım..

    eğer siz de çok sık rastlanmayan bir isme sahipseniz mesela adana merkez patlıyor herkes gibi bilkent’e hocalığa başvurun kesin alırlar. rektör bile yaparlar.

  • sevdiğinle değil, seni sevenle mutlu olursun, 5 bin tl verdiğine göre sevmediğim iş bana daha çok değer veriyordur. zamanla severim belki.

  • başlık "türk vatandaşlarının büyük çoğunluğunun rus roman karakterine dönüşmesi" olacaktı fakat karakter sınırı engel oldu.

    dışarıdan kendimize bakınca gogol'un "palto" kitabındaki akakiyeviç gibi palto almak için para biriktirir olduk.

    bugün sizi soğuktan düzgün şekilde koruyacak en dandik ceket 1500-2000tl

    bu ceket fiyatı gerçek insanlar ve kendini insan gibi hissedenler için. kendine her şeyi reva gören cahil zihniyet için 100tl ye de var.

    bu başlık kendine değer ve önem veren gerçek insanlar adına açıldığı için trollerin doluşmasına gerek yok. geçip şu fiyata da mont var demeyin.

    doğalgaz zamları yüzünden her sabah raskolnikov gibi titreyerek uyanmamıza da az kaldı. raskolnikov ile bir diğer özelliğimiz ise iki kesiminde beş kuruş parasının olmaması.

    tolstoy'un “insan ne ile yaşar” kitabındaki bir bölümde 2 dönüm fazla arazi alacağım diye gün boyu yürüyüp yorgunluktan ölen şark kurnazı köylüye ne demeli? siz bu karakterde kimi görüyorsunuz?

    yüzlerce roman karakteri sığabilir bu başlığa benim aklıma bu üçü geldi.

    umarım sofie'nin dünyasındaki gibi bir kaç sene sonra gerçekten bir kitap içinde yaşadığımı öğrenmem.

    edit:imla