hesabın var mı? giriş yap

  • çekirdeğinde yakacak hidrojeni kalmamış ve artık daha önce hidrojen yakarak elde ettiği helyumları yakarak karbon ve oksijene çeviren yıldız. bu aşamada yıldız yakıtını çok daha hızlı tüketmeye başlar ve mevcut helyumlarını da tüketir, yanılmıyorsam betelgeuse şu anda bu aşamada, yani helyum yakıyor; helyum bittikten sonra yıldızın o anki basınç ve sıcaklığıyla daha fazla enerji üretemeyecek hale gelecek ve karbon ve oksijeni yakmaya başlayabileceği bir seviyeye kadar içine çökecek, gittikçe sıcaklık ve basıncı artan yıldız belli bir küçülmeden sonra sonra bu sefer oksijen ve karbon yakacak basınca ve sıcaklığa ulaşır, bu aşamada yıldız bir önceki seviyede ürettiği karbondan, magnezyum, neon, sodyum ve alüminyum üretmeye başlar. her aşama bir öncekinden çok daha hızlı ve çok daha sıcaktır, ayrıca büyüyüp küçülmeleri de bir dalga gibi düşünürsek önce küçülüp basınç artıyor sonra bir sonraki nükleer evreye geçip muazzam bir güç oluşturuyor ve yer çekiminin tersine bir itme kuvveti oluşturup yıldızı şişiriyor, işte bu küçülüp büyümeleri bir deniz dalgası gibi düşünürsek mesela, dalganın git gel boyutları da artmaya başlıyor her evrede. bu böyle aşama aşama devam eder, taa ki demir üretilen aşamaya gelene kadar. (bir bilgi kırıntısı daha sıkıştırayım buraya, bu bahsettiğim evreler arasındaki geçiş bıçak gibi keskin değil "yıldızın içerisindeki bütün hidrojen tüketildikten sonra helyum'a geçiyoruz, tabakta hiç hidrojen kalmayacak!!" gibi bir durum yok) en son aşama sadece bir kaç gün gibi kısa bir sürede gerçekleşir ve bu aşamadan sonra yıldızın artık yakacak birşeyi kalmadığından, çekirdeğin üzerindeki muazzam kütleyi dışarıya itebilecek bir güç kalmamış olur. yıldız birkaç saniye içinde içine çöker ve çekirdeği 100milyar dereceye kadar ısınıp tüm kütle muazzam bir patlamayla evrene yayılır. (bkz: supernova) bu patlama sırasında demirden daha ağır olan altın, bakır, gümüş, platin, uranyum gibi ağır elementler de üretilmiş olur. ayrıca muazzam bir ışık ortaya çıkar. öyle ki, betelgeuse uzaklığı itibariyle yakın sayılabilecek bir yıldız ve bu patlama gerçekleştiğinde gündüzleri bile görülebilecek kadar parlak olacak ve geceleri parlak bir dolunay kadar ışık gönderecek dünyaya. aslında gecemizi gündüze çevirecek denebilir :), yaklaşık 1 ay boyunca gözlemlenebilecek, gittikçe ışığını kaybederek.

    dünyadan gözlemlenebilen son süpernova 1604 yılında meydana gelmiş. bunu o zamanlara ait kayıtlarda dünyanın bir çok yerinde yazılmış benzer şeylerden anlayabiliyoruz, bir anda ortaya çıkan cok parlak bir yıldızın geceyi aydınlattığına dair japonya'dan avrupa'ya kadar birçok coğrafyada kayıtlar var.

    keşfedilen süper nova adayları arasında en çok umut vaadeden bu yıldızın bize dünya gözüyle süpernova izletmesini ummaktan başka yapacak birşeyimiz yok.

    detaylı bilgi için (bkz: supernova)

    edit: hidrojeni yakmaktan kastım oksijenle yakmak değil, nükleer bir reaksiyon gerçekleşiyor yoksa bildiğiniz gibi. halkın seviyesine inebilmek adına kullandığım "yakma" ifadesinden dolayı okurken içi gıdıklanan var ise bilgilerinize efenim.

  • ana sınıfındaki veletlerle kumda oynarken..

    aynur(5) : çok güzel kumdan çorba yaptım yemelisin
    ben(-15) : ımmmh nefis olmuş bu ya harika ki bu hepsini yerim
    samet(6) : ben de koyun kestim kumdan çiğ köfte yaptım size hadi yiyin
    ben : e ben kırmızı et yiyemiyorum nasıl olacak ?
    samet : yaa dert ettiğin şeye bak yeşil koyundan yaptım ben onu..

    ulan.. hala gülüyorum.. bayağı yoğurdu birde oturup..

  • ssk, kâr amacı gütmeyen bir devlet dairesi. yani bir çaykur değil. ticaretle de uğraşmıyor. varlık fonuna alsan alamazsın...

    ssk'nin kâr etmesi sosyal devlete aykırı bir durum. ssk batmaz kardeşim. devlet başka yerlerden işler yürüsün diye para aktarır. bir sürü pahalı ilacı karşılar ssk, önceki yıllarda süper emekli ettiklerinin parasını öder ölene kadar.

    ssk batmaz, batarsa devlet batar.

