hesabın var mı? giriş yap

  • arap hayranlığındandır. bu yaşıma kadar hiç duymadığım bir isim. çocuğuna mary jane ismini koymak kadar özenti bir seçimdir.

  • kızılay(hilal-i ahmer) kuruluşunda bir olay daha yaşanmıştır.avrupa, yardım kuruluşlarının haç taşıması gerektiğini savunmuş besim ömer paşa ise kendilerinin kültürüne uygun olması için hilalin kullanılması gerektiğini savunmuştur.en sonunda ateşli tartışmalar sonucu kabul ettirmiştir.doğru bildiği yolda ilerleyenlere ve o yolun sonunda karşılığını alanlara ne mutlu...

  • bir kağıt, kalem ve demir para alın. para yardımıyla kağıdın üzerinde saat yönünde çember çizmeye başlayın. aynı çember üzerinde aynı hızda defalarca dönün. yaptığınız hareket harmonik salınıma örnektir ve ideal şartlarda sonsuza kadar devam edebilir.

    bu sefer daha büyük bir demir para alıp etrafında daha büyük çemberler çizmeye başladığınızda yaptığınız hareket de yine harmonik bir salınımdır ve yine ideal şartlarda sonsuza kadar devam edebilir. sadece frekansı değişmiştir.

    burada sonsuz olan bir hareketi iki boyutlu bir kağıtta genişletmiş oldunuz. şimdi bu genişlemenin kağıt üzerinde değil de, zaman ekseninde ya da başka bir boyutta olduğunu düşünün. genişleme her zaman sizin algılayabileceğiniz/kavrayabileceğiniz bir boyutta olmak zorunda değil. o yüzden indirgeme ve modellemeler konunun daha rahat anlaşılmasında size yardımcı olabilir.

  • + özgeçmişinizde son iki yıldır nerede çalıştığınız belirtilmemiş?
    - çok gizli bir projede çalıştığım için onu yazamadım oraya tabi.
    +ne kadar gizli?
    -çook!
    +kamuyla ilgili bir iş mi?
    -kamu vaaaar, özel sektör vaaar, amerika vaar.

    yemediler.

  • biz neden anayasa ve yasalara uyuyoruz ki? biz neden yargıya, adalete inanıyoruz ki? gibi soruları akla getiren açıklamalar bunlar.

    devlet tamamen mafya, tamamen kumpas ve soygun aracıymış dedirten açıklamalar bunlar.

    "bana lütfen inanın, temiz toplum diye bir şey yoktur, çünkü insan kirlidir. sadece güzel kandıranlar vardır."

    edit:imla

  • kullandığı araç 350 bin euro civarı. onu o hayatından kurtaralım derken, o bizden 20 kişiyi falan işe alıp, ırgat olarak çalıştırabilir.

  • varoluş acısı ile alakalı türkçe şiir yazdırdım. dandik yer altı edebiyatçıları ile kapışır belki haha bir de müzik bestelettim notalarını yazdırdım ama online notaları girmekle uğraşamam. merak ettim ama müziği.

    görsel

    görsel

    bu da şiiri

    çaresiz kaldım bu dünyada
    sonsuzluğa doğru yalnız yürüyorum
    yüreğimde sürekli bir acı var
    bir anlam arıyorum ama bulamıyorum

    içimdeki sızı büyüyor her geçen gün
    bu varoluş acısı beni yıpratıyor
    ne zaman ki son nefesimi vereceğim
    acaba bu acı sona erecek mi?

    bir yol arıyorum kendime
    bir anlam bulmak için uğraşıyorum
    ama bu dünyada hiçbir şey tam olarak benim
    bu yüzden varoluş acısı beni yalnız bırakıyor

    ne zaman ki bu dünyadan göçeceğim
    acaba bu acı beni takip edecek mi?
    yoksa mutluluk bulabilecek miyim?
    bu soruların cevabını bilmiyorum

    ama şu bir gerçek ki
    bu dünyada bir gün göçeceğim
    ve o gün varoluş acısı beni bırakacak
    sonsuzlukta mutlu olacağımı düşlüyorum.

  • halktan, sokaktan kopmuş diyesim geliyor ama pek çok kişi söylemiş zaten.

    cem yılmaz muhtemelen hiç metrobüs'e binmemiş. hiç marmaray'la denizin dibinde kalıp yürümemiş. en son ne zaman tahtakale'de dolanmış bilmem. üç harfli marketlerden alışveriş yapmış mı hiç? kusura bakmayın ama türkiye'de sıradan hayatın son 20 yıldaki akışından pek bir detay yok artık esprilerinde. zaten kendi dar arkadaş grubu dışında kaç kişiyle gerçek ilişkiler kurabilir bunca servet ve şöhretle. sonuçta tükeniyor o kaynak da. ben 70'li, 80'li yıllar nostaljisi yüklü filmlerini de çok başarılı bulmuyorum. çünkü bende bir karşılığı yok.

    ha, yaşım da cem yılmaz'a yakın bu arada. nesil farkımız yok. ama hayat apayrı yerlere sürüklemiş bizi. halbuki 90'larda ben de istiklal'de fink atıyordum. aynı mizah dergilerini okuyor, aynı barlarda içiyor, aynı sınırlı medyaya maruz kalıyorduk. her şey çok güzel olacak örneğin, ne kadar bizden, sokaktan bir filmdi. ama son izlediğim ali baba filmindeki karakterler gerçek hayattakinin kötü bir kopyasından da kötü. gülünç bile değil, acınası. halbuki sokakta çok daha komiği ve sahicisi var bunların. ama cem görmemiş ki bu evrimi. en son ne zaman nalbura, elektrikçiye, iddia bayine gitmiş? gerçi gitse bile hangi seviyede ilişki kurabilir ki?

    şimdi ben yine toplu taşımadayken cem teknesiyle koyları dolanıyor. çevresinde de onlarca şakşakçı. bu saatten sonra da pek bir güncel ortak gülmecemiz olmaz herhalde.

    eski esprileri, eski filmleriyle yad edelim artık. her şey için teşekkürler.