  • ''hazırlık aşamasında kaldığı ve teşebbüs aşamasına ulaşılmadığı” vurgulanmış.

    yargıtaya saygı duymuyorum ve tanımıyorum dememize neden olacak abikli gudikli açıklama.

    merakım hep şu konu para olunca ;

    bak kredi çekmiş ama iyi niyetli ödeyememiş diyemeyen kapitalist düzen sevdalısı kurum indirime gitmezken neden konu insan olunca bir beyin felci yaşıyor.

    edi..

  • antalya- frankfurt seferi yas 11
    en onde tek basina uncompanied minor pozisyonu. hostesin gelip "sizi pilot bey kabine cagiriyor" demesi. gidince pilotun "sen x in kizi misin bakayim" diyerek babamla anilarini anlatmaya baslamasi.
    ardindan "yapmak istedigin bisey var mi bakalim" diye sorup "sarki soylemek isterim" cevabini almasi. yolcularin kafa ustundeki ses zimbirtilarini acarak almanca ingilizce turkce beni anons etmesiyle- mikrofonu kapmam. ilk once egil salkim sogut egil, sonra sevdigine sozu olan bir kilim dokur, ardindan beni hor gorme gardasim icra edilmesi. ucuncuden sonra pilotun "sen istersen yerine gec artik" diyerek beni kibarca yallahlamasi.

    gelen mesajlara yonelik edit: babam unlu munlu degil. pilot beyle ayni kahveye takiliyorlarmis.

  • uzay konusunda yillardir gece gunduz demeden cefakarca calisan bu cilekes kurum uzay kolonisi ve derin uzay yolculugu konularinin onundeki en buyuk engellerden olan yenilenebilir taze gida sistemleri uzerine de kafa yoruyor malum.

    hani herkes bir anda uzay uzmani kesilip "tabi abi yaa, uc bes seneye koloni kurariz mars'a venus'e" demeye basladi ya, o is o kadar kolay degil. en yakin gezegene gidisin bile yila yakin surdugu, tasima kapasitesinin kisitli oldugu bir alanda uzay/diger gezegenler sartlarinda yenilenebilir gida yetistirilemezse uzay kolonisi diye film cekmekten oteye gidilemez. en basit domates/salatalik gibi gidalarda bile 1 kilo sebze yetistirmek icin 350-400 litre su kullanilmakla kalmayip cok verimli mineral/besin iceren toprak da gerekiyor. baska gezegenlerin topragini tarim icin kullanmak mumkun degil zaten (bakmayin siz koli bandiyla basinc dengeleyen kolpa hollywood filmlerine) diger gezegenlerin topraklarinda tarim yapmaya calismak yaninda cernobil'in merkezinde patlamanin ertesi gun sebze yetistirmek bile saglikli yasam gibi kaliyor.

    haliyle topraksiz tarim ve susuz tarim gibi yeni teknikler uzerinde basta nasa olmak uzere dunya genelinde yuzlerce sirket ve universite laboratuari cok yogun arastirma gelistirme calismalari yapiyor yillardir. su ana kadar gelistirilen teknikler arasinda en bilinen iki teknik ise hidroponik ve aeroponik sistemler.

    nasa 2000'lerin basindan beri tepemizde dolasan uluslararasi uzay istasyonununda topraksiz tarim uzerine deneyler yapiyor, ve su ana kadar led isiklarla aydinlatilan, toprak gereksinimi duymayan, cok az suya ihtiyac duyan sistemler konusunda ciddi basari sagladi. ayni zamanda, estonya'li, israil'li, amerika'li firmalar da cok ciddi yatirimlarla her gun yeni teknolojiler gelistiriyorlar bu sistemleri iyice uygulanabilir hale getirmek icin.

    yani sadece roket'e kafayi takip "ne kadar da guzel firlatiyorlar o ihtisamli uzun seyi" bozuk plak gibi tekrarlamayin, uzayin anahtari insanin uzayda yasayip yasayamamasinda dugumleniyor. bu dugumu acacak temel konulardan biri de hidroponik/aeroponik sistemler. kisacasi uzay konusunda calismanin tek yontemi roket yapmaya calismak, matematik profesoru olmak degil, derdiniz uzaysa uzay tarimi uzerine de kisisel olarak kendinizi gelistirebilir, bu tarz konular uzerine uzmanlasabilirsiniz. ki bunun disinda uzay'in psikoloji uzerine etkisi vesaire onbinlerce ayri konu uzerine calisiliyor.

    bunu ozellikle anlatiyorum cunku uzaya roket firlatilinca, ya da uydu yorungeye oturtulunca is bitmis olmuyor, onu hali hazirda yapabilen cok. asil konu uzaya cikabildikten sonraki konularda simdiden en yetkin sirkeleri kurmak, en iyi uzmanlari yetistirmek, en cok alanda bilgiye hakim olabilmek. oyle papagan gibi surekli roket/uydu diye tekrarlamanin alemi yok.

    (bkz: hidroponik)

    (bkz: aeroponik)

    https://www.nasa.gov/…sions/science/biofarming.html

    https://www.nasa.gov/…/tech_life_asa_analytics.html

    https://www.nasa.gov/…ion-of-deep-space-food-crops/

    https://settlement.arc.nasa.gov/…s/hydroponics.html